Bir taraftan çılgınlar gibi Comic-Con dönmekte, eyvallah. Bizim de başımızın üstünde kendisi, takip ediyoruz; bilgiler, fragmanlar, haberler geldiği gibi yapıştırıyoruz. Ancak dünyada olan ilginç şeyler Comic-Con’la da bitmiyor elbette. Serde hikayeciliği sevdiğimizden, çok ilginç bir mevzu kendi giriş, gelişme ve sonucuyla canlı kanlı gözlerimizin önünde cereyan edince, size anlatasımız geliyor. Müsaadeniz var mı, size biraz Amerikan seçimlerinden ve Wikileaks’in yakın zamanda gündeme geliş şekillerinden söz etsek?
Şöyle, bildiğiniz gibi Amerika’da an itibariyle Başkan adayları netleşti gibi. Cumhuriyetçi tarafta ayrımcı olarak –haklı bir biçimde– algılanan Donald Trump var. Demokrat tarafta ise bir dönem boyunca Bernie Sanders ve Hilary Clinton sert kapıştılar, ama son raddede Clinton adaylığı almak üzere gibi gözüküyor. Buna da Demokrat Parti Ulusal Kongresi karar verecek. Ama o karardan önce, Wikileaks’in dağ gibi yığdığı belgelerle uğraşmaları gerekiyor.
Bir süre önce memleketimizdeki iktidar partisinin de iç e-posta yazışmalarını sızdıran Wikileaks, yine kaynakları belirli olmayan bir sızıntıyla Democratic Party’nin iç yazışmalarını ortaya çıkardı. Baya da acayip şeyler var listede. Örneğin parti yetkilileri, taraf tutmamaları gerekmesine rağmen bazı noktalarda açıkça “Sanders’a nasıl yükleniriz” münakaşasına giriyorlar. Hakeza Donald Trump’a yönelik saldırı taktikleri de istişare edilmiş.
Burada samimiyetle çok acayip olan nokta şu: Wikileaks daha fazla belgenin yolda olduğunu söylüyor ve bunların hepsi DNC ile ilgili, Demokrat Parti yani. Bu da beraberinde bir tartışmayı ortaya çıkartıyor elbette. Wikileaks, eğer kaynak belli değilse, bunu yaymalı mı? Bu bir Cumhuriyetçi komplo olabilir mi örneğin? Ya da değilse bile, niyeti güvenilir mi? Evet, ifade ve bilgi özgürlüğü; ancak bu temiz ve tarafsız bir kaynaktan gelmemeli mi? İlginç bir mesele, sizin de fikirlerinizi duymak isteriz. Buyurun!