Sene 2002. 

Bazınız orta okulda. Bazınız ilk okulda. Azınız üniversite, iş derken inceden hayat kovalamacıları peşinde; birkaçınız ise henüz daha doğmadı bile. Türkiye muhteşem bir ön eleme performansının ardından elli küsur yıl sonra ilk defa Dünya Kupası’na katılmaya hak kazanıyor. Memleket aç. Memleketin gözü dönmüş. Yaklaşık yirmi yıl gibi komik sayılabilecek bir zaman diliminde “Böylesi rakibe 1-0 yenilmemiz büyük başarıdır” kıvamından “ALMANYA GELSİN LAN” noktasına gelindiği için memleket dört kol, seksen yürekle sarılıyor Dünya Kupası’na.

Kadro taş gibi. Bir yandan Avrupa’ya tek atan Galatasaray’ın çekirdeği var: Hakan Şükür, Emre Belözoğlu, Hasan Şaş, Bülent Korkmaz… Öte yandan Tugay gibi, Alpay gibi, Yıldıray gibi Avrupa’nın başaltı takımlarında anahtar roller oynayan yıldızlar var. Genç yetenekler var. Umut vaat eden isimler var. Ömer Çatkıç var. Turnuvaya Avusturya’yı tokatlayarak gelmişiz. Adidas jön gibi formalar yapmış milli takım için. Her şey böyle güzel olunca, reklam sektörü şahlanıyor.

Yani, o dönem üretilen reklamları unutmak mümkün mü? Mesela tüyleri diken diken eden o Coca-Cola reklamı.

Ya da gerçekten bir neslin bilinçaltına virüs gibi yerleşen, fakat hangi markaya ait olduğunu sorsam hiçbirinizin söyleyemeyeceği o “Ne Kosta Rika ne de Çin…” reklamı.

Bütün bunların yanında bir de Pepsi‘nin ortaklığı ile yapılan Bir Oluruz Yolunda vardı işte. Tarkan’ın rastalı saçlarıyla davul çalarak sokaklarda yürüdüğü, nakaratı bir sapığın ağzından yazılmış gibi duran fakat güzel aranjmanı ve coşkulu prodüksiyonu sayesinde insanın kanını kaynatan resmi Dünya Kupası şarkımız. Tarkan’ın eşcinsel iddiaları, askere çağrılmalar falan ara verdiği megastarlığına önce Kuzu Kuzu, sonra da Karma ile devam ettiği günler. Bu şarkı da Karma’nın içindeki bir şarkının futbollaştırılmış hâli zaten…

Tarkan’ı tanımıyorum, fakat gerçekten sanırım bir kamuoyu yoklaması yapsak “En futbolla alakasız olduğunu düşündüğünüz ünlüler” listesinde başa oynayacak bir izlenim verdi tüm kariyeri boyunca. Bir maskülenlik esprisi yapmıyorum, fakat Bir Oluruz Yolunda’da da böyle bir his var. Şarkı aslen bir aşk şarkısı olduğundan mı, Tarkan nağmeli okuduğundan mı bilmiyorum, gerçekten Tarkan’ın bu şarkıyı yaparken harcadığı sürenin ömrü boyunca futbol maçı izlediği süreden daha fazla olduğu hissine kapılmadan edemiyorum.

Zaten o dönem memleket de bu hisse kapılmış, benzer zamanlarda piyasaya sürülen bir başka şarkıyı Türkiye’nin turnuva performansına çok yakıştırmış, 2002 Dünya Kupası’nın gayrıresmi şarkısı hâline getirmişti. Anımsar mısınız?

İşte hayat böyle enteresan. Bir şarkıyı Dünya Kupası için yaparsın, iyi de olur; ama ruhu tutmazsa tutmaz. Öteki şarkının klibini kulüpte çekersin kamera Mustafa Sandal’ın göbek deliğinden pan ede ede gelir; millet futbol marşı diye bağrına basar. Ne yapacaksın? Sandal göbek atar, senin aklına Yıldıray’ın ortasına şiir gibi yarım voleyi vuran Hasan Şaş gelir, gidemediğimiz her Dünya Kupası’na bir daha üzülürsün. Hayaller Rusya, gerçekler dostluk maçı…

Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.