Bölümler ilerledikçe favori karakterinizi seçmekte zorlanacaksınız. X-Men Animated Series 2. sezon da ilki gibi, size birden fazla seçenek sunacak.
X-Men ‘97’nin gelmesine haftalar kala giriştiğimiz beş sezonluk özet dosyamızın ikincisine hoş geldiniz. Dosyanın ilk yazısı için şuraya tıklayabilirsiniz. Bu noktadan itibaren uzatmadan X-Men Animated Series 2. sezon özeti huzurlarınızda.
Önceki sezonu gibi 13 bölümden oluşan ikinci sezonun ilk iki bölümü; ‘Til Death Do Us Part adını taşıyor. Cyclops ve Jean Grey’in düğünüyle açılan sezonun ilk bölümü, karakterleri teker teker ve çok hızlı bir şekilde elimine edildikleri bir entrikaya sokuyor. İlk sezonun başında öldü sanılan Morph’un dönüşü ve şekil değiştirme yeteneğiyle herkesi kandırdığı gösterilen bölümde Morph; kendisini ölüme terk ettiklerini düşündüğü ekip arkadaşlarından intikam almaya çalışıyor.
Düğünden sonra tatile çıkan Jean ve Cyclop’sun yokluğunda ekibe Storm liderlik ediyor. Güçlerini kullanarak ekibi dağıtan Morph, hem onları ölümle burun buruna gelecekleri durumlara sokuyor hem de artık Amerikan başkanı olan Senatör Kelly’nin, mutantlarla birlikte yaşama çağrılarının altına dinamit döşüyor. Mutant karşıtları, neredeyse ilk sezonun hepsini hücrede geçiren ve sezon sonunda aklanıp itibarı iade edilen Hank Mccoy’un üzerine saldırıp; kendilerine saldırılmış gibi bu anları görüntülüyor ve bu görüntüleri medyaya servis ediyor.
Jubilee mutant karşıtlarının eline düşüyor. Storm vuruluyor ve Gambit güçten düşüyor. Wolverine ve Profesör X yanlış hedeflere yönlendiriliyor. Bütün karmaşa ve belanın kaynağı olarak Mr Sinister, bölümün ilk parçasının sonunda kendini gösteriyor. Ekibin teker teker harcadığını gösteren bölümün ilk parçası heyecan içinde biterken, ikinci parçada olaylar fazlasıyla hızlıca, X-Men lehine çözümleniyor. Kahramanlar, bölümün sonunda olayları hızlıca toplayıp, Morph’a da ihanet etmediklerini ona inandırmaya çalışıyor. Morph’un tamamen ikna olması içinse üzerinden bir hayli zaman geçmesi gerekiyor. Profesör X ve Magneto bölümün sonunda, beraberce mücadele etmek zorunda kalacakları bir tuzağa düşüyor.
Storm’un bir oğlu olduğunu ve gölgelerin kralı olmakla övünen mistik bir karakter tarafından ele geçirildiğini gösteren, Whatever It Takes bölümü Afrika’da geçiyor. Bölümün sonunda Profesör X’in hala başının belada olduğunu görülüyor ancak dördüncü bölümle beraber bu belayla ilgili bir gizem açığa çıkıyor.
Dördüncü bölümde; Red Dawn isimli bölüm, ekiple daha yeni tanışan Colossus’un memleketi Rusya’da geçiyor ve villain, tahmin ettiğiniz kişi oluyor. Sovyetleri canlandırmaya çalışan bir generalin yarattığı Omega Red adındaki süper asker, Colossus’u ve civarda yaşayan halkı tehdit ediyor. X-Men üyeleri neredeyse teker teker Jubilee’nin bıraktığı notu gördükten sonra kişisel uçaklarına atlayarak Rusya’ya gidiyor ve bir orduyla savaşıyor. Aynı zaman diliminde Profesör X ve Magneto, Savageland’de dinozorlardan kaçıyor ve bu kısım daha ilgi çekici geliyor.
Repo Man isimli beşinci bölümde ilk defa Wolverine’in Wepaon X projesiyle; iskeletinin adamantiumla kaplandığı görülüyor. X-Men’den önceki ekibini elinin tersiyle iten Wolverine, eski ekibi tarafından sert bir ısrarla geri çağrılıyor. Wolverine’in, kimseye olur çekmeyen; gözü kara karakteri her bölümde tekrar pekişiyor.
