Disney, son vakitlerde ağır topları çıkarıyor ve Disney Plus’a Marvel ve Star Wars evreninden resmen içerik yağıyor, başımızı kaşıyacak vakit bulamıyoruz. Hayranlar olarak inanılmaz şanslıyız tabii ki, içeriğin bol ve seriliğinden arada gözümüz korksa da.
Bu durum beni bir miktar ürkütüyor, kabul etmek lazım. Her yıl birden fazla Marvel filmi ve daha da fazla dizisi çıkınca zamanı algılayışımızın biraz kaydığı kanısındayım. Bir dönemi, örneğin bir aylık bir süreci zihninizde bir filmle, bir internet trendiyle bağdaştırınca daha geçen ayı bu şekilde belki on beş periyoda bölmek gerekiyor, bu -klişe ifadeyi affedin- hızlı tüketim çılgınlığı da insanı çok yoruyor bence.
Hayıflanmak için çok saçma bir konu ve yanlış haber diyebilirsiniz, ben ise hızlıca tüketilip bir sonraki içeriğe atlamak için yazılmış olan senaryonun kalitesinden, animasyonun özgünlüğünden bahsederim.
The Bad Batch genel olarak hayran çevrelerinde The Clone Wars‘a çok benzetildi ve oldukça sevildi çünkü temelde Prequeller ile özgün üçleme arasında köprü kuruyor ve yine iki taraftan da karakterleri çekiştirip insanın ilgi duymasına yol açıyor; bir yandan da yeni karakterleri tanıtmaktan çekinmeyip evrenin başka bir tarafına yer açıyordu. Bence tam da bu yüzden kendisine The Clone Wars’ın devamı denmesi çok ayıp oluyor. The Clone Wars, bazı boşlukları zorlama bir şekilde doldurmak ve iki üçlemenin de sallapati repliklerine yaranmak zorunda, oradan oraya koştururken The Bad Batch zaten bambaşka bir hikâye anlatacağının teminatını veriyor, çalışma sahası daha rahat ve daha geniş. Star Wars: Rebels’ten karakterler geldiğinde bunu rahatça görebiliyoruz: Bu evren artık pek de George Lucas’ın sayılmaz ve bunun ne ölçüde kötü ne ölçüde iyi olduğunu hesaplamak size düşüyor.
Ancak özgün adımları övüldüğü kadar bazı kararları da çok eleştirildi The Bad Batch’in. Apaçık bir şekilde önceki filmlerde siyah bir oyuncu tarafından oynanan karakterlere, doğal ten renklerini çok gördüler. White-washing denilen şeyin kitaplara layık bir örneği olmak ister gibi davrandılar ve cilt tipinden yüz hatlarına, Temuera Morrison’a zerre benzemeyen tasarımlarla sürdüler bu yeni karakterleri piyasaya. Gerçekten neden bu kadar “şekilci” -ne kadar çirkin bir kelime oldu bu bağlamda ama Disney’in olduğu şey de tam olarak bu- olduklarını bazen anlamakta güçlük çekiyorum, demek ki beş adet siyah başrol, 2021’de hâlâ imkansızmış. Ben de mümkünse bu hatayı yeni sezonda telafi etmelerini temenni ediyorum.
Biz 2022’de, tabii olarak Disney Plus’ta yeni sezonumuza kavuşmadan önce ise hâlâ beklediğimiz bir iki-bölümlük final var. Siz ne diyorsunuz? Bu kadar hızlı üretilmesini biraz yadırgıyor musunuz yoksa “2022 bile çok geç!“ diyenlerden misiniz?