Bölüm V
Adam ile çocuk birbirlerine bakmadan ancak birbirlerinin farkında olarak sahilde yürüyorlardı. Dalgalar ikisinin de ayaklarını serinletme görevini üstlenirken, güneş onları kavurmak için elinden geleni yapıyordu. Kumlar adamın biriktirdiği elektriği nötrleştirme çalışmaları içindeyken çocuk henüz genel bir stres yaşamamıştı. Dolayısı ile kumsal üzerinde o kadar hafifti ki, batmıyordu bile. Sadece, ayak izi demeye bin şahit bir iz bırakıyor, zaten daha önceden anlaşılmış olduğu belli dalgalar hemen arkasından o izi yok ederek çocuğa bir ajan muamelesi yapıyordu. Adamın izleri ise silenecek cinsten değildi.
“Sen” dedi adam, “Nasıl bu kadar gamsız olabiliyorsun?”. Çocuk cevap veremedi. Aslına bakarsanız “gamsız” kelimesi ona pek bir şey çağrıştırmıyordu. Bir süre düşündükten sonra bir cevap vermiş olma mecburiyetinden dolayı “Gamsız olmak, gamlı olmaktan daha iyi değil midir?” anlamsız sorusunu sordu. Adam bunu gereğinden fazla ciddiye alarak düşünmeye sevk etti kendini. Biraz derine inince hak bile verdi çocuğa.
Hayat aslında göz açıp kapayıncaya kadar geçtiğine göre ne lüzum vardı ki bu kadar derin düşünmeye, ince elemeye veya sık sık dokumaya. Çocuk ettiği lafın adamı nerelere götürdüğünü merak ediyordu. Adamın suratından o an orada olmadığı, bir yerlere gittiği belliydi. Çocuk da bir gün oralara gitme niyetiyle iç çekerek adamın gözlerine doğru baktı. Adam ise kaybolmuştu. Bir yanda hayatın kısa olduğu gerçeği ona kadeh kaldırıyordu diğer yanda ise prensip ve sorumlulukla geçmiş bir ömür selam durmuştu adama doğru. Adam hangisini ciddiye almalıydı?
Yazar bu konuyla ilgili yorum yapmasını istemiyordu adamın. Açılan bu iki seçeneğin okuyucu tarafından sorgulanmasını istiyordu. Okuyucunun kafasındaki kendi gerçeğini bulmasını istiyordu. Yazar bunları isterken, çocuk hâlâ bir cevap bekliyordu. Çünkü olup biteni anlamlandırmaya çalışıyor, karakterini inanmaya hazır olduğu bilgilere koymak için yanıp tutuşuyordu. Adam ise çoktan bir şeylere inanmıştı ve hayatı ilk defa sorguluyordu.
“Sorgu” dedi yazar, “İnsan hayatının başlangıcında var olan ve kaybedilmemesi gereken, insana özgü bir özelliktir. Ne yazık ki her doğan çevresine inanmaya başlar”. Yazar bunu derken, adam sorgulara dalmış, çocuk ise başka tarafa bakmıştı.
1 Comment
Ağzınıza sağlık hocam.