Anlatmak istediği hikâyeye bir an önce ulaşmak isteyen House of the Dragon, her geçen gün bu amacına biraz daha yaklaşıyor. “Ejderhaların Dansı” ya da diğer adıyla “Ejderhaların Ölümü” isimli Targaryen iç savaşını konu alacak olan dizimiz artık net bir biçimde iç savaşın taraflarını belirledi, geriye sadece iç savaşın sebebini anlatmak kaldı ve sanıyorum ki onu da gelecek bölümlerde anlatacak. Ama biz gelecek bölümlere geçmeden hemen House of the Dragon’un, “Driftmark” isimli yedinci bölümünü spoilerlı olarak konuşmaya başlayalım.

Öncelikle şimdiye kadar House of the Dragon bölümleri arasında en çok bu bölümü sevdiğimi söylemeliyim. İçerisindeki entrika ve akıl oyunları, tüm bir bölüm boyunca beni diken üstünde tutmayı başardı. Dizimizin yaratıcıları, hemen hemen herkesin kellesinin gidebileceği oldukça kasvetli bir ortam yarattı ve bizi de bu ortamın içine attı. Yine her bir sözün, her bir mimiğin, her bir hareketin oldukça büyük anlamlara sahip olduğu bir bölüm izledik.

Cenazede Taht Oyunları

Driftmark bölümü, bir önceki bölümde ölen Daemon’un eşi Laena’nın cenaze töreniyle açılıyor. Akrabaları Targaryenler gibi yakılarak değil, taş bir tabut içerisinde denizin derinliklerine gömülen Velaryonlar, Laena için de aynı töreni gerçekleştirdiler. Bu sırada Daemon, Rhaenyra, Viserys ve onların tüm tebaası bu cenazeye katılım sağladı. Böylece Westeros’un gördüğü en kasvetli cenaze törenlerinden birine şahit olduk.

Bu cenaze töreninin en büyük önemi, gelmiş geçmiş en fazla ejderha binicisine ve dolayısıyla ejderhaya sahip olan cenaze olması. Uzlaştırıcı Kral Jaherys’in yarattığı barış ortamını sürdürmeyi sağlayan Viserys’in döneminde Targaryen ailesi sürekli genişlerken, ejderhalar da onlara eşlik ediyor ve bu dönemde birçok ejderha tekrar tekrar yumurtluyor. Bu yumurtaların büyük birçoğunun çatlamasıyla diyar hiç olmadığı kadar fazla ejderhaya sahip oluyor. Dizimizde çok kısa bir sahnede gösterilse de Ateş ve Kan kitabımızda Akıntı Taşı’nın yeni bir “Valyria” gibi göründüğü söyleniyor. Tabii bu kadar ejderhanın, binicileri de en az ejderhalar kadar dikkat çekiyor.

Yeğeni Laena’yı denize uğurlarken Valyria dilinde ari ve saf bir ırk olduklarını dile getiren Vaemond Velaryon’un ilk taşı atmasıyla başlayan taht savaşları bölümün geneline hâkimdi. Tahtın resmi varisi olarak görülen Rhaenyra’nın çocuklarının gerçek babaları bölüm boyunca sorgulandı. Bu uğurda hakaretler edildi, bıçaklar çekildi, gözler çıkarıldı.

Her ne kadar herkes Rhaenyra’nın çocuklarının Laenor’dan olmamasının, taht üzerindeki iddialarını zayıflattığını düşünse de aslında Velaryonlar da kendi haneleri için endişe duyuyor. Corlys Velaryon’un ölümünden sonra onun en büyük oğluna kalacak Velaryon Hanesi, Laenor’dan sonra da Rhaenyra ve Laenor’un çocuklarından birinin olması gerekiyor. Fakat tabii ki Velaryon ailesinden bazı kişiler açık ve net bir biçimde bunu istemiyor. Bölümde Rhaenys’in, Corlys ile bu konuyu akıllarda şüphe bırakmayacak bir şekilde tartıştığını gördük. Öte yandan yeğeni için veda konuşması yapan Vaemond’un da bu konuşma sırasında Rhaenyra ve onun çocuklarına açıkça laf attığını görebiliyoruz. İlerleyen zamanlarda onun da Velaryon Hanesi’nin geleceği hakkında söyleyeceği birkaç sözü olacaktır. Son olarak bu konuşma sırasında Vaemond’un, Rhaenyra’ya uygunsuz ithamlarda bulunduğunu gören Daemon’un, gülerek ilgiyi Rhaenyra’dan uzaklaştırıp kendi üzerine çekmesi çok güzeldi.

