“Keşke bana neden böyle bir pislik olduğumu soran herkesten 1 pound alabilseydim.”

Banksy (Benksi)

Pound kaç lira olmuştur acaba? diye düşündüm. En az 3 lira vardı. Bir İngiliz, üç Türkiye vatandaşına bedeldi yani. E, yalan mıydı? Müziğin en hası İngiltere’den çıkmıyor muydu? Peki, İngiliz komedilerine ne demeliydi? Altımıza bırakacak kadar güldüğümüz filmler yapıyordu bu uzun ve hınzır adamlar. Çok büyük adamlardı bunlar. Dilleri akıcı, kraliçeleri kalıcıydı. Parkları yeşil, sosislileri acı hardallıydı. Hayatımın önemli bir kısmı İngiliz olmadığım için hayıflanarak geçmişti. Kalanı da “nerden geldim İstanbul’a?” şarkısını mırıldanarak…

İngiltere’den çıkan ilginç adamlardan biri de Banksy idi. Savaşa, devlet terörüne, ucuz aşklara, çocuk işçilere, hayvan haklarına değdirip değdirip koparıyordu. Adeta stencile, street art’a, spreylere ve keçeli kalemlere hayran bırakıyordu. John Fekner abisinin yaptıklarını bir adım ileri taşıyarak gözümüze gözümüze sokuyordu. İlgi, şöhreti; şöhret merakı getirdi sonrasında. iPhone 5S’i bekler gibi bekledik Banksy’nin bir sonraki adımını.

Kah Bay ve Bayan Smith’in arasına uzanıp “yıldırımdan çok korkarım babangelina” diye inliyor, kah Elizabeth’in peruğunu düzelttiği kabuslardan terli terli uyanıyordu… Kah erkekler tuvaletinde George Michael ile basılıyor, kah Elton John’un “Sör” ünvanını taşımasına yardım ediyordu. Bir melekti Banksy. Bir sanatçıydı. James Dean gibi isyankar, Dr Martens gibi punk ve İbrahim Tatlıses gibi başarılıydı.

banksy1

Sistemin içine çektiği ve kendine benzettiği; satılık hale getirip tüm güzelliğinden soyduğu herhangi biriydi ya da. Gerçekten sokakları dönüştürmek için yola çıkmış kafası güzel bir gençken güzel kafasının modeli çıkarılmış ve her yere dağıtılmıştı. İnsanlar özgürlük adına yaptıkları şeylere hapsediliyordu ve Banksy’nin işleri giderek şokola kıvamına geliyordu. “Kiramı ödemem lazım, benim de faturalarım var.” diye baş kaldıran ve eleştirileri savuşturan sıradan biriydi belki de Banksy. Hakkında konuşmaya bile değmezdi. Londra sokakları bitmiş, şimdi de New York sokakları kalmıştı. Sırada Kongo sokakları olacak mıydı? Ya da Ankara sokakları? Bilemiyoruz. Banksy bir akrep kovalar mıydı? Bilemiyoruz. Banksy maskesi çıksa Gezi’de satılır mıydı? Bilemiyoruz. Bilemiyorum.

Haydi İsmail YK’nın Banksy’ye yazdığı o meşhur şarkıyla işleri tatlıya bağlayalım: Bas gaza aşkım, bas gaza.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.