Sizi temin ederim ki başlıkta geçen cümlenin hiçbir kelimesinde şaka yok. 29 Eylül 2011 tarihinde Çin Halk Cumhuriyeti’nin Gobi Çölü‘nden fırlattığı Tiangong-1 prototip uzay istasyonu Mart ayında Dünya’ya düşecek. Biliminsanları düşüşün 43′ Kuzey ve 43′ Güney paralelleri arasında bir yere düşeceğini biliyorlar; fakat kaotik koşullardan dolayı tam olarak nereye düşeceğini de tahmin edemiyorlar. İşin fenası, uzay istasyonu atmosfere tekrar girerken yekten de yanmayabilir. Çünkü roket motorları bu tekrar giriş için fazla yoğunlar. Yüzer kiloluk parçalar olarak düşebilirler.
New York Post‘un makalesine göre, an itibariyle bu uzay istasyonunun okyanusa düşeceği umuluyor; fakat 10.000’de 1 ihtimal bu 100 kiloluk parçalar insanların mesken tuttuğu yerlere de düşebilir. Daha da fenası, istasyonun yakıtı için kullanılan hidrazin isminde yüksek oranda zehirli bir öge. Bununla herhangi bir insan ya da canlı temasa girerse sonuçların iyi olma ihtimali yok. Yani bir Derin Darbe olmasa da, gerçekten bu Mart ayında, tarihi kesinlikle tam olarak netleştirilemeyen bir iki haftalık pencerede, dünyaya 100’er kiloluk hurda ve zehirli bir yakıt düşecek.
Peki buraya nasıl geldik?
İsmi Mandarin’de “Cennet Sarayı” anlamına gelen Tiangong-1, Çin’in prototip istasyon denemesiydi. Çin 2011’de uzaya yolladığı istasyonuna önce insansız, sonra da insanlı görevler planladı ve tamamladı. Çin’in ilk kadın astronotlarına da geçici bir süre ev sahipliği yapan istasyon, 2016’da Tiangong-2‘nin de fırlatılmasıyla birlikte emekliye ayrıldı. Niyet, sessiz sedasız Dünya etrafındaki mıntıkasına devam etmesi yönündeydi, ancak öyle olmadı. Çin’in istasyonla kurduğu telemetri bağlantısının koptuğu iddia edildi. Kısa bir süre sonra Çin 2284 gündür yörüngede olan 8.5 tonluk Tiangong-1’in kontrolünü yitirdiğini açıkladı.
Tiangong-1 yaklaşık olarak ayda 10 kilometrelik bir hızla Dünya’ya düşüyor. Bu hız elbette logaritmik olarak artacak ve bir noktada, Tiangong-1 tekrar Dünya’ya geri dönecek. Bu noktada “Yav nasıl oldu bu” diye şaşırmaktan başka bir şansımız yok. Bir süre sonra çarpacağı yer biraz daha netleşecektir, ama o dakikaya kadar el ele tutuşup beklemekten başka bir çaremiz yok gibi gözüküyor. Çok acayip değil mi?