Cenaze töreni sırasında belki de en önemsiz fakat benim ve internetin en çok güldüğü olaylardan bir tanesi tabii ki Viserys’in, Alicent’e eski eşinin adı olan “Aemma” diye seslenmesiydi. Son iki bölümdür iyiden iyiye kurulduğumuz Alicent’in şahsına, farkında olmadan yapılan bu hakaret eminim ki bir çoğumuzu mesut etmiştir. Ben büyük keyif aldım valla.

Dişe Diş, Göze Ejderha!

Bir önceki bölümün incelemesini yazarken Alicent Aemond’a “Senin de bir ejderhan olacak” derken Helena’nın “Ama bir gözünü kaybetmesi gerekecek” kehanetinde bulunduğunun altını çizmiştik. Bu kehanetin gerçekleşmesi çok uzun sürmedi ve Laena’nın ejderhası Vhagar’a binen Aemond, Rhaenyra’nın oğulları ve Laena ile Daemond’un kızlarıyla bir kavgaya tutuştu ve bu kavganın sonucunda bir gözünü kaybetti. Her ne kadar birçoğumuz gözünü, hiçbir ejderhaya değişmeyeceğini düşünsek de Otto’nun da onayladığı gibi Vhagar’ı Yeşiller’in tarafına çekmek için bir göz vermek, oldukça iyi bir pazarlık…

Zira Vhagar, Kara Dehşet Balerion’dan sonra diyardaki en büyük ejderha olarak anılıyor. Zaten daha sonra Balerion’un da ölmesinin ardından direkt olarak en büyük ejderha unvanına sahip oluyor. Ejderhaların ve ejderha binicilerinin vereceği potansiyel bir savaşta diyarın en büyük ejderhasına sahip olmak, sizin de hak vereceğiniz üzere çok büyük bir avantaj. Anlayacağınız Ejderhaların Dansı’nda, Yeşiller büyük bir avantaja sahip oldu!

Siyahlar ve Yeşiller

Aemond Targaryen ile Rhaenyra’nın çocukları arasında çıkan kavga tabii ki tüm Driftmark’ın huzurunu bozdu. Gece yarısı yataklarından fırlayan tüm asil hane üyeleri bir anda kendilerini geleceğin taht varisleri arasında çıkan bir kavganın ortasında buldular. Bu kavga esnasında artık iyice gerilen Alicent ve Rhaenyra ilişkisi, odada bulunan diğer asilleri de etkiledi ve hemen hemen herkesin safını belli etmesini sağladı. Böylece Ejderhaların Dansı ya da Ejderhaların Ölümü adı verilen Targaryen Hanesi’nin iç savaşında sıklıkla söz edeceğimiz Siyahlar ve Yeşiller belirginleşti. Bu taraflardan Rhaenyra’yı destekleyen insanlara, Targaryenların flamasındaki renklerden dolayı Siyahlar denilirken, Alicent ve onun oğullarının davasını destekleyenlere Hightower Hanesi’nin renkleri olan Yeşiller adını uygun görüyorlar. Biz de bundan sonra bu isimleri çokça kullanacağız.

Başlangıçta kendisini, Laena’nın cenazesinde yapayalnız hisseden Rhaenyra bölüm ilerledikçe müttefikler edinmeye başladı. Alicent ile yaptığı kavgaları sırasında ortaya atılan Daemon, eşi Laenor ve eşinden mütevellit tüm Velaryon Hanesi, ilerleyen zamanlarda Siyahlar’ın flamasını dalgalandıracak gibi gözüküyor. Tabii daha önceki bölümlerde Viserys’in Rhaenyra’yı varisi olarak seçmesinin ardından, diyarın dört bir yanından gelen lordların Rhaenyra’ya sadakat yemini ettiğini de unutmamak gerekiyor. Ama o yeminlerin üzerinden on yıldan fazla bir süre geçti ve yeminleri eden insanların çoğu öldü ve yerlerine oğullarını, kızlarını bıraktı. Anlayacağınız Siyahlar’ın geleceği fazlasıyla pamuk ipliğine bağlı.

