The Bear 3. Sezon 1. Bölüm İncelemesi
Geçtiğimiz hafta 76. Emmy Ödülleri sahiplerini buldu ve Shogun dizisinden sonra gecenin yıldızı, 11 ödülle The Bear oldu. Üçüncü sezonun yayın tarihi üzerinden zaman geçmiş olsa da aldığı ödüllerin bahanesiyle diziyi ve şefini tekrar anmak istedik. Hiçbir zaman geç değil çünkü zaten Carmen Berzatto sürekli geçmişin gölgesinde kalan bir karakter. The Bear 3. sezonun ilk bölümü de tam olarak bununla ilgili bir bölüm.
Mutfak ortamı, kesikler, yanıklar, baskı altında çalışma, karşılıklı gerilmeler, aile olma, ruhsal buhranlar vs vs derken diziyi açmak için birçok anahtar kullanabiliriz. Kelimelerimiz bittiğinde bile en baştan bambaşka şekilde kendi deneyimlerimizle anlatabiliriz. The Bear tam olarak; gecenin bir vaktinde, uyku tutmayacağına artık emin olduğunuzda, yataktan kalkıp başına geçip; bitirdikten sonra da deşarj olmuş şekilde huzurla uykuya dönmenizi sağlayacak bir dizi. Bunun sebebi komedi unsurları veya fantastik anlatısıyla dertlerinizden kaçış imkanı sunması değil, yoğun tempolu yorucu anlatımıyla size ayna tutarak yüzleşme fırsatı vermesi. Diziden cımbızla seçtiğiniz herhangi bir karakter size bunu sağlayabilir ama bu bölümde bu görev Carmen’e düşüyor.
The Bear 2. Sezon Finali;
The Bear 3. sezon 1. bölümden bahsederken sezonun kalanı hakkında spoiler vermeyeceğiz ama öncelikle bir önceki bölüm olan ikinci sezon finalinde ne yaşandığına tekrar bir göz atalım. Ekibin bütün sezon boyunca uğraş verdiği, Carmen’in hayali olan restoran bu bölümde kapılarını açtı. Abisinin ufak dükkanı şekil değiştirecek ve yıldızlı restoran statüsüne girecekti.
Bu ilk gecede Carmen neredeydi; kapısını tamir ettirmeyi sürekli ertelediği dolabın içinde kalmıştı. Gecenin şovunu yapmak Syd’e kaldı. Marcus annesinden kötü haber aldı. Binlerce kaşık silerek geldiği yerden ruhani yolculuğunu tamamlayan Richie, dolapta kalan Carmen’in gazabına uğradıktan sonra restoranı terk etmiş; Claire da sesli düşünen Carmen’in ağzından dökülenlere şahit olunca ilişkilerini sonlandırıp gitmişti. Tabii bu kimseyi son görüşümüz olmayacaktı. Üçüncü sezonun Yarın isimli ilk bölümü de açılış gecesinden bir gün sonrasında başladı. Bu Carmen’in bir günüydü.
The Bear 3. sezon 1. bölüm;
Geçmiş zamana ait kısa film ruloları ne sıklıkla gözünüzde belirir? Çocukluktan kalan veya daha dün olan, sizin kafanızda çevirdiğiniz değil, kendisi otomatik oynayan görüntüler. Bir şeyi yapmaya veya yapmamaya kesin karar verdiğiniz, öyle dememeliydim veya tam aksine cevabını vermeliydim dediğiniz zamanlar. O gün diğer yoldan gitmeliydim dediğiniz anlar varsa yalnız değilsiniz. The Bear 3. sezon ilk bölümle birlikte Carmen’in bir gününün tam olarak böyle geçtiğini anlıyoruz. Geçmişini aşamadığını zaten bildiğimiz Carmen’in, lineer olmayan bir kurguyla, daha önce gösterilmemiş sahnelerden oluşan bu flashback bölümünde kafasının içine girip oranın ne kadar dağıldığını görme şansı elde ediyoruz.
Carmen’in; ailesini, şehri terk edişini, mesleki tutkusunu, tökezlediği ve sivrildiği anları gözünün önüne getirdiği anılar kafasının içinde esip geçiyor. Huzurlu anılar da hüzünlü olanlar kadar yer tutuyor ama Carmen anın çok uzağında tam olarak dünde yaşıyor.
Carmen’in Chicago’yu terk edip hiç bilmediği bir şehirde çalışmaya başlaması, farklı restoranlarda bambaşka şeflerle karşılaşması, teşvik edilmesi, zorbalığa uğraması, bir yandan daha çok çalışırken bir yandan nasıl biri olacağını seçmesi bu bölümde ekrana geliyor. Başından beri en iyisi olmaya çalışan Carmen’in ağzından şimdiye kadar böyle bir söz çıkmamış olmasına rağmen ilk defa aldığı notlarda sürekli mükemmel olmaktan bahsettiğini görüyoruz.
Lineer olmayan anılar akıp giderken Carmen, ekibi yalnız bıraktığı günün ardından bir adım atmaya çalışıyor. Restoranda Syd’le oturduğunu ve ondan aldığı tavsiyeyle, Claire’a daha sıra gelmese de Richie’nin gönlünü almak için ona bir ses kaydı gönderiyor. Mikey’nin cenazesinde bulunmayan Carmen’in, kilisenin kapısına kadar gelip olan biteni buradan izledikten sonra kimsenin karşısına çıkmaya cesaret edemeden geri döndüğünü bu bölümde görüyoruz. İçinde kaldığı dolabın kapağı tamir edilmiş olsa da burada dolabın kapağında değil de içinde Carmen’e dair başka bir şey öğreniyoruz. Ona iş hayatını zehir eden şef David Fields’ın zorbalığını bir kenarda tutup onun çalışma rutininden kendine pay çıkarmayı bildiği yeşil bantların üzerindeki notlarla ekrana geliyor.
Carmen’den bu kadar bahsettikten sonra bu bölümde özellikle bir kişinin hakkını teslim etme vakti geldi. Mikey kendi kafasına sıktı. O öldüğünde Carmen telefonu açamayacak kadar meşguldü. Anne deseniz, aile yemeğinde fazla bunalınca evin salonuna arabayla girdi. Bu grubun içinde, ailenin sinirleri en sağlam kişisi olarak Natalie başa yerleşti. Kardeşini Chicago’dan uğurlarken sürekli onun arkasında olacağını ve devam etmek istemezse dönüp gelebileceğini ona söyleyen kişi Natalie’ydi. Carmen, Natalie’nin teklif ettiği parayı almak istemese de sarılıp ayrıldıklarında bir şekilde ablasının parayı cebine sıkıştırmış olduğunu gördü. Drama kraliçesi olmadığı için sürekli gözardı edilen Natalie’nin aileyi, görünmez bağlarla birbirine bağlayan kişi olduğu burada kesinlik kazandı.
The Bear 3. sezonun bütününde ve dizinin bütününde söyleyeceğimiz ayrı ayrı şeyler olsa da ilk bölüm için burada duruyoruz. Siz de diziye baştan başlamak isterseniz Emmy ile gündeme gelmesi iyi bir fırsat, yok tekrar başlayacak enerjiniz olmazsa da sizin için dizi müzikleri çalma listesini buraya bırakıyoruz.