Yeni nesil suç dizilerinin arasına adını yazdıran Mobland, ilk sezonuyla birlikte izleyicisini İngiltere’nin kasvetli havası eşliğinde yeraltı dünyasının gölgeli sokaklarında sürükleyici bir yolculuğa çıkarıyor. Dizi, klasik mafya anlatılarına taze bir soluk getirirken sinematografik tercihleri, güçlü oyunculukları ve ustaca kurgusuyla da dikkat çekiyor.
Guy Ritchie İmzası

Dizinin yaratıcı koltuğunda oturan Guy Ritchie, yeraltı dünyasını ışıltılı bir mafya romantizminde değil de, gri tonlarda, gerçekçi ve zaman zaman boğucu bir atmosferle sunuyor. Ritchie’nin yaklaşımı, özellikle yakın plan çekimlerle karakterlerin ruh haline odaklanırken, geniş kadrajlarla suç dünyasının büyüklüğünü ve karmaşasını gözler önüne seriyor. Her bölümde adeta “belgesel gibi hissettiren” bir estetik tercih edilmiş. Bu tercih, dizinin karanlık temalarıyla oldukça uyumlu. Sahnelerin her biri anlık birer görsel şölen sunuyor. Oldukça sürükleyici olmasıyla kısa sürede nam salan bu yapımın en dikkat çeken alametifarikası da bu olarak kabul edilebilir.
Sinematografi ve Kurgu

Mobland’in sinematografisi tam anlamıyla göz alıcı. Renk paleti genellikle koyu tonlarda ve kontrast ağırlıklı. Kontrast ve hafif neon ışıkların kasvetli sokakları aydınlattığı sahneler, diziye modern bir noir havası katıyor. Kameranın kullanımı ise oldukça bilinçli: Sarsıntılı el kamerası çekimleriyle karakterlerin içsel çatışmaları vurgulanırken, sabit planlar gücün ve kontrolün altını çiziyor. Ritchie’nin biz geekler için değeri yüksek olan Snatch ve Lock, Stock and Two Smoking Barrels yapımlarındaki imzası bu çekim tercihleri diyebiliriz zaten.
Kurguda ise bölümler arası geçişlerin saçmalık seviyesi akıcı olduğunu söylemek mümkün. Flashback’ler ile günümüz arasında kurulan bağlar, hikâyenin daha katmanlı hale gelmesini sağlıyor. Tahmin edilmesi kolay bir konu örgüsüne sahip olmasına rağmen dizinin her bölümü bittiğinde bir sonrakine geçmek için can atar halde buluyorsunuz kendinizi.
Aile Bağları, Güç Savaşları ve Bedelleri

Mobland, yüzeyde bir suç dizisi gibi görünse de, derinlere indikçe merkezine aileyi koyan çok katmanlı bir anlatıya sahip. Hikâye, İngiliz yeraltı dünyasında hüküm süren güçlü bir ailenin iç çatışmalarını, sadakat sınavlarını ve taht oyunlarını konu alıyor. Bu yönüyle Mobland, sadece suçla değil, haneyle de ilgileniyor; tıpkı The Sopranos’ta olduğu gibi suçun kişisel ve psikolojik bedelleri, aile içi dengeler üzerinden anlatılıyor. Hatta yer yer Game of Thrones’u andıran bir taht kavgası tonu da mevcut: Kimin lider olacağı, kimin ihaneti seçeceği ya da hangi kardeşin diğerini satacağı gibi gerilim dolu sorular dizinin sürükleyiciliğini diri tutuyor. Mobland, bu tür yapımlara açıkça öykünmekle birlikte kendi temposunu korumayı başarıyor; her bölüm, izleyiciyi yeni bir çatışmanın içine çekerken bir yandan da karakterlerin geçmişlerine ve ilişkilerine ışık tutuyor. Böylece sadece bir aksiyon ya da suç hikâyesi değil, aynı zamanda aile olmanın ne anlama geldiğine dair oldukça karanlık bir keşfe dönüşüyor.
Oyunculuk Performansları
Başrolde izlediğimiz Harry Da Souza rolünde Tom Hardy, kesinlikle sezona damgasını vuran bir performans sergiliyor. Mafya ailesinin bir numarası olarak kendisine dayatılan kaderle mücadele eden bir karakteri hem kırılgan hem de tehditkâr bir tonda oynamayı başarıyor. Çok nadiren gördüğümüz şiddet içerikli dövüş sahneleri, kullanımının yoğun olduğuna emin olduğumuz ancak ana unsur olarak gözümüze çarpmayan silah kullanımı, karakteri daha etkileyici bir hale getiriyor. Harry Da Souza’dan çekiniyorsunuz; ancak bu, onun yaptıklarından daha çok yapabileceklerinden kaynaklanıyor.
Meşhur Bond’larımızdan Pierce Brosnan, ailenin lideri olarak karşımıza Conrad Harrigan rolünde çıkıyor. Bizleri o keskin İrlanda aksanı, karizmatik duruşu ve adeta gerçekmiş gibi hissettiren acımasızlığıyla karaktere sempati duymaya itiyor.
Kadroda sürekli gözlerin aşina olduğu isimler karşımıza çıkıyor. Bunların başında artık yaşayan bir efsane olarak nitelendirebileceğimiz Helen Mirren, House of the Dragon’dan hatırlayacağınız Paddy Considine, gurme geeklerin tercihi Da Vinci’s Demons’ın Clarice Orsini’si Lara Pulver…
Sözün Özü

Mobland, sadece mafya dünyasını anlatmakla kalmıyor; aynı zamanda sistem eleştirisi yapıyor. Gücün nasıl yozlaştığı, adaletin nasıl manipüle edildiği, aile bağlarının suçla nasıl iç içe geçebileceği gibi konular, ana hikâyeye ustaca yedirilmiş. Dizi, özellikle “suçun mirası” temasını merkeze alarak karakterlerin geçmişten kaçamamasını etkileyici bir şekilde işliyor.
İlk sezonun finali hem tatmin edici hem de merak uyandırıcı. “Kült bir yapıma tanıklık ediyoruz, ey geekler!” demeye uzağım; ancak kesinlikle izlemekten pişman olunmayacak bir yapım. Müzik tercihleriyle bazen geçmişte dinlediğiniz bir şarkıyla, bazen de yeni keşiflere itecek bir playlistle karşı karşıya kalabilirsiniz. Hızlı akışından bazı noktalarda “hmm?” deyip düşüren ama yükseltmeyi çok hızlı beceren bir dizi bu.
Özetle çerezlik bir iş değil. Ancak öyleyse bile bu bir “kaju”dur.
Yazan: Batuhan Biçer
1 Comment
Bu aralar sağda solda görüp merak ettiğim ama izlemediğim bir diziydi. Bu yazıyla beraber merak seviyem arttı diyebilirim.