DAREDEVIL
Veda ediyormuş gibi hissediyorum, o yüzden elim gitmiyor yazmaya. Fakat yazmazsam da pişman olacağım: Daredevil’la ilişkim çok heyecanlı başlamıştı, uykumdan fedakarlık edip ona zaman ayırıyordum. Hep güzel şeyler söylemek istiyordum; ışıklara, karakterlerine, müziklerine… İkinci sezonda ise bu ilişkiye katlanabilirliği sadece Punisher sağlamıştı, o ortada kalmasın diye görüşmeye devam ediyordum Daredevil’la. Defenders zamanındaysa içimdeki bütün heyecan bitmişti. Bir daha da aynı masaya oturmam herhalde demiştim zira Jessica Jones, Luke Cage ve Iron Fist’le olan ilişkilerimde de bu kararı vermiştim. Fakat Daredevil üçüncü sezonu gördüğümde o eski heyecan yine sardı beni, bazı eksiklerine rağmen muhteşem bir sezon daha geçirdim onunla. Özellikle Matt Murdock’ın Wilson Fisk’le finaldeki yüzleşmesi tam bir tatmin yarattı bende. Asla sevemediğim Karen’la da anlaştım bu sezon çünkü gerçekten bir karakter olabilmişti nihayet, hep sevdiğim Foggy karakter gelişimini harika sürdürdü, Dex jilet gibi geldi ve jilet gibi gitti derken finaldeki klişe sahnesiyle biraz buruk kaldı bende ama aksiyon sahnelerinde verdiği keyfi unutturmadı. Belki de tam bu noktada ayrılmak iyi olacaktır, bilmiyorum. En azından kırmadan ayrılmayı başardık, ha? – Ozan
Daredevil’in üçüncü sezonu da bu yıl izlediğimiz diziler arasında ‘en iyi’ye oynayabilecek seviyedeydi. Ancak bu yorumu yaparken, bütün övgümün sezonun son birkaç bölümü için olduğunu söylemem gerekir. Bence Daredevil son sezonuna iyi başlamadı ama ivmeyi yavaş yavaş yükselttiğini de hissettirdi. Sezonun ana teması özellikle anti-kahramanlık bakımından üzerine hatırı sayılır miktarda konuşulmuş konuları işliyordu, yer yer başrolümüz cidden saçmalıyordu ama son birkaç bölüm bütün bunları unutturmayı başardı. “Yerinde olsam ben de böyle davranırdım” dediğim pek çok şey oldu dizi karakterlerinin hayatlarında ve açıkçası bir süper kahraman hikâyesi söz konusu olduğunda bunu çok az söyleyebiliyoruz. – Deniz
Bu senenin açık ara en ama en iyi işlerinden biriydi. İlk iki sezonuna tur bindirerek kendi çekicilik rekorunu ikiye, hatta on ikiye falan katladı dizi benim için. Matt Murdock hikâyelerinin yanı sıra Wilson Fisk’in adım adım Kingpin oluşunu izliyor olmak benim için en vazgeçilmez deneyimlerden biriydi. Bu diziden istediğim her şeyi aldım, asla da hayal kırıklığına uğratmadı. Karakterlerin motivasyonları, arka plan hikayeleri, aldıkları kararlar en gıcık kişilikte bile kusursuzdu. Üstelik teknik anlamdaki her bir detay şaheser değerindeydi. Koridor dövüşleriyle bile bu dizinin tarihe adını yazdırması gerektiğinin farkındayızdır umarım. Her şeye rağmen bizim mükemmel Matt Murdock’ımız olduğun için gönülden teşekkürler Charlie Cox. – Berna
BOJACK HORSEMAN
