Netflix bundan dört yıl önce, orijinal diziler çıkarma cesaretini yeni yeni topladığı 2013 yılında House of Cards’ın ardından Orange Is The New Black’i yayınlayarak kadını, aykırılığı ve gerçekçiliği muhteşem şekilde harmanlamış; attığı ikinci oku da öküzün gözüne saplamıştı. Netflix şimdi de benzer bir formülle kadınları ve kadının gücünü ringe ve 80’ler televizyonuna taşıdığı GLOW dizisi ile dikkatleri bir kez daha üzerine çekti. Ailenizin dizi radarı İlk Bölüm Canavarı da GLOW’u gözünden kaçırmadı, izledi, yorumladı:
İlk Bölüm Canavarı Ozan Cem Yılmaztürk’ün kalemiyle incelemelerine devam ediyor. İlk Bölüm Canavarı, üstümüze yağan yüzlerce dizi arasından hangisi kime gider, değer mi değmez mi, bakmaya varar vermiş bir canavardır. İlk bölüme bakar, azıcık wiki kurcalar, tavsiyelerini verir kaçar! Dizilerle ilgili yorumlar kesinlikle objektif değildir, geek izleyicinin keyfine göre ayarlanmıştır! Bu yazılarda sadece ilk bölüm ile ilgili olmak üzere spoilerlar olabilir.
Özet Geç!
Ruth, acımasız ve seksist televizyon sektörüne tutunmaya çalışan hevesli bir aktristtir. Ancak tüm ideallerine rağmen faturalarını ödeyebilmek için GLOW adlı absürt senaryolu kadın güreşi seçmelerine katılır.
Ne Kadar Uzun?
Bölümler ortalama 40 dakika. Netflix dizisi olduğundan 10 bölüm izlenmeyi bekliyor.
Neyi Seven Bunu Da Sever?
Haliyle Orange Is The New Black en iyi örnek olacaktır, yaratıcıları da aynı zaten.
Ne Beklemeyin?
Porno, WWE, Desperate Housewives gibi kadınların umutsuz olduğu diziler…
Biraz Daha Detay ve Yorum?
Kadının şimdikinden daha fazla objeleştirildiği 80’lerde geçiyor GLOW, hatta kadının şimdikinden daha fazla objeleştirildiği 80’lerde geçen aynı adlı kadın güreşi programından esinlenilerek ortaya çıkıyor GLOW. Derdi, tasası çok net ve çok haklı: Oyunculuğunu profesyonel biçimde kullanabilmek için seksi sekreter rolünden fazlasını arayan Ruth, aradığını bulamadığından geçinebilmek için her tipten kadının katıldığı GLOW adlı senaryolu kadın güreşi programının seçmelerine katılıyor. İşte bu seksist zeminde, sıradan ama birbirlerinden çok farklı kadınların sıradan ama birbirlerinden çok farklı hayatlarını anlatıyor, ara arada o zemini kana buluyor dizi. Bize kadını kullanan cama bağlı kabloların bitiştiği noktayı gösteriyor.
Tabii sadece feminist kaygılar taşıyan bir dizi değil GLOW. Kendisini aynı ablası Orange Is The New Black gibi kara mizah olarak tanımlamamız mümkün. Bu mizah; gücünü mesajlarla aynı yerden, sıradan ama birbirinden farklı hikayelerden alıyor. Aldatan kadın, aldatılan kadın, ailesinin gölgesinde kalan kadın, yoldan çevirip derdini sorsanız duyduklarınızı harfiyen buraya yazabileceğiniz herhangi bir kadın… Anlayacağınız GLOW ekmeğini en yaygın bulunan ama cevhere dönüştürmesi en zor olan sıradanlık kaynağından çıkarıyor.
Dizinin oyuncu performansı gücünü yorumlamak için biraz erken bir evredeyiz. Zira Alison Brie‘nin Ruth’u ve Marc Maron‘un Sami’i dışında pek bir karaktere ekran süresi kalmadı. Bu iki oyuncunun ise karşılıklı harika bir iş çıkardıklarını söylemek mümkün. Özellikle görünüşü ile ön plana çıkan oyuncu Alison Brie’nin görünüşü ile ön plana çıkmak istemeyen bir oyuncuyu canlandırması takip etmesi epey keyifli bir oyun. Ayrıca dizinin şimdilik el bekleyen oyuncularının da ileride değerleneceğini Orange Is The New Black’teki tecrübelerime dayanarak iddia edebilirim. Sonuçta o dizinin başlarda en kenar köşede duran oyuncusu daha sonra evine bir Emmy ile döndü.
Devamı Nasıl Olur?
Ruth’un ve başta onu sevmeyecek fakat daha sonra lider gibi görecek diğer kadınların yaşam öykülerine yakından bakacak gibiyiz. Ayrıca erkek salyası için tasarlanmış GLOW’un da Sam ile verilecek bir mücadele sonrasında kadın gücünü temsil eden bir programa evrilme sürecini de izleyeceğiz diye tahmin ediyorum.
Ve Sonuç! İzler Miyim?
GLOW ilk bölümü bittikten sonra yeni bir şey keşfettiğinizi hissettiğiniz dizilerden. Tamamının harika olacağına garanti veremesem de tamamının nasıl olacağını öğrenme aşamasının harika olacağını söyleyebilirim. Bu yüzden bunu öğrenene kadar:
