NEBRASKA (2013)

Bir yol filmiyle daha devam ediyoruz. Fakat Nebraska’nın tarzı çok daha farklı. İyice yaşlanmış ve huysuzlaşmış Woody Grant’in, onu milyoner edecek bir piyango tutturduğu iddiasıyla Montana’dan Nebraska’ya uzunca bir yolculuğa çıktığı bir drama-komedi filmi Nebraska. Çevresinde kimsenin Woody’nin iddiasına ve yolu sapasağlam tamamlayacağına inancı yoktur ama o aklına bunu bir kere koymuştur bile. Nihayetinde oğlu isteksizce ona eşlik etmeye karar verir.

Nebraska, yönetmen Alexander Payne’in çabalarıyla sabırla ve itinayla oluşturulan bir proje. Payne, filme karşı daha taze bir bakış açısı oluşturabilmek için daha önce yönettiği bir başka yol filmi olan Sideway’in üzerine farklı bir janrada film çekene kadar Nebraska’yı askıda tutmuş. Böylelikle Nebraska yolculuğuna, üzerinde yol yorgunluğu olmadan çıkabilmiş. Payne’in film için gösterdiği gayret sadece sabır göstermekle sınırlı kalmamış, yönetmen yapımcılarla film uğruna çok kavga etmiş. Aşağıda değineceğimiz görsel tercihlerin yanı sıra Payne ve Paramount başrol konusunda da anlaşmazlığa düşmüş. Paramount; De Niro, Nicholson gibi dev isimleri seçerek garantici davranmaya çalışırken Payne filmi tasarlama aşamasında kafasına oturan isimde, Bruce Dern’de diretmiş. Nihayet, iyi ki de Payne bu kavgada galip gelmiş ve Dern inanılmaz bir performansla Nebraska’nın en değerli parçası olmuş.

Neden siyah-beyaz?: Yönetmen Payne ve sinematograf Papamichael’in yapımcılarla güreşerek kazandığı bir tercih olmuş siyah-beyaz format. Payne filmin ikonik ve arketip bir görüntü istediğini Papamichael’e anlatmış ve beraber, filmin siyah-beyaz olmasının yolculuk sırasında göreceğimiz mekanlarla düet yaparak şiirsel bir güç edineceği fikrine varmışlar. Yapımcı itiraz etmiş, sanatçılar savaşmış ve ortaya çıkan siyah-beyaz filmin göz alıcılığı fark edilince kazanan sanat olmuş.

Menşei: Amerika Birleşik Devletleri

A GIRL WALKS HOME ALONE AT NIGHT (2014)

Modern siyah-beyaz filmleri listelemeye ilk karar verdiğimde listede fantastik bir film olacağını düşünmemiştim. Şimdi, Sen Aydınlatırsın Geceyi’nin ardından ikinci fantastik filmi yazıyorum. Üstelik bu film de aynı Tükiye gibi fantazyanın unutulduğu Orta Doğu topraklarından, İran’dan Ana Amirpour yönetmenliğinde gelip listeye giriyor.

İran’nın -kurgusal- hayalet kasabası Bad City’de ölüm, yalnızlık, kötülük alışılagelmiş şeylerdir. Bu kasabanın insanları beladan kaçarak yaşamaya çalışırken kaçamayacakları bir belanın, gece yarısı sokakta tek başına dolaşan bir kızın sessizce onları takip ettiğinin farkında değillerdir. Kendi gibi geceleyin yalnız dolaşan insanları avlayan bu vampir kızın farkında olmadığı şey ise aşık olabileceğidir.

İran’ın ilk vampir filmi A Girl Walks Home Alone At Night, Sen Aydınlatırsın Geceyi’nin yerelleştirme çabasına ortak olmak yerine ortaya bir sentez koyuyor. Çok klişe sayılabilecek Batılı bir vampir hikayesini İran kültürünün göbeğine koyuyor ve karışmalarını bekliyor. Karışıyorlar da. Ve hatta ortaya herhangi bir Amerikan kasabasından çok daha estetik, Avrupa’da bulabileceğiniz kadar çekici homojen karışımlı harika bir vampir filmi çıkıyor.

Neden siyah-beyaz?: Puslu, tehlikeli bir kurgusal İran kasabasında geçen felsefeyle, romansla süslenmiş bir vampir filmi… Başka nasıl olabilirdi ki? Başka temele ihtiyaç duymayan bir estetik seçim.

Menşei: İran

FRANTZ (2016)

François Ozon’un 1932 tarihli Amerikan filmi Broken Lullaby’den esinlenerek yazdığı ve sonrasında yönettiği Frantz, 1919 Almanya’sına konuşlanmış bir Birinci Dünya Savaşı sonrası dönem filmi. Anna, nişanlısı Frantz’ı Fransız cephesinde kaybetmiş bir Alman. Henüz yası tazeyken nişanlsının mezarını Frantz’ın dostu olduğunu söyleyen bir Fransız,  Adrien Rivoire ziyaret etmeye başlar. Adrien Frantz’la ilgili hikayeler anlatarak Anna’ın ve Frantz’ın geri kalan ailesinin kalbini yumuşatır. Kısa sürede Anna’nın kalbine, ailenin aklına yatan Adrien’in sakladığı gerçekler ortaya çıkınca yıkılmayan kimse kalmayacaktır.

Oldukça yavaş işleyen hikayesiyle Frantz, karakterlerini tanıtmak ve sempati oluşturacak vakti kendine tanıyor. Bu ağırdan alış sayesinde bazı şeyler çatırdamaya başladığında seyircinin reaksiyon göstermek için daha geniş alanı oluyor. Ayrıca çoğunlukla kadın karakterler üzerine filmler çekerek birçok aktristi dünyaya tanıtan Ozon, Frantz sayesinde Paula Beer’in ilgi kürsüsüne çıkmasına olanak yaratıyor.

Neden siyah-beyaz?: Filmin karakteristik özelliklerinden biri de Frantz’dan bahsedilen belli anlarda ekranını renklerle dolup taşması. Filmin genelinde kullanılan siyah-beyaz, Frantz’la beraber ekran renklendiğinde onun karakterlere renk veren bir kişilik olduğunun altını çiziyor.

Menşei: Almanya-Fransa

1 2
Author

Lord olmak için yola çıkan gariban geek kendini bir anda yazar olarak buldu. Geek kültürüyle küçük şakalaşmalarını, sinemayla flörtlerini yazıya dökmek için burada. Muhitte Geek_Lord olarak bulabilirsiniz.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.