Öte yandan babasının tavsiyelerine uyan Alicent, Rhaenyra’nın aksine çok daha acımasız ve güçlü müttefikler toplamayı başardı. Daha önce Rhaenyra’nın en büyük destekçilerinden biri olan Sör Criston Cole’u tarafına çekmeyi başaran Alicent, babası Otto Hightower’ın yeniden Kral Eli olmasıyla büyük bir güç kazandı. Rhaenyra’nın oğullarına göre artık birer yetişkin sayılabilecek iki ejder binicisi oğlu olan Alicent ayrıca Fısıltıların Efendisi Larys Strong’un da desteğine sahip. Anlayacağınız, taht savaşı vermek için oldukça dişli bir rakip.

Ve Beklenen Düğün

House of the Dragon dizisinin ilk bölümünden itibaren Rhaenyra ve amcası Daemon arasında yarı stratejik yarı tutkulu bir aşk olduğunu biliyorduk. Sör Harwin Strong’un ölümüyle duygusal olarak iyiden iyiye zayıflayan Rhaenyra, yeniden amcasına karşı bir hamle yaptı ve ikili Targaryen adetlerine göre evliliklerini gerçekleştirdi.

Bu evliliğin Westeros’u büyük bir yangın yerine çevireceğini söylememe gerek yoktur diye düşünüyorum. Her ikisi de soyadları Velaryon olan eşlerini yeni kaybeden Daemon ile Rhaenyra’nın, eşlerinin daha kırkı çıkmadan evlenmeleri büyük bir tepki çekecek. Bu tepkinin en büyüğü baş belası kardeşi ile en az onun kadar başına bela olan kızının evlendiğini duyan Viserys’den gelecek tabii. Öte yandan Rhaenyra bu evliliği yaparak diyarın en büyük şövalyelerinden ve acımasız savaş komutanlarından birinin yanında olduğu tüm diyara haykırdı. Bu da büyük bir etki yapacaktır hiç şüphesiz.

Gelelim dizimizin beni şaşırttığı noktaya. Bildiğiniz gibi Rhaenyra’nın, Daemon ile evlenmesinin önündeki en büyük engel hâlihazırda Laenor Velaryon ile evli olmasıydı. Bu evliliğin gerçekleşmesi için Laenor’un ortadan kaldırılması gerekiyordu. Dizimiz tam olarak bu noktada kaynak aldığı kitaplardan biraz farklı bir yol izleyerek beni şaşırttı. Ateş ve Kan kitabında, Laenor bir karnaval sırasında boğazına aldığı bir bıçak darbesiyle ölüyor ve bunun sorumlusu olarak birçok insan suçlamalarla karşı karşı kalıyordu. Dizimiz başlangıçta Daemon’un, bu ölümü gerçekleştirmesi için Sör Qarl Correy’e para verdiğini izleterek bize Laenor’u, Daemon’un öldürttüğünü düşündürse de daha sonra aslında Rhaenyra ve Daemon’ın, Laenor’a sahte bir ölüm tertip ettiğini gösterdi. Gerçekten tüm Westeros alemi içerisinde muradına eren tek kişi olmuş olabilir Laenor. Ama onun yerine öldürülen abiye yazık oldu tabii…

Böylece House of the Dragon’un yedinci bölümünü de incelemiş olduk. Artık geriye sadece iki bölüm kaldı. Gelecek bölümde son kez büyük bir zaman atlamasına şahit olacağız ve artık dizimiz, anlatmak için yanıp tutuştuğu hikâyeyi bize göstermeye başlayacak. Dizinin gidişatı hakkındaki yorumlarınızı, teorilerinizi ve yakaladığınız göndermeleri her zamanki gibi çok merak ediyorum. Yorumlara mutlaka yazın!

Author

Kalabalıkta sesini kaybetmemek için içerik üreten biri. Her ateşin iyi bir hikâyeye ihtiyacı olduğunu düşünür. Film, kitap, dizi, karikatür oyun ve müziğin her türlüsüne ilgisi vardır ama parası yoktur. Onu her yerde "Tavşan" diye çağırabilirsiniz.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.