Başlığa bakıp da “Kurtlar Vadisi mi? Ne pleb” deyip geçtiyseniz… Ne diyeyim, dev ıskalamalar yaşıyorsunuz hayatınızda. Serdar Akar-Osman Sınav ikilisinin imzalarıyla bezenmiş orijinal seri, gerçekten de Türkiye televizyonlarını şenlendirmiş en etkileyici işlerden biriydi. Daha ilk bölümünden, ileride açıklayacağı büyük twist’in ipuçlarını veren (“Her şeyi hallettik, şu hapşırmanı bir halledemedik”), açılış sahnesi, sonradan kilidi çözecek flashback olan (Efe’nin kaçırılması), özünde “Karanlığa uzun süre bakarsan, karanlık da sana geri bakar” tipi, muhteşem ve muazzam bir “undercover ajan” hikayesi işleyen; Breaking Bad’den yıllar önce işe saf ideallerle başlayan bir karakterin, yavaş yavaş kötülüğe gömülmesini irdeleyen bir diziydi Kurtlar Vadisi.
Bütün bunların haricinde, bir de tanım tanımayan, sınıflandırmalara gelmeyen bir soundtrack’i vardı. Gökhan Kırdar, kelimenin tam anlamıyla TV tarihine geçmiş bazı soundtrack’leri bestelemenin yanı sıra, Türk Halk Müziği’nden pek çok şarkıyı da alıp, yeniden aranje edip, mühür gibi basmıştı dizinin üstüne. Bizim de, esti ya, bu muhteşem işlere saygı duruşunda bulunasımız geldi. Müsaadeniz varsa; trip hop ile halk müziğinin ortasında, çok acayip bir yerde duran bu soundtrack’ten 6 unutulmaz şarkıyı size övmek isteriz. Şöyle.
1. Hekimoğlu
Hekimoğlu, Çakır’ın temasıydı. Ve Çakır muazzam bir karakterdi. Öldüğünde fatiha okunması, Çakır’ı öldüren aktörün sokak ortasında dövülmesi bizim memlekete has sapkınlıklar, yine de karakterin böylesine güçlü bir bağ kurabilmiş olması tesadüfi değildi. Çakır dizinin karanlık dünyasına giriş noktanızdı ve etrafında kule gibi çakılı duran kötülük abidelerinin arasında daha insani, daha desteklenmesi kolay bir karakterdi. Hekimoğlu da, o köprünün bir parçasıydı işte. Bir nesil okul tuvaletlerinde 3650’lerinden Hekimoğlu polifonik melodisi açıp efkar tuttu, bilir misiniz?
2. Asiye
Asiye de Laz Ziya ve ailesinin temasıydı. Halihazırda ağlak olan türküyü, Gökhan Kırdar o kadar perili bir hâle getirmişti ki hikayeye uyması açısından. Belki kırk yıllık diziye spoiler olur diye söylemiyoruz; ama Laz Ziya’nın ailesinin paramparça olmasının bir sebebi vardı hemen açıklanmayan. Ziya’nın asabiyetini, Nesrin’in soğukluğunu, küçük kardeşin kafayı yemişliğini tek bir an açıklıyordu; o anı da Gökhan Kırdar kapsüle koyup, Asiye’nin içine atmıştı işte.
3. Elif Dedim
Kurtlar Vadisi’nin tek kusuru başrolünün oyunculuk meziyetinin battaniye kıvamında olmasıydı. Necati Şaşmaz’ın performans kabiliyetini zaten Gezi beyanlarında görmüş bir nesle konuyu üsteleme ihtiyacı hissetmiyorum. Ama bu oyunculuk zaafiyetinin dizide yarattığı bir boşluk vardı; normalde gerçekten inanılmaz vurucu ve dokunaklı olması gereken istemsiz Ali – Elif – Polat aşk üçgeni biraz havada kalıyordu. Neyse ki o boşluğa da Gökhan Kırdar yetişmişti. Boğaz sahneleri, çay bardağını tutarken titreyen eller ve memleketimizin söylenmesi en zor türküsü…
1 Comment
Ne biçim bir müzikmiş? Kulağımdan çıkmıyor 5 gündür hiç, yapıştı.