Agents of SHIELD, uzun bir bekleyişin ardından, yeni sezonunun galasını yaptı dün gece. Sizi bilmiyorum ama, ben izlerken kendimi delicesine bir nostalji yaşarken buldum. Üç sene önce, The Avengers fırtınasıyla birlikte hayatımıza “MCU” diye bir kavram katılmış, bu evrenin içerisinde de bir dizinin var olacağı haberleri milleti gaza getirmişti. O dizi çıktığında MCU’nun en zayıf kısmı olacak gibi duruyordu. Coulson ve ekibi haftada bir garip bir olayı çözecekler, hayatlarına devam edeceklerdi. Şimdi, üç sene sonra, buradayız. Agents of SHIELD dün gece, resmen MCU’nun 3. fazını açtı.
Her zamanki gibi, resimden sonra spoiler’larımız var.
Bunu izlemeden önce düşünmemiştim açıkçası, ama bölümün final sahnesinden sonra, iyice ikna oldum. Bilmeyenler vardır belki, kısa bir özetini geçelim. Marvel’ın sinematik evreni, belirli fazlara ayrılıyor. İlk faz, Iron Man ile başlayıp, The Avengers ile bitmişti. Genel olarak dünyada –Captain America ile birlikte başlayan süreç sonucunda– süper kahramanların ortaya çıkışını el alıyordu. İkinci fazımız, Iron Man 3 ile başladı, Ant-Man ile bitti; ve bir tema olarak, ekseriyetle New York Muharebesi vasıtasıyla ayyuka çıkmış süper kahramanların buna ilişkin pozisyon almalarıyla ilgilendi. Şimdi ise elimizde üçüncü fazımız var. Ve onun temelinde de, SHIELD’ın tohumlarını ekmeye geçen sezon bu zamanlar başladığı bir konsept duruyor. Inhumans.
Bu sezonun işinin gücünün bu olacağı daha ilk sahneden belli oldu zaten. Yeni Inhuman’ımız Joey Rodriguez ile tanıştık, hemen akabinde de artık yeni ismini de, yeni güçlerini de yüzde yüz kabullenmiş bir Daisy geldi etrafını ateşe vererek. Bu noktada söylemem gerek, Agents of SHIELD’ın bu sezon önünde duran en büyük engel, kuvvetle muhtemel özel efekt bütçesi olacak. Ne Joey’nin, ne de Daisy’nin güçleri pek de etkileyici gelmedi bana izlerken ki, ikisini de (Lincoln ile birlikte) sık sık göreceğimizi düşünürsek, bu pek hoş bir tespit değil.
Ama efektler haricinde dizi gayet sağlam başladı. Çok net söyleyeyim, baştan kestirip atayım: Constance Zimmer diziye harika bir eklenti olmuş. Yıllardır farklı dizilerde yan rolleriyle tanıdığımız Zimmer’ın sahip olduğu nitelikler bence onu çok başarılı bir Anti-Coulson yapmış ki, bunu da zaten karşılıklı metro atışmalarında ayan beyan görmüş olduk. Konumlandırması ve arka plan hikayesi ilerleyen bölümler için yeterince meyve verme potansiyeline sahip bir karakter gibi gözüküyor ve en önemlisi, Clark Gregg ile güzel bir dinamik tutturacağa benziyor.
Tabii diziye bir eklentimiz daha var. Lash. Dizinin direkt olarak çizgi romanlardan aldığı ilk Inhuman olan Lash, Lincoln-Daisy-Joey üçlüsünün üçüncü sınıf efektlerinin yanında durduğu için mi bilmiyorum, görsel olarak baya inandırıcı geldi bana. Tabii bunun sürdürülebilmesi için, karakterin bu bölümde olduğu gibi dozajında kullanılması gerekiyor. Ki kullanılsın da zaten, bana kalırsa hastaneye girişinden, aradaki mücadeleye kadar tam tadında bir gerginlik yarattı kendisi bu bölüm. Üstelik gelecek bölümler için de bizleri istekli ve meraklı bir hâlde bıraktı.
Lakin asıl mesele o değil. Buradaki en önemli kritik gelişmemiz, şüphesiz, dediğim gibi üçüncü fazın başlamış olması. Dizi boyunca sık sık Sokovia‘ya ve orada olanlar göndermelerde bulundular. Bu göndermelerin her biri, peşinden “Devletin artık tahammülü kalmadı” minvali bir cümleyi getirdi. Zimmer’ın karakteri Rosalind‘in başında durduğu ATCU‘nun vasfı da, çok büyük ihtimalle Civil War’ı tetikleyecek olan -ve henüz imzalanmamış gibi gözüken- “Accords” diye geçecek antlaşmaların bir nevi öncülü olmak olacak. Ve tüm bunların merkezinde, en az Sokovia kadar, belki de daha fazla Inhumans duracak. Bu sürecin Agents of SHIELD’la alıp, Civil War’a kadar yürümesini deli bir merakla bekliyorum. Bence sağlam bir yolculuk olacak.
Ha bu arada, ayrılmadan önce son iki not. Geçen sezon Fitz’i oynayan Iain De Caestecker‘in performansını çok övdük. Kendisi bu sene de en az bir o kadar övgü alacak gibi duruyor. “Do something” sahnesi tek kelimeyle nefes kesiciydi. İkincisi ise, Simmons‘ın mahsur kaldığı gezegenin neresi olduğu ile ilgili teoriler ateşlenecek elbette. Kesinlikle bu güneş sisteminde olmadığı kesin, bu yüzden asıl soru; Simmons’ın nasıl geri döneceği. İşin içine bir Asgard’lı girer mi? Bir Guardians bağlantısı görebilir miyiz? Zaman gösterecek!