İnternet yeni bir teknoloji. Bu satırları okuyan pek çoğunuz ya yetişkin hayatını, ya da hayatının tamamını internetin içerisinde geçirdiği için bu cümle idrak etmesi zor gelebilir; ancak internetin yaygınlaşmaya başlamasının üzerinden bir tam nesil dahi geçmiş değil. Hemen hemen tüm yönetici, lider ve bürokratlar internetin olmadığı çağda doğdular. Dolayısıyla karar mercilerinin, interneti faktör edilmesi gereken bir güç olarak kabul etmesi, baya bir süre aldı.
Almaya da hâlâ devam ediyor ama, artık bazı adımlar daha net ve keskin bir şekilde atılıyor. United Nations Human Rights Council, ya da kısa adıyla UNHRC, Türkçe kısaltmasıyla da BMİHK, 27 Haziran 2016 tarihinde yayınlanan ve 30 Haziran’da revize edilen bir bildirge yayınladı. Bu bildirge, o sözünü ettiğimiz keskin adımlardan biri. UNHRC, birçok geçmiş adımı ve aksiyonu not alarak, bir anlamda internetin insan haklarıyla kesiştiği noktayı belirlemek istemiş. Bu bağlamda da altını çizdiği pek çok mühim nokta var.
Örneğin işe, insanların çevrimdışı hayatta sahip oldukları tüm haklara, çevrimiçi hayatta da sahip olduklarının altı çizilerek başlanmış. Ancak, bunun bir kısıtlamaya doğru gittiğini düşünüyorsanız, yanılgınızı düzeltelim. UNHRC’nin altını çizdiği ikinci detay, bildirgede bunun ardından hemen sonra gelen madde: açık ve net bir şekilde internet özgürdür, özgür olması kalkınmayı arttırır, bu yüzden küresel ve açık kalmalıdır diyor. Bütün devletler de, diğer devletler bünyesindeki iletişim ve bilgi altyapısının gelişmesine katkıda bulunmalıdır, böylelikle internet konusunda kimse asimetrik olmamalıdır diyor.
Bu sadece gelişmiş-gelişmemiş ülkeler arasındaki bir asimetri de değil. UNHRC net bir dille, “tüm devletleri, dijital cinsiyet uçurumuna köprü oluşturmaları ve teknolojinin, bilhassa da enformasyon ve iletişim teknolojierinin kadınların güçlendirilmesi için kullanımını arttırmaya davet ediyoruz” diyor. Aynı şekilde engelli insanların bilgi ve iletişim teknolojilerinin hem üretiminde, hem de tüketiminde daha sağlıklı bir yer edinmeleri için de devletlerden gerekli adımları atmaları bekleniyor. Devletlerden genel olarak evrensel erişim ve insan haklarını temel alan internet politikaları da geliştirmeleri beklenmekte. Buralara kadar her şey çok güzel ve çok tatlı. Bizi asıl enterese eden kısım ise, 8. Madde ile birlikte başlıyor.
8. madde çok açık bir şekilde, –bu noktaları derleyerek aktarıyoruz– devletler internet üzerindeki güvenlik endişelerini, ifade ve toplanma özgürlüğünü ihlal etmeden gidermelidirler diyor. Ve altındaki maddelerde, internetteki insan hakları müdahaleleri de, internet üzerinde bilgi akışını engellemek, erişimi kesmek ya da bulandırmak şiddetle ve tartışmasız bir şekilde kınanıyor. Dediğimiz gibi, bu beyan 27 Haziran 2016 tarihinde yayınlandı, 30 Haziran’da modifiye edildi sözel olarak. Ve bu iki tarih arasında Türkiye, bombalı bir saldırıdan sonra internetin çok büyük bir bölümüne erişemezken buldu kendisini.
Birleşmiş Milletler yaptırım gücü olan bir kuruluş değil. Düzenli bir ordusu yok. Var olan barış kuvvetleri kendilerine yönelik bir saldırı olmadan tokat dahi atamıyorlar. Güçsüz bir ülke değilsen, kimse ekonomik yaptırımlara da yanaşmıyor. Bu da pek çok ülkenin, politik olarak aforoz edilmediği müddetçe BM’den papara yemediği bir dünya demek. Bu yüzden Amerika Güvenlik Konseyi’nden veto yiyerek girdiği Irak sonrasında hiçbir ceza falan almadı. Dolayısıyla mevcut uluslararası ilişkiler arenasında sadece bir forum işlevi görebiliyor. Bu beyan da, uluslararası forumun, şu anki duruşunu ifade ediyor.
Peki bir yaptırım gücü yoksa, neyi ifade ediyor? Hukuki bir döküman olarak faydası var elbette. İnsan Hakları mahkemelerinde, Türkiye bu bildirgeye imza attığı için sorumlu tutulabilir. Nereden baktığınıza göre bunun politik kıymeti büyük, ya da önemsiz olabilir. Bizi asıl enterese eden şey, buradaki dayanılmaz ironi. Bu bildirgeye imza atan memleketlerden birinin elinde internetin musluğu var, ne zaman canı sıkılsa kesiyor; eleştirel tweet atanları bile içeri alabiliyor. Bir tarafta bu hiç yokmuşçasına buna imza atan memleketimiz var, bir taraftan da bu memleket bunları gizli kapaklı yapıyormuş da kimsenin haberi yokmuş gibi onunla beraber aynı yerden meseleye imza atan diğer devletler.
Bu arada buna imza atmak da mecburi değildi. Atmamanın da bir yaptırımı zaten yoktu. Bilakis, 17 ülke “Bu neymiş kardeşim, sevmedim ben bunu” deyip çekildi zaten işten. O ülkeler de Bangladeş, Bolivya, Burundi, Çin, Küba, Kongo, Ekvador, Hindistan, Endonezya, Kenya, Katar, Rusya, Suudi Arabistan, Güney Afrika, Birleşik Arap Emirlikleri, Venezuela, ve Vietnam. Ama biz aralarında yokuz, destekliyoruz bu geçen resolution’ı, çünkü… ne?
Yani işte, uluslararası ilişkiler de böyle bir şey. Şimdilik sadece şunla umutlansak yeter aslında: İnternet artık, tartışılmaz bir şekilde, insan hakları tartışmalarının göbeğinde. Bununla ilgili akil laflar etmek bu saatten sonra, bu ulussuz topraklarda ikame eden hepimizin de boynunun borcu…