Bir önceki Silmarillion Antolojisi yazısında Valar’ı iki parça olarak ele alacağımı belirtmiştim, hatırladınız mı? İşte bugün nihayet devam ediyoruz bu önemli karakterlerimizi tanımaya. Kim, kiminle, ne zaman, ne yapmış; nerede kaldıysak oradan itibaren anlatmaya devam edelim bakalım.
Yeniden minik bir hatırlatma yapayım: toplamda on dört tane Valar’dan bahsediyorum ve bu yazıda bahsedeceklerim Irmo, Estë, Nienna, Tulkas, Nessa, Oromë ve Vána ile sınırlı. Diğerleriyse öbür yazıda kaldı. Ayrıca bütün bunların yanında Valar’ın ne olduğunu, nereden tanıyor olabileceğimizi vs. de öbür yazıda açıkladım. O yüzden o yazıyı da okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum canlarım. Bunların hepsinde anlaştıysak, hadi başlayalım!
Irmo (Lórien)
Irmo, önceki yazıda bahsettiğim Námo’nun kardeşidir. Hatta Námo ile ikisine “Ruhun Efendileri” anlamına gelen Fëanturi de denir. Bu isim onlara ruh üzerinde kurabildikleri etki ve hakimiyetten ötürü verilmiştir. Rüyalara, hayallere ve arzulara hükmeder Irmo. Adı, elf dillerinden biri olan Quenya’da “Arzunun Efendisi” anlamına gelir. Aynı abisi gibi zaman zaman farklı isimlerle de anılır, örneğin yaşadığı yerden ötürü kendisine Lórien de denir zira diyarın en güzel yerlerinden biri olarak tasvir edilen Lórien’in Bahçeleri’nde yaşar. Lórien’in Bahçeleri o denli güzeldir ki diğer Valar da sık sık buraya gelerek istirahat eder, Arda’nın yükünden kurtulurlar.
Estë
Irmo’nun eşi olan Estë ise bir şifacıdır. O gündüzleri dolaşmak yerine Lórien’in Bahçeleri’nde en sevdiği göl olan Lorellin gölündeki bir ada üzerinde uykuya dalar. Bir kadın suretine büründüğü vakit gri bir elbise ile tasvir edilir. Adından “Soluk Estë” olarak da bahsedilebilir fakat Estë’nin ismi aslında Quenya’da “dinlenmek, istirahat” manasına gelir.
Nienna
Aşinaydı o kedere ve Arda’nın Melkor’dan aldığı her darbe ve yara için yas tutardı yine ve yine. Müziğin ortaya çıktığı o zaman var ya, öyle büyüktü ki kederi şarkısı ağıda dönüştü uzun upuzun bir ezgi boyunca ve mateminin sesi karıştı Dünya’nın ezgilerine, bu diyar var olmamışken daha.
J.R.R. Tolkien, Silmarillion, İthaki Yayınları, Çev:Berna Akkıyal
Fëanturi’nin yani Námo ve Irmo’nun kız kardeşi olan Nienna, keder ve yas ile ilişkilendirilir fakat bunun yanında cesaretten de bahsedilebilir. Çünkü onun ağıtlarını dinleyenler kederden ziyade şefkat ve direnme kuvvetine kavuşurlar. Nienna, Mandos’un Salonları’na yakın bir yerde yalnız başına yaşıyor desek de ara ara Mandos’un Salonları’nı da ziyarete gider. Maiar dediğimiz Ainur ondan çok şey öğrenmiştir. Nienna’ya ayrıca “Ölümün Hanımı” manasına gelen “Qalmë-Tári” de denir.
Tulkas
Tulkas’a “Yiğit” manasına gelen Astaldo da denir. O en kuvvetli ve en cesur olanlarıdır. Yorulmak nedir bilmez, öyle ki savaşırken herhangi bir silaha ihtiyaç bile duymaz. Arda’ya inen son Ainur o olmuştur. Hatta denir ki, eğer Tulkas Arda’ya inmeseydi ve ilk savaşta Valar’a yardımcı olmasaydı o savaşı belki de Melkor kazanabilirdi. Kendisi iyi bir dost olarak tasvir edilse de fevri kararlar aldığı ve zor affettiği de bilinir. Bir de Melkor ile savaştığında onun yüzüne gülmüştür, böyle de havalı birisidir kendisi.
Nessa
Nessa, Oromë’nin kardeşi ve Tulkas’ın eşidir. O daha çok hızlı olması ve dans etme kabiliyeti ile tasvir edilir. Oromë’nin Ormanı’nda, Yavanna’nın yarattığı sonsuza dek yeşil kalacak olan çimlerin üzerinde dans etmekten çok keyif alır. Ayrıca öylesine hızlıdır ki ormanlarda gezintiye çıktığında onu seven geyikleri kendisi de çok sevse de bir koşuda geçebilir.
Oromë
Orta Dünya topraklarını çok seven Oromë, bir avcı olarak tasvir edilir. Atları ve tazıları çok sever, hatta Nahar adında bir atı da vardır. Öyle denir ki Nahar gündüzleri beyaz, geceleri ise gümüş bir parıltı saçar ve ayakları da sapsarı altındandır. Oromë ağaçları da çok sever, bu yüzden ona “Ormanların Efendisi” de denir. Valaróma adındaki borusunu üflediği vakit bu borunun sesi diğer bütün sesleri bastırır. Ayrıca elflere “Eldar” ismini veren de Oromë’dir zira Elflere -onlar uyandıktan sonra- rastlayan ilk Ainur o olmuştur.
Vána
Oromë’nin eşi ve Yavanna’nın kız kardeşi olan Vána, ablası gibi çiçekler ve yeşillikler ile tasvir edilir. Çiçekler onun bir bakışı ile açıverirler, kuşlar onun gelişini gördüklerinde şakımaya başlarlar. Oromë’nin ormanlarında, altın çiçeklerin arasında gezer durur. İsmi “Güzellik” manasına gelir. Kendisi de aynı Vairë gibi bir minnoştur. Evet, az önce kudretli bir Valar için yeniden minnoş kelimesini kullandım.
Böylece on dört Valar’ın hepsinden bahsetmiş olduk! Fakat sanmayın ki her şey burada bitiyor zira Silmarillion’un başlangıcına başlangıç yaptık henüz. Daha Maiar var, Melkor var, Sauron var, elfler var, cüceler var… Var da var yani. Her şeye rağmen benim bahsetmekten en çok keyif aldığım konulardan biri olduğu için sayfalarca yazı yazmaktan çekinmiyorum. Ama bir de şu var tabii; her şey benimle bitmiyor. Sizin de okumaktan keyif almanızı umarak yazıyorum bunları. Benim gibi Orta Dünya geeklerini mutlu edebiliyorsam o yeter bana.
Evet, göz yaşları şelale olduysa ben vedamı edeyim yavaştan. Gitmeden önce spot ışığını sizin üzerinize çevireceğim elbette. Var mıdır Valar hakkında eklemek istediğiniz bir şey? Bahsetmeyi unuttuğum birçok şey olduğuna eminim, gözünüze çarpan varsa uyarmaktan çekinmeyin beni. Anlaştıysak hadi görüşürüz o zaman, bir sonraki yazıya kadar veda edeyim. Namarië, dostlarım!