Yeniden bir deneysel işle karşınızdayım. “Arada gerçekten kılçıksız kemiksiz indie deneyimi yaşamak gerek” diyenler etrafıma dizilebilirler. Hazır mıyız? Tamam o zaman. Bu seferki yeni keşfimi Steam’in indirim sezonunda yakaladım ancak piyasaya sürülmesinden bu yana altı aydan fazla olmuş, bu sebeple kıyıda köşede rastgelmiş olmanız mümkün.
2015 yazında satışa sunulan Ronin aklınıza gelebilecek en absürt tür melezlerinden biri; oyun sıra-tabanlı bir aksiyon. Bundan birkaç sene evvel bu iki türü yan yana getirmeyi deneyeceklerini söyleselerdi muhtemelen haber kaynağımı ciddiye almazdım. Lakin 2015’in en iyi oyunlarından biri araba yarışı ile futbolun birlikteliğinden doğabiliyorsa her şeye hazırlıklı olunması gereken bir çağdayız demektir. Serious Sam ve Hotline Miami gibi tamamen kendine has oyunların arkasındaki isim Devolver Digital etiketiyle sahneye çıkan Ronin bu ilginç melez deneyimi bir intikam hikayesi eşliğinde sunuyor.
İntikam hikayesi dedim demesine, ama aslında elimizde tam olarak bir hikaye yok, bir suç şebekesinin patronları oldukları ima edilen 5 kişilik bir grup ve onları öldürmeye yemin etmiş bir kadın kahramanımız var. Ronin işi hiç uzatmadan, bodoslama bir şekilde yola koyuluyor. Açıkçası artık kodlarına aşina olduğumuz bir konsepte tutunup derinlikli bir anlatı sunmadan bizi sahneye atması oyuncuyu ister istemez bir önyargı içinde bırakıyor. Bu eksiklikleri oyunun geliştirilme sürecindeki aksaklıklara bağlıyorum. Sonradan satışa sunulan Special Digital Edition işin hikaye ayağını kurtarmak için bir de çizgiroman barındırıyor imiş. Ben eski versiyonu oynama şansı buldum.
Peki Ronin’de sistem nasıl çalışıyor? Oyun basit platform ve bir ölçüde de saklanma üzerine kurulu kısımlarını gerçek zamanlı işlerken bir çatışma sırasında her şey sıra tabanlıya bağlanıyor. Sıra tabanlıya geçildiğinde bazı komutlar verip oyunun gerçek zamanda bunları gerçekleştirmesini izliyorsunuz. Yani çevredeki düşmanların atış menzillerine girmeyecek şekilde kaçacak ve imkan varsa aralarından birini şişleyecek komutları vermeli ve birkaç saniyelik aksiyon sekansından sağ çıkmaya uğraşmalısınız.
Alışıldık sıra tabanlı oyunlar izometrik haritalarda gerçekleştiğinden Ronin’in ekseni değişik oynanış sistemini ilk başta yadırgayabilirsiniz. Hele oyundaki ilk birkaç düşmanla gerçekleşen çatışmalar gerçekten motivasyon kırıcı bir sönüklükte. Ancak işler ortamda en az üç düşman olduğunda karışıyor. Siz kontrollere alıştığınız an oyun ciddi bir şekilde zorlaşıyor. Hele bir de yeni özellikler kazanmak için yan görevleri yapmayı kafaya takarsanız (ki takmalısınız) Ronin gerçek bir obsesyona dönüşmekte.
Bolca irili ufaklı referansla dolu Ronin’in Quentine Tarantino’nun artık 13 yaşındaki Kill Bill filmlerinden ilhamla hayat bulduğunu görmek zor değil. İndie oyun meraklıları da konunun 2012 yapımı Mark of the Ninja’dan oynanış mekaniklerinin ise 2013 yapımı Gunpoint’ten etkilendiğini göreceklerdir. Özetle kontrolü kısa zamanda kavradığınız ama bağımlılığı bol olan bir orta metraj oyun arıyorsanız Ronin denemeye değer.