“Tata-katta, Saya.”

Bu cümleyle Saya, bildiği hayata veda edecek.

Saya Otonashi, sıradan bir öğrencidir. Onu, diğerlerinden ayıran iki şey vardır: Kendisi evlatlıktır ve geçmişini hatırlamıyordur. Buna rağmen Saya’nın hayatı oldukça iyidir. Okulunda kabul gören Saya, ailesi tarafından da el üstünde tutulmaktadır. Ancak bir gün, duyduğu bir viyolonsel sesiyle sarsılır. Yavaş yavaş hafızası geri gelmeye başlamıştır, ancak sandığının aksine bu, iyi bir şey olmayacaktır.

Saya, zamanla ne kendisinin ne de dünyanın göründüğü gibi olmadığını fark edecektir. Dünyada Chiropteran (biraz zorlarsak vampir diyebiliriz) denilen yaratıklar geceleri korku salmaktadır. Daha da kötüsü  ise insanların kanını içen bu yaratıklarla Saya’nın ortak noktaları ve geçmişlerinin olmasıdır. Saya için huzurlu günler sona ermiştir.

Junichi Fujsaku’nun elinden çıkan animemizde vampir konusu oldukça değişik olarak işlenmiş. “Değişik” diyorum çünkü biliyorsunuz uzun süredir sinemalarda, dizi ve romanlarda vampirler çok güzel/yakışıklı olarak ele alınıyorlardı. Oysa Blood+ vampirleri pardon Chiropteran’ları hiç öyle değiller; kaba saba, ölmek bilmeyen büyük yaratıklar ve çok fazla zekaya sahip değiller.

Tabii karizmatik olanları da yok değil. Ama inanın, onların da özel bir görevleri var. Yani herkes ciddi, herkesin bir amacı, gerçekleştirmek istediği bir rüyası var. Karakterler de çok güzel yapılmış. Seslendirmeler, çizimler ve ayrıntılar gerçekten de ayrıntılı. Hele bir Hagi var ki… İzleyin görün.

2005 yılında yapılmış bir anime olsa da, vampirlere farklı bir açıdan bakma fikri özellikle hoşuma gitti. Saya bir savaşçı olma yolunda ilerlerken insanlığı da elden bırakmamaya çalışıyor. Ailesinden ve büyük bir kuruluştan yardım alsa da, Saya’nın işi gerçekten zor çünkü düşmanları kalabalık ve çok nüfuzlu insanlar. Üstelik bazılarının öyle çıkarları var ki, “bir kızın hayatı” (yoksa gelinlerinin mi deseydim??) hiç önemli değil.

Yazımı bitirmeden önce küçük bir uyarı da yapmalıyım: Blood+, adından da anlaşılabileceği gibi biraz kanlı bir anime. Ayrılan kollar ve bacakların çoğunluğunu görmekte ve kan banyolarına şahit olmaktayız. Bu tür sahnelerden hoşlanmayan kişilere çok fazla hitap etmeyebilir.

50 Bölümden oluşan Blood+ gerçekten de izlemeye değer. Aksiyonun da dramanın da oranları çok iyi ayarlanmış. Basit bir ailenin savaşın içine nasıl sürüklendiğini, dostluğun ve özellikle günümüzde az bulunan “sadakatin” ne olduğunu bir kez daha anlayacaksınız. Seyredip yorum yapmanız dileğiyle.

“Nankurunaisa.”

caption-545925-20080402232223

Author

Lisans bitti, yüksek lisans bitti, askerlik bitti ama yazmaya ve FRP'ye olan ilgisi bir türlü bitmedi. Tam bir Frp tutkunu, hoş sohbet, biraz umursamaz biraz da tembel. Nerede kötü adam varsa onu sever. İyilikten hoşlanmayan bir süper kahraman. Bir Batman değil ama bir Robin. İzini bulmak için Facebook'a Seçkin Özcan yazmanız yeterli. Face'i var, sohbet için. Bir de artık kızılı var.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.