Amerika’da, 1920’li yıllar genelde Jazz Age, yani Caz Çağı olarak adlandırılır. Döneme “Roaring Twenties”, ya da “Kükreyen Yirmiler” dendiği de olunmuştur. Bu periyot, Büyük Buhran öncesinde Amerika’nın, özellikle de Doğu Yakası’nın kültürel, sosyolojik ve ekonomik anlamında volümü çok yüksek bir patlama yaşayışına şahit olmuş; dönemin efsane kitaplarında da ölümsüzleştirilmişti. Ve bu dönemin, iki büyük sembolü vardı. Bir karı koca. F. Scott Fitzgerald ve onun karısı Zelda.
Zelda, ömrünü kocasının gölgesinde geçirdi. Dönem, kadınların tipik feminen moda anlayışını reddettikleri Flapper akımına ev sahipliği yapıyordu, ancak toplum hâlâ ataerkildi. Bu yüzden Zelda hiçbir zaman bir yazar olarak kocası kadar ciddiye alınmadı. Scott ile olan ilişkileri de şiddetli, iniş çıkışlı ve vurucuydu zaten. İşin içerisine fiziksel temas sık giriyordu, ve Zelda’ya bir noktada şizofreni tanısı konuldu. 10 Mart 1948 yılında da, yatırıldığı bir zihin hastalıkları kliniğinde çıkan yangında can verdi Zelda.
Anlayacağınız muhteşem bir hayat hikayesi var Zelda Fitzgerald’ın. Öyle ki, onun hakkında yazılmış bir biyografi, 1970 yılında Pulitzer’e aday gösterildi. Ama işte, bu dakikaya kadar, garip bir şekilde böylesine hikayeleri filmleştirmeyi seven Hollywood’un radarından da kaçabilmişti. Ama tabii, bu kaçış ancak bir yere kadar sürdü. Variety’nin haberine göre Zelda’nın hayat hikayesinn hakları alındı ve filme yeşil ışık verildi. Denilene göre filmin yönetmeni Ron Howard, başrolü de Jennifer Lawrence olacak.
Açıkçası Jennifer Lawrence’ın abartıldığı kadar iyi bir oyuncu olmadığını düşünsem de, Silver Linings Playbook ve American Hustle gibi performanslarından sonra Zelda Fitzgerald için niye düşünüldüğünü görmem zor değil. Lawrence bu rolün altından kimseyi utandırmadan kalkacaktır. Ancak burada asıl heyecan verici olan isim Ron Howard. Howard, Hollywood’un son yirmi yılda yaptığı eli yüzü düzgün biyografilerin beşte birinden bizzat sorumlu bir adam. Biyografik film yapmayı adı gibi biliyor. Onun tanıdık, ama samimi tarzıyla Zelda’nın hikayesini izlemek, beni şahsen heyecanlandırıyor. Siz ne diyorsunuz?