1899 yılında Amerika Patent Dairesi Başkanı Charles Duell, “Artık yeni hiçbir şey yok. İcat edilebilecek her şey icat edildi” demiş. Bu sözün söylenmesinden beri epey icat gerçekleştirildi bile. Yeni bir yüzyılın ilk yirmi yılını devirdiğimiz şu günlerde, bilimsel olarak aynı kısır döngüye düşmeye başladığımızı hissediyorum açıkçası. Sanki gerçekten de yapılabilecek her şeyi yaptık, artık yeni ve yararlı bir icat olamazmış gibi. Sanki yapılan her yeni şey, sadece eskisinin bazen işe yarayan, bazen de işe yaramayan bir güncellemesiymiş gibi. İlginçtir ki, bu yeni tüketim toplumunun pek çok üyesi de bu düşüncede. Bilim insanlarına ve mucitlere olan inanç fazlasıyla azaldı, yaptıkları şeyler sorgulanır, hatta dışlanır hâle gelinir oldu. Aşı tartışmaları, Düz Dünya saçmalığının hatırı sayılır bir kitle kazanması, Evrim Teorisi’nin ülkeler çapında reddedilmeye başlanması ve daha pek çok bilim karşıtı düşüncenin, yüzyıllar sonra bu kadar güçlü bir biçimde dönmesi bile insanların bilime inancının ve güveninin ne kadar azaldığına birer kanıt.
Peki bunların icatlarla ve mucitlerle ne alakası var, derseniz, onu da açıklayayım. Bilime olan inançsızlıktan maalesef mucitler ve icatları da nasibini alıyor. İnsanlar artık yeni bir icat düşüncesine eskisi kadar iyi bakmıyorlar. Şu anda, yeni bir icat, yeni bir bilimsel araştırma veya bir sanat çalışması, toplumumuza göre zaten fazlasıyla işe yaramaz ve riskli olan, kârını kısa vadede göremeyeceğimiz bir boş uğraş. Hiçbir ülkenin halkı bilimin, sanatın ve teknolojinin kendilerinde yarattığı etkiyi görmüyor veya görmek istemiyor. Bu durumda bilimsel araştırmalara maddi kaynak bulmak her geçen gün zorlaşıyor, mucitler icatlarını daha zor şartlarda satmak zorunda kalıyor. Şu anda bir bilimsel kuruluşun kendisini döndürebilmesi için, tıpkı NASA gibi yan materyallerinin patentlerinden geçinmesi gerekiyor. Keza bir mucidin de, tıpkı Thomas Edison, Alexander Graham Bell veya Elon Musk gibi kendi icadını satabilmesi için çok etkileyici bir icada sahip olması ve şirket yönetimi ile buna bağlı pek çok faktörden anlaması gerekiyor.
Fazlasıyla doğru bilgi alabildiğimiz bu çağda, aynı derecede yanlış bilgi de alabiliyor olmamız da bu düşüncemize etken olabilir. Herhangi bir konuda yapılan bilimsel keşiflerin ve icatların ne kadarının doğru ne kadarının aldatmaca olduğunu sıradan bir insanın bilmesi neredeyse imkânsız denecek derecede zor. Bu yüzden insanlarda “Madem böyle bir güvensizlik havası var, biz hiçbirine güvenmeyelim” mantığı hakim olmuş durumda. Elbette bunun farkına varmaya başlamış olan bilimsel kuruluşlar ve güçlü internet siteleri, yanlış bilgi kaynaklarını tespit edip eleyerek, doğru bilgiye ulaşımı kolaylaştırmaya çalışıyorlar. Ancak bu da maalesef yüzeysel bir çözüm olmaktan öteye geçemiyor.
Fakat bu bilgi kirliliğinin ve düşmanlığın arkasında, her zamankinden daha güçlü bir bilimsel anlayış ve her zamankinden daha üretken mucitler, keşfetmeye, icat etmeye devam etmekteler. Şu anda, bilim insanları ve mucitler, dijital dünyanın gelişimi sayesinde işlerini, belki de geçmişte asla ulaşamadıkları bir kolaylık ve yetkinlikle yapabiliyorlar. Üstüne üstlük, bugünlerde hiçbir mucit yalnız çalışmak zorunda değil. Çağımız, büyük icatların üzerinde çalışan mucit gruplarının çağı. Artık bu çağda, geride bıraktığımız zamanlar gibi “Tek başına çalışan büyük mucit” karakterinin olması imkânsız. Şu anda, bu karaktere uygunmuş gibi görünen insanların arkasında dahi kalabalık ekipler, kuruluşlar, bazı durumlarda da şirketler var. Bu her ne kadar pek çok işi hızlandırıp kolaylaştırsa da, yapılan icatların ve bu icatların arkasındaki mucitlerin görünürlüğünü zorlaştırıyor. Açıkça söylemek gerekirse, insanlar bir mucidin büyük bir icada imza atmasına, büyük bir ekibin aynı derecede büyük bir icada imza atmasından daha fazla dikkat gösteriyor.
Tüm bu sebepler, bizi başlıktaki soruya verebileceğimiz bir cevaba yönlendirebiliyor: Hayır, henüz icat edilebilecek her şey icat edilmedi ve bunun olabileceği herhangi bir zaman dilimi de uzak veya yakın geleceğimizde görünmüyor. Evrenin sınırları genişlediği sürece yeni bilimsel keşifler ve icatlar yapılmaya devam edecek. İnsan aklının sınırlarının genişlemesi devam ettiği sürece, yeni fikirler, keşifler, icatlar ve eserler yaratmaya devam edeceğiz. Nasıl, nereden veya kimden geldiği önemli değil, insanlık olarak gücümüz yettiğince kendimizi ilerletmeye devam edeceğiz.
Elbette Dünya denilen bu soluk mavi noktada her zaman ilerleme aynı hızda yaşanamıyor. Bazen kendimizi farklı farklı sebeplerden sürekli durduruyoruz. Ancak bu sebeplerin hiçbiri, bir bütün olarak ilerlemeyi ve gelişmeyi engelleyememiştir ve bugünden sonra da engelleyemeyecektir. En karanlık çağlarda bile bilimsel keşifler ve icatlar yapılabilmişse, bugün, adına yirmi birinci asır dediğimiz bu zaman diliminde de bilimsel keşiflerin ve icatların sonu asla gelmeyecektir.