Alfonso Cuaron büyük bir yönetmen. 1991’de ilk filmi Solo con Tu Pareja ile kariyerine başladığında bu böyleydi ve ardından kariyerini gerek A Little Princess gibi ödül filmleriyle, gerek Y Tu Mama También gibi şahsi filmlerle, gerekse Harry Potter and the Prisoner of Azkaban gibi büyük bütçeli gişe filmleriyle sürdürdükçe durum iyice ortaya çıktı. En sonunda Gravity ile çok haklı bir ödül yığınına boğuldu Meksikalı yönetmen. Bundan beridir de kış uykusundaydı.
İşte bu hibernasyon dönemini bitiren film Roma, ilk fragmanıyla bugün karşımızda. Yalnız izleyip de bir şeyler anlayan varsa lütfen bize de anlatsın, zira fragman herhalde dünyanın en “Merhaba, bu filmin adı, saygılar” tipi fragmanı…
There are periods in history that scar societies and moments in life that transform us as individuals. pic.twitter.com/TOBHcvGb7T
— Alfonso Cuaron (@alfonsocuaron) July 25, 2018
Cuaron’un filminin yarı-otobiyografik olduğunu daha önceki materyallerden biliyoruz. Cuaron’un tanıtım tweet’inde alt cümle olarak “Tarihlerde toplumları yaralarayan dönemler, hayatlarda da bireyleri değiştiren anlar vardır” seçmiş olması sosyo-politik bir arka plan üzerine işlenmiş şahsi bir hikaye anlatacağını ima ediyor. Yine başka materyallerden bildiğimiz bir bilgiyle birleştiriyor, filmin 1970’li yıllarda Mexico City’de geçtiğini anımsıyoruz. Cuaron’un da küçüklüğüne denk gelen bu yıllar, Meksika tarihinde ekseriyetle Guerra Sucia ile anılıyorlar.
Guerra Sucia’yı Türkiyeli hiç kimseye uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Sosyalist şehir gerillalarıyla hükümet-destekli şehir gerillaları arasında yaşanan bir çatışma bu. Bir benzeri aynı zamanlarda bu coğrafyada da yaşandı ve bu coğrafyada olduğu gibi Meksika’da da bu Amerikan – Sovyet soğuk savaşının bir uzantısıydı. Cuaron bunu bir tuval olarak kullanacağını resmi olarak açıklamamış olsa da, verilen sinopsis bilgilerinde buna dair imalarla karşılaşmak mümkün. Her halükarda bu tuval üstünde üstadın kullanacağı renklerin farkındayız: Siyah ve beyaz. Cuaron filmini monokromatik olarak çekecek, merkezine de sosyal hiyerarşiyi aşan bir sevgi hikayesi koyacak. Ana karakterlerimiz orta sınıf bir ailede çalışan yardımcılar olacak. Eminiz duygular ortaya konacak, kalpler kırılacak, biz bir şeyler öğreneceğiz kendimiz hakkında.
Yani epey güzel bir film geliyor gibi gözüküyor. En güzel kısmı? Netflix’e çıkacak! Venedik ve New York Film Festivallerinde gala yaptıktan sonra Netflix’e gelecek ve biz ayağımızı uzatıp keyifle izleyebileceğiz. Yani… keyif derken, patlamış mısır bir keyif değil de işte yani; muhteşem yoğun bir hikayeye tanık olmanın keyfi. Yoksa fragmanı çok anlamadık ama en azından filmi izlerken kakara kikiri olmayacağını anlayacak kadar bastı kafamız.
Siz ne diyorsunuz Roma’ya?