Yeni yıl yanında umut getiriyor, tamamlanmışlık hissi getiriyor, yenilikler getiriyor ama hepsinden önemlisi (bknz: tariz) yeni yıl yanında yılbaşı özel bölümlerini getiriyor. Yılbaşı bölümleri arasında en gürültüyle gelen ise muhtemelen Doctor Who bölümü oluyor. Çünkü Doctor Who; neşesi gereği, İngiliz kültürü gereği yeni yılı ya da christması –artık ne derseniz deyin, kışın bu güzel günlerini– konu edinmeye çok müsait bir dizi ve yıllardır bunu şevkle yapıyor. Bu yıl da epey keyifli bir bölümle yeni yılımızı kutluyor Doctor Who, geekleri ihya edercesine çizgi romanları tiye alarak yeni sezonuna start veriyor.
Çizgi romanları tiye alıyor dedik, buradan başlayalım. Doctor’un çizgi roman geeki bir çocuğun odasına pencereden dalmasıyla başlıyor The Return of Doctor Mysterio. Samimi söylüyorum, bayıyor muyum artık diye kendimden şüphe ettiğim süper kahraman çizgi romanlarını sevdiğim başka bir şeyin içinde görünce bir içim ısındı, X-Men ve Spider-Man crossoverlarını ilk kez izliyor gibi oldum. Fark ettim ki ben Doctor Who’yu da, süper kahramanları da hâlâ epey seviyorum. Süper kahramanların Doctor Who’ya tiye alınma yoluyla dahil oluşu da ayrı bir keyif sebebiydi: Doctor’un Superman’in kimliği ve Spider-Man’in adıyla yaşadığı kafa karışıklığında güzel kahkahalar attım.
Bölümün süper kahramanı Grant ‘The Ghost’ Gordon’un güçlerini kazandığı sahneler hem çok sevimli bir kahraman orijini yazdı hem de Doctor’un en iyi anlaştığı kişilerin çocuklar olduğunu bize bir kez daha kanıtladı. Grant’in arzularından beslenen galaktik taş sayesinde dönüştüğü kahramanın Superman’e, dönüştüğü kişiliğin ise Peter Parker’a ne kadar benzediği gözünüzden kaçmamıştır. Bu detay epey şık duruyordu. Öte yandan iki firmanın iki ikonik karakterine birden selam çakılması, referansı daha da şık hale getirdi.
Lucy ve Grant arasında yaşanan diyaloglar bir ara ne kadar basit ve klişe hale gelseler de o diyalogları klişe hale getiren çizgi roman panellerine birer gönderme olmalarından dolayı çok da kafaya takmadım. Zaten öyle bir amaca hizmet ediyor olmasalar bile sonlara doğru artan komedi dozu, basit sahneleri unutturacak kadar güldürüyordu. Sadece bu sahnelerin biraz daha kısılıp Doctor’a ve kötü karaktere yer açılmasını dilerdim, sahneler azıcık daha uzasa neredeyse Doctor-lite bir bölüm izleyecektik. Nihayetinde basit, klişe dediğim sahneler şu an televizyonda yayınlanan bazı süper kahraman dizilerinden daha izlenesiydi.
Bölümün en zayıf yanına fikir birliğiyle uzaylılar diyebileceğimize inanıyorum. Planları her ne kadar mantıklı olsa da adı anıldığında seyircisini ürperten uzaylılar yaratan bir dizi için dönüp bakıldığında akılda kalıcı özelliklere, şekle ya da karakterlere sahip bir uzaylı türü değildi izlediğimiz. Belki kafalarının içinde tabanca taşımalarıyla “en saçma Doctor Who anları” listelerinde hatırlanabilirler. Bu konuda fire verilmesini iki şekilde affedebiliriz: Süper kahraman sahnelerine harcanan para yüzünden uzaylıları ilginçleştirmeye bütçe yetmemiş olduğu açıktı ve ayrıca zaten bölümün son derdi uzaylılardı. Bu bölüm daha çok karakter komedisi tadındaydı.
Komedi demişken Nardole’e küçük bir paragraf ayırmazsam kendimi kötü hissederim. En son geçen sezonun finali The Husbands of River Song’da River uğruna kafasını bedeninden ayıran Nardole’u tek parça halinde görüyoruz. Bedenine nasıl geri döndüğünü bilmesek de bunu yapanın yalnızlıktan çekinen Doctor olduğuna eminiz. Nardole, Doctor’a River için tuttuğu yasta refakatçilik ediyor. Ama bundan kendine pay çıkarmayı da ihmal etmiyor; bir sahnede Tardis’le Constantinepolis’a gidip bir dönem hükmettiğini öğreniyoruz. Bu halleriyle Nardole, Doctor için harika bir refakatçi gibi duruyor. Umarız yeni yol arkadaşı Bill diziye dahil olduğunda Nardole’ün pabucu dama atılmaz.
Son olarak Doctor’un 24 yıldır tuttuğu yastan bahsedelim: Peter Capaldi hiçbir şey yapmıyorsa bile kaybetmekten bıkmış bir ölümsüzü inanılmaz oynuyor. Bunu bu ana kadar büyük jestler, abartılı mimiklerle yapma fırsatı buluyordu ancak bu sefer bir gazeteci tarafından sorgulanırken aynı performansı masa başında sergilemek zorunda kalıyor ve bunun altından kalkabildiği çok açık. Kaybeden adamın son yası ise şimdiye kadar tuttuklarının en büyüğü olabilir. Çünkü kaybedeceğini bile bile attığı adımlarla varılan bir yas bu, yüzlerce yıl kaçılan ama tüm galakside bir şekilde rastlanılan bir yas. Aynı zamanda Doctor’un aşık olduğunu açık açık bildiğimiz birine ait bir yas. Bu yasın, 24 yıldır problemleri hiçe saymasına neden olan Doctor’u başka ne durumlara sokacağı merak konusu.
Özetlemek gerekirse aslında çok büyük bir meselenin yaşanmadığı ama büyük meseleler yaşatan Doctor Who bölümleri kadar keyif veren bir bölümdü The Return of Doctor Mysterio. Daha çok, bu sezon nasıl bir Doctor izleyeceğimizin habercisiydi. Nardole’ü bize sevdirdi, Capaldi’nin bu sezon Doctor’a daha bir oturduğunu gösterdi ve zevkli göndermelerle geek sevindirdi. Bir sonraki bölüm yeni yol arkadaşı ile tanışacağız ve sezon sonu yüzleşeceğimiz büyük hikaye inceden işlenmeye başlanacak. Nisanda A Star In Her Eye bölüm incelemesinde görüşmek üzere!