Bojack Horseman’a her yeni sezonuna bir şüpheyle yaklaşıyorum. Bir önceki sezon o kadar güzel ve tadında geliyor ki her yeni sezon bu ritmi devam ettiremeyecek diye korkuyorum. Hatta bu sebeple bu sezonu yayınlandığından bir ay sonra izledim. Ne var ki korkularım yine boşa çıktı. Bojack Horseman kendisi ve ekrana çıkmaya yeltenen tüm diziler için çıtayı yükseltmeye devam ediyor.Her sezonda olduğu gibi bu sezonda da bir yandan ağır temalar işlerken bir yandan absürt komedinin kralı yapıldı. Dizi ele aldığı konuları işleyeceği tona çok güzel yakıştırıyor. Hollywood’a damgasını vuran TimesUp hareketine yapılan göndermeler ile dizi absürtlüğünü vurgularken , Bojack’in akıl sağlığı yerinde bir ciddiyetle ele alındı. Hiçbir konu birbirinden bağımsız değildi, konular arası ton farkı ise geçişi daha renkli kıldı. Bu sezon diğerlerinden farklı olarak Bojack dışında birçok karakterin geçmişine bir göz attık. Bu sayede dört sezon boyunca severek izlediğimiz karakterlerin buraya nasıl geldiklerini yaşadıklarıyla gördük. “Anlatma göster” metodunu en iyi kullanan dizilerden biri olan Bojack Horseman, gerek animasyonun getirdiği imkanlar gerekse de tempoyu kullanış biçimiyle her bölüm anlatmak istediği noktayı seyirciye nokta atışı aktardı. Özetle bu senenin en iyi dizisi bence Bojack Horseman’dı. Umarız gelecek sezona korktuğum başımıza gelmez ve çıtayı yine yukarılarda görürüz. – Aslı
Bu sezon Bojack çok iyiydi, bu karakterler üzerinden anlatacak bu kadar iyi öyküler çıkarmaları takdire şayan. Bojack zaten hep iyi. – Ömercan
MANIAC
Ben bu sene sadece bir diziyi öveceğim, o diziyi de ömrüm bitene kadar öveceğim: Maniac. Bazen hayat size böyle diziler getirir, geldiği yerden seker başka bir istikamete devam edersiniz. İnsan bir anılar bütünüyse eğer, anılarında yaşadıkları gerçekle uyuşmuyorsa, insan ne kadar uyuşur? İnsanı insan yapan öteki insanlarla bu anıların sağlamasını almasıysa eğer; bağlantı kurmadan varolunabilir mi? Peki yüzleşmeden bağlanabilir mi bir insan öteki bir insanla? Yani işte böyle şeyler sordu Maniac, böyle cevapladı. Hiç kimseye önermiyorum. Herkese yetecek kadar seviyorum. – Yiğitcan
Maniac bir türlü bu sene çıkar çıkmaz izlediğime inanamadığım, sanki yıllar içinde herkesin tüketip bana söylemediği kült yapımlardan biri gibiydi. Mizah tarzı ve bölümlerindeki farklı hikayeleri ayrı ayrı senenin en iyilerindendi. – Halit
BONUS:
ŞAHSİYET
Şahsiyet yılın en iyi dizisi değil, en iyi 10 hatta muhtemelen en iyi 20 dizisinden biri de değil. En iyi yerli dizi mi bilemem, televizyon izlemiyorum. Fakat yılın en gayretli dizisi olduğuna şüphem yok: Türkiyeli izleyiciye dizilerde de görsel anlatımın ana unsur olarak kullanılabileceğini; sadece kırsala ya da şehre çakılı kalmadan, Türkiyeli bir senaryo yazılabileceğini; seri katil hikayelerinin Amerikan sosyopatlarından ibaret olmadığını; yerli dizilerin de karakterlerinin olabileceğini yılmayan bir gayretle gösteriyor Şahsiyet. Bazen gereğinden fazla gayret ederek kendi kuyruğuna basıyor ama olsun, bu dizi içinde Daredevilların, The Handmaid’s Talelerin olduğu bir listenin bir kenarında görünmeliydi mutlaka. – Ozan