Üzerinize afiyet, vakti zamanında Gilmore Girls ile çok sert ve tutkulu bir aşk/nefret ilişkisi yaşamış bir insan olarak, A Year In The Life‘ı çıktığı gibi tükettim. Doğrusunu söylemek gerekirse vücudumda mini-dizinin iyi olmasını bekleyen tek bir zerre bile yoktu. Netflix’in diğer yeniden diriltmeleri gibi bunun da nostalji trenine bilet kesmekten başka bir vasfı olmayacak bir iş olacağına emindim. Herhalde söylemeye gerek yok, fena yanılmış hissediyorum kendimi. A Year In The Life o kadar iyiydi ki, yetinemedim, dönüp Gilmore Girls’e tekrar başladım.
Ve iki kez baştan sona; biri haftalık biri de insanlık dışı bir tempoyla izlediğim bu diziyi tekrar seyrederken, şu 4 şeyi fark ettim. Müsaadeniz varsa, paylaşmak istiyorum. Tamamsak, başlayalım. Buyurun!
1. Alexis Bledel’in Oyunculuğu Yıllar İçinde Körelmiş
Herhalde az çok mutabık olacağız diye tahmin ediyorum, A Year In The Life‘ın en zayıf yönlerinden bir tanesi Rory’yi oynayan Alexis Bledel. Ben ilk başta bu hisse kapılıp, internette de benzer yorumlar okuyunca, bunu Gilmore Girls’ün ortalarına doğru cümlemize yaşattığı saçma sapan ergen Rory triplerinin bir tezahürü sandım; ancak ilk bölümleri açıp izleyin, başta durum hiç böyle değil. Elbette diziyi Lauren Graham götürüyor ve Stars Hollow’un neredeyse tüm sakinleri –Scott Patterson hariç, ziyadesiyle berbatmış ilk başlarda– Bledel’den daha iyi performans gösteriyorlar; ancak Bledel’in ilk bölümlerde çizdiği utangaç, sakin, içine kapanık ve tatlı kız portresi çok iyi. Sorun şu ki, Bledel bundan ötesi katmanlara inememiş dizi ilerledikçe. Ki, dönüp bakınca daha da ikna oluyorum, o ergen Rory triplerinin bu kadar eğreti durmasının sebebi de bu; oyunculuğu kaldırmamış kadının…
2. Dizi Resmen Yıldız Sıçmış
Baştan sona Gilmore Girls’ü izlemek, koskocaman bir “Bakalım ünlü olmadan önceki hâlini tanıyabilecek misin?” oyunu oynamak gibi. Ve oyun bitmiyor. Gilmore Girls’e yolu bir noktada düşmeyen kimse kalmamış. Elbette dizinin ana kadrosundan filizlenip megastar olan Melissa McCarthy’yi ve görece sağlam bir şöhret edinen Liza Weil’i hariç tutuyorum. Hadi sonradan başka yerlerde meşhur olan esas çocuklar Chad Michael Murray, Jared Padalecki ve Milo Ventimiglia’yı da geçelim. Peki ya o konuklar? Jon Hamm’inden Seth MacFarlane’ine; Krysten Ritter’ından Adam Brody’sine kadar bir yıldızlar geçidi var resmen!