Jubilee, Storm ve Wolverine’in ufak ufak gösterilen origin‘lerinin ardından, ikinci sezon altıncı bölümde yine ufaktan Gambit’in origin’ini anlatılıyor. Bataklıkta yaşayan hırsızlar ve suikastçılar olarak ayrılan iki klan, External adındaki güçlü bir mutanta verdikleri kutsal vergiyi aksatıyor ve Gambit’in kardeşinin hayatı riske giriyor. Storm’un Afrika’daki manevi oğlu gibi mitolojik ve ilgi çekici bir hikâye olmasa da bu bölümle Gambit’in de nereden geldiğine bir bakış atma fırsatı doğuyor. Yine de bu ve sonraki sezonla, ekibin arasında solo origin filmini görmek isteyeceğimiz ilk karakter Storm oluyor. Tabii X-Men:Apocalypse gibi tatsız bir filmin varlığını direkt yok sayarak bunu söylüyoruz.
Mr Sinister’la kapışmadan sonraki ilk büyük olay olan, yedinci bölümde başlayan ve sekizinci bölümde devam eden, Time Fugitives bölümü laboratuvar ortamında geliştirilen, insanlara ve mutantlara bulaştırılarak nüfusu kontrol altına almak amaçlanan bir virüsü konu ediniyor. Komplo teorisi senaryosu gibi olan bu bölümde Apocalypse, villain olarak öne çıkıyor ve zaman yolcusu olan Bishop’la, zaman yolcusu olduğunu orada öğrendiğimiz Cable’ı tekrar görülüyor ve zamanda yolculuk meselesi beyin yakan paradoksa dönüşürken, zamanda yolculuk kavramı X-Men: Days of Future Past filminden daha iyi işleniyor.
Rogue’un, Ms Marvel’ın (MCU’dabildiğimiz Captain Marvel) elinden güçlerini nasıl aldığını, onu nasıl komalık ettiğini ve Mistique’in nasıl onun annesi gibi olduğunu gördüğümüz bölümden sonra Beauty and Beast bölümü geliyor. Bu bölümde Beast için gözler doluyor. Şimdiye kadar nezaketini ve sükûnetini hiç kaybetmeyen Beast’in, görüntüsü yüzünden nasıl toplumdan dışlandığını ve nasıl sürekli itildiğini görüyoruz. Diğer karakterler gibi bir origin bölümü yerine başka türlü müthiş bir yolla, Beast’in kalp ağrıtan geçmişi seyirciye gösteriliyor. Eski fotoğraf albümüne bakan Beast, standart görünüme sahip olan bir çocuğu izliyor. Sayfalar ilerledikçe çocuğun yaşı büyüyor ve Beast’in dış görünüşünde geçen fotoğraf karelerinde bir hayat akıyor.
On birinci bölüm olan Mojovision bölümünü ayrıca not etmek gerekiyor çünkü bu, iki sezon içindeki en garip bölüm olma özelliğini taşıyor. Karakterler, başka boyutta televizyon programı düzenleyen Mojo adındaki medya yapımcısı bir yaratığın esiri olarak aksiyon dolu sahnelerde hayatta kalmaya çalışıyor. Biraz Zathura, biraz Pleasantville, biraz Matrix olan bu bölüm televizyon dünyasının arkasındaki gerçeklikle ekranda yaratılan gerçekliğin çatışmasının bir parodisi olarak çok keyifli bir seyir oluyor. Hatta dizinin muazzam introsu da bu evrende, içine sokuldukları dizinin introsu olarak karşımıza çıkıyor.
Reunion olan son bölüm iki parçaya ayrılıyor ve bir sezon boyunca türlü yaratıklar ve bilhassa dinozorlarla savaşan Profesör X ve Magneto ikilisi, başlarına bunu açanın kendine Mr Sinister diyen biri olduğunu öğreniyor. Oraya tuzağa çekilen X-Men’in, Wolverine sayesinde, Morph da dahil herkesi kurtarıp oradan uzaklaşmasıyla sezon sona eriyor. Savageland ekip tarafından kendi haline bırakılıyor ve etkisiz hale geldiği sanılan Mr Sinister, sonraki sezonda ortalığı karıştırmak için geri dönmeyi bekliyor. Morph da bir türlü kafasını toparlayıp eski haline dönemiyor.
X-Men Animated Series 2. sezon özet dosyamız burada sona eriyor. Açıkçası ilk bölümde ekibin bir anda dağılması veya Mojovision bölümündeki ilgi çekici konsept dışarda bırakıldığında, bu sezon ilk sezon kadar keyif vermiyor; aslında üçüncü sezon da bu sezon kadar keyif vermiyor, biraz da ondan bahsedeceğiz. Kozmik meselelerin yaşandığı, X-Men evrenindeki büyük hikâye ve savaşları konu edinen üçüncü sezon yazımız için beklemede kalın.
