Başlık çok sarih değil mi? İddiamızın arkasındayız. Pop Will Eat Itself’in eski vokalisti, İngiliz besteci Clint Mansell, bizce gelmiş geçmiş en iyi film müzisyeni olabilir. Bunu John Williams’ların, Howard Shore’ların, Hans Zimmer’ların, Alan Menken’lerin yanında söylememiz belki biraz abesle iştigal, fakat farz edin ki otuz yıl sonrasından gelip yazıyoruz bu cümleleri. Sene olmuş 2050, Mansell Hakk’ın rahmetine kavuşmuş, kavuşana kadar da tonla daha klasik bırakmış genç dimağlara. Yaptığı müzikler tek kelimeyle efsane olarak görülecekler, bunu biliyoruz. Mesele ikoniklikse, dibine vuracaklar; çarpıcılıksa, dumur edecekler; duygu vermekse, insanların hislenmek için açtıkları şarkılar olacaklar…
Bize inanmıyor musunuz? Şu aşağıdaki 10 şarkıyla ikna etsek sizleri?
1. 2πr (Pi)
Clint Mansell’in ilk film müziği, sonradan göbek bağlarını beraber kestiklerinin ortaya çıkacağı Darren Aronofsky’nin de ilk filmiydi. Neresinden tutsanız garip bir filmdi 1998 çıkışlı Pi. Wikipedia’nın “sürrealist psikolojik gerilim” olarak tanımladığı bir filmden söz ediyoruz. Dolayısıyla soundtrack’i de bu sürrealiteyi yansıtan bir tonda oldu. Hızlı başlayan, kafanızın içine nüfuz eden, dönemin popüler Prodigy, Chemical Brothers gibi Big Beat elektronik gruplarından bolca esinlenen bir eserdi. 2πr de bizce bu eserler arasında en acayibi.
2. Lux Aeterna (Requiem for a Dream)
http://www.youtube.com/watch?v=hiNvk4xizc0
Çok nadirdir, ama bazen olur. Bazen, bazı filmlerin müzikleri uğruna yazıldıkları filmleri çiğneyip geçerler. Aronofsky’nin ikinci uzun metraj filmi Requiem for a Dream ileri derecede rahatsız edici, ölümüne karanlık ve dokusu kalın bir filmdi. Çıkışından yıllar sonra da hâlâ bir klasik olarak anılıyor. Ama söz konusu ün, bilinirlikse, Clint Mansell’in altı buçuk dakikalık muazzam başyapıtı Aronosfky’nin flimini aşalı çok, hem de çok oldu. Lux Aeterna’nın artık ezberlenmiş o ritminin tüyler ürpertici bir yanı var. O kadar çok fragmanda gördük ki, artık hızlıca kesilmiş sahneler geliyor gözümüzün önüne. Ama aslında Lux Aeterna, her şeyden çok, spiral bir düşüşü anımsatıyor bize. Yavaş başlıyor ama sona doğru hızı korkutmaya başlıyor. Aynı Sara, Harry, Marion ve Tyrone’un düşüşleri gibi.
3. Death is the Road to Awe (The Fountain)
http://www.youtube.com/watch?v=vr0NBPRMe2E
Bazı şarkılar vardır, sizi 30. saniyesinde çekerler içine. Bir şey yapmalarına gerek yoktur, sizin ilginize zaten sahiptirler. Death is the Road to Awe, o şarkılardan biri değil. Clint Mansell’in ölüm üzerine söylenmiş en güzel sözleri içeren film The Fountain’e yaptığı şarkı, sizin başından sonuna kadar takip etmeniz gereken bir yolculuktur. Aynı Tommy ve Izzy’nin yüz yıllar süren yolculuğu gibidir. Aynı filmin en kemik sahnesinde, insanı en baş aşağı eden o sahnesinde yaşadığınız hisleri; kendisini sahneden bağımsız dinlediğinizde de yaşatır. Ve aynı o sahne ile Tommy’nin yolculuğu gibi, ışıklar arasında biter. Belki de tüm bu liste içerisinde, Clint Mansell’in dehasını en fazla kanıtlayan işi de budur…
4. Dead Reckoning (Smokin’ Aces)
Smokin’ Aces, eldeki bütün verileri yan yana koyduğumuzda şu portreyi çizen bir filmdi: Bazen her şeyi doğru yapsanız da akılda kalıcı bir film yapamazsınız. Ben Affleck, Andy Garcia, Ryan Reynolds, Ray Liotta, Jeremy Piven, Alicia Keys, Chris Pine gibi isimleri kadrosunda bulunduran film, çoklukla unutuldu gitti. Smokin’ Aces soundtrack’inin son şarkısı Dead Reckoning ise gösteriyor ki, filminizin müziğini Clint Mansell’e yaptırırsanız, aslında filmi yayınlamanıza da gerek kalmaz. Hiç filmi izlememiş olanlar söylesin, ilk gitar tıngırtılarından, son saniyeye kadar dinlediğinizde, sizin de gözünüzün önüne sahneler gelmeye başlamıyor mu?