Alt-üçleme diyoruz, ya da yabancı tabiriyle “sub-trilogy“. Daha büyük bir ana serinin yelpazesi altında; tematik bütünlük, karakter ortaklığı, hikaye devamlılığı gibi konularla birleşen ve serinin diğer oyunlarından ayrışan üçlemeler. Belki bir noktada seriye bir reboot atılmıştır, üçleme sonunda bir tane daha gelmiştir. Belki bir yan seridir. Tek koşulumuz üç ana oyunda bu alt serinin başlamış ve bitmiş olması. Hazır mısınız? O halde buyrun.
6. Red Alert Üçlemesi
Listemizdeki en yaşlı alt üçleme. Command and Conquer‘ın ana “Tiberium” serisi en son 4’ü gördü, bir de bunların yanında hiçbir yere gitmeyen Generals da var ama ne hikmetse, Red Alert serisinin yeri her zaman ayrı oldu. Türkçe telaffuz ederken dile oturuşundan mıdır, yoksa Hitler’in Einstein tarafından tarih sahnesinden silindiği fantastik bir alternatif tarih hikayesine sahip oluşundan mı bilmiyoruz, ama kendini ana serisinden ayrıştıran, hatta önüne geçen nadir alt üçlemelerden olduğu için bu listede olduğunu söyleyebiliriz!
5. Cel Shade Link Üçlemesi
Oyun dünyasında kutsal olanı değiştirmenin en büyük ceremesini muhtemelen Nintendo çekti Wind Waker ile. Oyun 2002’de çıktığında “gerçekçi” bir Link isteyenler Nintendo’yu aforoz etmeye hazırdı. Ama Wind Waker‘in çizgi filmvari Link’i o kadar güzel kendini ifade ediyordu; o deniz öyle güzel akıp gidiyordu ki insanın altından, Nintendo pek yapmadığını yapıp, Wind Waker‘a direkt devam oyunları hazırladı. Phantom Hourglass muhteşem dokunmatik kontrol yenilikleriyle öne çıkarken, Spirit Tracks ilk ikisine göre biraz zayıf kaldı.
4. Metroid Prime Üçlemesi
Teksastan çıkan muhtemelen en nüanslı şeye bakıyoruz. Retro Studios Nintendo 64 neslini komple atlayan Samus’u üçüncü boyuta geçirip, ortaya Nintendo’nun yeni bir isim bulmasını gerektiren bir tür çıkarınca (Birinci Kişi Serüven) herkesin aklı başından uçup gitmişti resmen. Metroid serisinin o klostrofobi hissi, o labirentte kaybolma korkusu Metroid Prime‘da aynen duruyordu; üzerine bir de üçüncü boyutun getirdiği derinlemesine keşif olanağı katılmıştı. Üçüncü oyunu hâla Wiimote‘u en güzel kullanan oyunlardan biridir.
3. Sands of Time Üçlemesi
Prince of Persia serisi seneler içerisinde milyarlarca kere resetlendi. İlk iki oyun daha yakınken, üçüncü oyun mahalledeki yeni boyutu kaldıramadı. Çok sonraları fantastik yönü ağır, Zelda-vari görsellerle şenlenmiş bir şey yapılmaya çalıştı, o da tutmadı. Forgotten Sands ucubesine ise hiç girmiyoruz. Ama ne hikmetse Sands of Time oldu. Hem de bayağı bir oldu. Prince karakteri bu üçlemede ince işlenmiş bir karakter eğrisine sahipti ve hikayenin girişi de, gelişmesi de, sonucu da muhteşem yazılmıştı.
2. Ezio Auditore Üçlemesi
Assassin’s Creed serisinin en büyük eksikliği ne? III. oyundan bu yana çıkan tüm oyunlarda eksikliği hissedilen şey ne? Ben cevabı vereyim; Ezio. Ezio arkasında durabileceğiniz bir karakterdi Lafına katılabileceğiniz, yarasına üzülebileceğiniz bir karakter. Doğumundan itibaren yanında olduğumuz, ateşli bir İtalyan gencinden, oturaklı bir Assassin üstadına dönüşüşünü nefes almadan izlediğimiz, oyunları da çığır açan bir karakter. Kanıtı? Seri Assassin’s Creed II, Brotherhood ve Revelations‘dan sonra bir daha aynı olmadı.
1. GTA “3D” Trilogy
Grand Theft Auto III, Grand Theft Auto: Vice City ve Grand Theft Auto: San Andreas. Oyun dünyasına daha çok etki etmiş bir alt üçleme daha yok. Liberty City, Vice City, Los Santos, San Fierro ve Las Venturas‘a kaç saatimizi gömdük? Tematik bütünlük oradaydı, üç oyun da intikama uğramış, suç dünyasında yükselmeye çalışan organize suç mensuplarını konu alıyordu. Karakterler de ortaktı. Rosenberg, Ken Paul, Catalina, hatta bizzat Claude. Hikaye devamlılığı da, seriye zaman yatıran oyuncuları eli boş döndürmüyordu, Vice City‘de bozduğumuz mafya dengeleri, San Andreas‘ta kendini gösteriyordu; San Andreas‘ta Claude’un kollarına ittiğimiz kadın ise III‘te Claude’un belası oluyordu. Her şeyin de ötesinde, bu oyunlar hep bir öncekinden daha iyidiler. Vice City motorsikletleri, değiştirilebilir kıyafetleri ve mülk sistemiyle GTA III‘ü sollarken, San Andreas vitesi 7’ye çıkarıp, özelleştirmeler; bilardo, triatlon, dans gibi yan aktiviteler, dinamik radyo istasyonları ve rol yapma oyunu özellikleri eklemişti. Bugün bu GTA III‘ün aralayıp, Vice City‘nin itelediği, San Andreas‘ın ise söküp attığı kapıdan geçen oyunların haddi hesabı yok. Çok taklidi oldu bu üçlemenin, sonrasında gelen, “HD evreni” denen dönem de dahil; kimse bu üçlünün yanına yaklaşamadı. Yaklaşmasına da pek gerek yok, çıkalı 8 sene oldu, ben hâlâ San Andreas‘ta bir şeyler keşfediyorum. Hatta tekrar mı oynayıp bitirsem ne yapsam?