Size bir soru: Korku oyunlarını sever misiniz? Cevabınız evet ise muhtemelen burada sayamayacağımız kadar çok, piyasada var olan oyunlardan birini mutlaka oynamışsınızdır diye düşünüyoruz. Silent Hill‘den tutun Amnesia‘ya, oradan da Outlast‘e kadar her türlü gerilim veya korku oyununu oynamış olanların yaşadığı tecrübeler elbette inkar edilemez derecede yoğun. Bunu diyoruz çünkü bir korku oyunu, diğer strateji, savaş ya da spor gibi daha birçok alanda çıkan oyunlardan daha farklı bir oynanışa sahip zannımızca.
Bir korku oyununu korkunç ya da gergin kılan şey sanırsak oyun sırasındaki ortamıdır. Hem oyun içi, hem de sizin fiziksel ortamınız bir korku oyununu ürkütücü yapabilecek başlıca şeylerdir. Korkacağınız yoksa bile karanlık bir ortamda oyuna tamamıyla konsantre olmuşken birden karşınıza çıkan yaratıklar ya da ürkütücü bir müzikle tüylerini diken diken eden atmosfer, sizi de geriyordur bir nebze.
Outlast denilen korku oyunundan ne ölçüde haberdarsınız emin değiliz ama bilmeyenler ya da en azından sırf korku oyunu diye yanaşmak istemeyenler için küçük bir açıklama yapalım haberin ana kısmına girişmeden önce. Outlast, Red Barrels isimli bir oyun şirketi tarafından 2013 senesinde çıkarılmış bir çeşit korku oyunudur ve amaç da kısaca hayatta kalmak denebilir. Oyundaki karakterinizin sahip olduğu kamera ve oradan buradan bulduğunuz piller aracılığıyla, içinden çıkmaya çalıştığınız akıl hastanesinde birbirinden değişik canavarımsı insanlardan da kaçmaya çalışıyorsunuz bu sırada da. Tabii bu olayın o kadar kolay olmadığını söyleyebiliriz, zira bir yaratıktan kaçarken ötekine yakalanmanız ya da en basitinden koridorda yürürken ölü sandığınız bir adamın üzerinize aniden zıplayarak sizi fena halde korkutması inanılmaz derecede kaçınılmaz. Bütün oyun boyunca gerginliği ve korkuyu hissedebiliyorsunuz bu sayede.
Outlast, çıktığı ilk zamandan beri oldukça iyi denebilecek bir seviyedeki bir kitleye ulaştı ve insanlar korkutucu olmasına rağmen bu oyunu bir şekilde elde edip oynamaya çalıştılar. Henüz böyle bir şeyle tek başlarına karşılaşamayacak kadar kendine güvenmeyenler ise, YouTube platformunda oynadıkları bölümleri yayınlayan bazı YouTuberları izleyerek merakını giderdi. Öyle ya da böyle Outlast oldukça geniş bir kitleye ulaştı ve çoğu oyuncu tarafından, oynanmasa bile bir şekilde bilinir hale geldi.
2016 yılının sonlarına doğru çıkması beklenen ikinci bir oyunun duyurusunu yapmıştı Red Barrels. Hatta öyle ki, oyun için hazırladıkları teaserlarda ürkütücü seslere yer verip, videoyu geriye sardığınızda ortaya bir mesajın çıktığı ilginç şeyler hazırladılar. Hayranlar da bu videoları izledikçe yeni oyuna dair birçok fikir yürütmeye başladı, hemen çıkması için gün sayar oldu. Fakat Red Barrels, yakın zamanda duyurduğu bir haber ile birçok severini hüsrana uğrattı. Facebook’ta yayınlanan bu habere göre Outlast 2’nin çıkış tarihi 2017 yılının başlarına ertelendi.
“Bir indie stüdyosu olarak bizim görevimiz size en iyisini sunmak: En korkutucu olanı ve mümkün olan deneyimlerin en fazlasını. Bu yüzden de Outlast 2 için size hak ettiğiniz deneyimi sunmak ve hiçbir şekilde taviz vermemek için süreyi biraz daha uzatıyoruz.”
Red Barrel şirketinin yaptığı bu açıklamaya ek olarak “potansiyeli sonuna kadar test edilmemiş bir oyunu çıkaramayız” şeklindeki söylemleri de, bizleri ilkinden daha da korkutucu bir oyunun beklediğine dair iyi umutlar beslemeye yöneltiyor. Her işte bir hayır vardır diyerekten, bu erteleme haberinin iyi yanından bakıp bize daha sağlam bir oyun sunacaklarını ümit etmek hiç de boş değil bizce.
Outlast sevin ya da sevmeyin, böyle bir oyunun kısa da olsa çıkış tarihinin uzatılıp ertelenmesi konusunda ne düşünüyorsunuz? Bazı kişiler tarafından ortada, oyun aşırı derecede mükemmel olmadan da oynanabilir şeklinde söylemler havada uçuşsa da kimi de böyle oyunların tam anlamıyla amacına ulaşmadan çıkması başlı başına bir hata olacağından ertelenmesi en uygun şeymiş. Bu konuda sizin düşüncelerinizi de merak ediyoruz. Bu habere üzülen kısımdansanız, dökün içinizi. Sizi korkutan koltuğunuza mıhlayacak bir oyun için biraz daha beklemeye değer mi söyleyin bakalım!