Sinema, dizi, çizgi roman, oyun ve benzeri şeylerde o kadar Amerikan merkezli bir dünyada yaşıyoruz ki; bu ister istemez hayatın diğer çemberlerine de sıçrıyor. İsteseniz de, istemeseniz de; itiraf da etseniz, itiraz da etseniz sonuç değişmiyor. Birleşik Devletler’de olup biten, dünyanın geri kalanına sirayet ediyor. Farklı cinsel yönelimlere olan kabulün, geçen seneki tarihi Yüce Divan kararı sonrası tüm dünyada arkasına pozitif yöne esen bir rüzgarı alması gibi.
Bu bakımdan, ABD’nin 2020’de, yani kadınlara seçme ve seçilme hakkı verdiği yılın yüzüncü yıl dönümünde 20$’lık banknotun üzerine Harriet Tubman’ı basacak olması çok önemli. Sadece kadın hakları bakımından değil. Ki söylemek gerek, mevcut kadın hükümranlar haricinde dünyada banknotuna bir kadın basan çok da fazla ülke de yok bu arada. Var olanların çoğu da görece yeni, Arjantin’in Eva Peron’u, Kore’nin Shin Saimdang’ı gibi. Yani evet, Tubman’ın dünyanın en güçlü ülkesinin, en sık kullanılan banknotunda yer bulacak olması kadın perspektifinden önemli. Ama en önemli olduğu kısmı bu değil. Onu anlatmak için de, Tubman’ın kim olduğundan, üstünkörü de olsa söz etmek gerekiyor.
Harriet Tubman 1822 yılında, Maryland eyaletinde, Rit Green ve Ben Ross’un kızı olarak dünyaya geliyor. Annesi Mary Pattison Brodess’in malı, babası da Mary’nin ikinci kocası Anthony Thompson’ın. İkisi de o dönem Amerikan kölelerinin ter döktüğü plantasyonlarda çalışıyorlar. Annesi ve babasının dokuz çocuğu oluyor, Harriet beşinci çocuk. Üç büyük kardeşi satılıyor. Bir gün en küçük kardeşi için geliyorlar. Annesi ufaklığı saklıyor. Köle tüccarı geldiğinde de, “yanına yaklaşmayın, yoksa kafanızı parçalarım” diyor, o noktada da buna değmeyeceğini düşünmüş olacak tüccar, geri basıyor. İşte o an, Harriet’in aklında şu beliriyor: Direnmek mümkün.
Tubman bir gün, başka bir köleyi etkisiz hâle getirmesi için bir beyaz adama yardımcı olmadığı için kafasına yediği kiloluk ağırlıkla kafatası kırılıyor. Eve gidiyor, doku makinesinin başına oturuyor. İki gün hiçbir tıbbi müdahale görmeden yatıyor Tubman. Sonra biri umursayıp onu kaldırıyor, ama tarlaya çalışmaya yolluyor. Çalışamıyor elbette. Defolu mal olduğu için de orijinal sahibine geri satılıyor. Sık sık nöbetler geçiriyor. Onu tekrar satmaya çalışıyorlar fakat olmuyor. Ve bir gün, kendi kaderini başkalarının tayin etmesinden sıkılıyor, ve sonradan şu cümlelerle anlatacağı kaçma kararını alıyor: “İki şeye hakkım vardı. Özgürlük, ya da ölüm. Birine sahip olamayacaksam, diğerine olmayı yeğlerdim.”
Tubman köleliğin yasak olduğu Philadelphia’ya gidiyor. Fakat aklı ailesinde. Yeğeni ve çocuklarının satılacağını duyunca, tekrar Maryland’e dönüyor. Onları bir şekilde oradan kurtarıp, Kuzey’e götürüyor. Sonra diğer aile üyelerini alıyor. Ardından tanımadığı insanları. Ve böyle böyle, adına Underground Railroad denen rotada, toplam 13 seferde 70 köleyi özgürleştiriyor Tubman. 11 yıl, 13 yolculuk, 70 köle. Hâlâ 19. Yüzyılda olduğumuzu hatırlatmama gerek yok, bu yolculuklar arabayla yapılmıyorlar. Tubman’ın bu katkıları, İç Savaş’ta da karşılık buluyor. İç Savaş’ta danışmanlık, casusluk, hemşirelik yapıyor; özgürleştirilmiş köleleri orduya katılmaya ikna ediyor.
Fakat buna rağmen, savaş bitip de, evine dönerken bindiği trende kondüktör, ona “arka vagona” geçmesini emrediyor. Tubman savaştaki hizmetlerini anlatıyor. Kondüktör yolcuların da desteğiyle, Tubman’a saldırıyor, kolunu kırıyor ve onu arka vagona atıyorlar. Tubman uzun yıllar boyunca hizmetlerinin karşılığını alamıyor, resmi kayıtlarda kendisine yer verilmiyor. Tubman İç Savaş bittikten sonra, Suffragette hareketine de destek veriyor bolca. Hakkında kitaplar yazılmaya, hakkı teslim edilmeye başlanıyor böylece kadınlar tarafından. Onore ediliyor. Yine de tüm bunlara rağmen, 1911’de yoksulluk içinde, zatüreden hayatını kaybediyor.
İşte bu Harriet Tubman, ırkçılığı belgelerle sabit Andrew Jackson’ın yerine geçecek 20$ banknotunda. Geçmesi de tam bu yüzden önemli. Sadece erkeğin hükmünü değil, beyaz erkeğin hükmünü; muktedir halkın hükmünü yıkması bakımından önemli. Tarihin sadece “norm” olan etnisiteye bağlı olmadığı için çiğneyip tükürdüğü bir insanın, tarih sahnesinde yerini alması bakımından önemli. Ezilen herkes için. Kadın, Zenci, Kürt, Arap, Hispanik, Yahudi, Türk, Müslüman, Tatar fark etmeden. Harriet Tubman olabilmenin mükafatları olduğunu göstermek açısından hele, çok, çok önemli… Hemen değilse bile, bir gün. Bir şekilde.