Bazen bir film izlediğiniz ve arkadaşlığın ne kadar kıymetli bir şey olduğunu düşündüğünüz oluyor mu? İşte tam da o tadı veren, arkadaşlık hikâyeleriyle adeta sıcak çikolata gibi içinizi ısıtacak birkaç film ve animasyonu sizlerle paylaşmak istiyorum.
One Flew Over the Cuckoo’s Nest
Sinema günlüklerinde de yakın zamanda yer verdiğimiz bu film, her şeyden önce bir masal, bir ninni gibi izleyiciye kendini sunmasıyla beni içine çekmiştir. Sımsıcak bir açılış, sakin bir müzik ve film boyunca yaşanan her şeye rağmen hissedilen o tuhaf huzur. Telaşsız bir hayat yaşayan bir oda dolusu deli, birlikte yaşadıkları yer yer tuhaf yer yer sıcacık arkadaşlık ilişkisi ve herkesin ayrı telden çalmasına rağmen birbirlerini kabul edişi: Tebrikler, keçileri kaçırdınız! Çünkü böyle bir arkadaşlığı ancak onlarla empati kurarak, kendinizi onların yerine koyarak anlayabilirsiniz. Zaten film de bunu çok iyi yapıyor ve siz de kendinizi o ilginç arkadaş ortamında buluyorsunuz. Bu filmin de bize gösterdiği gibi arkadaşlık güzeldir, birbirinizle eğlenebildiğiniz arkadaşlık ise daha güzeldir.
Spirit: Stallion of the Cimarron
Bu animasyonu ilk izlediğimde “İnsanın at olası geliyor.” dediğimi hatırlıyorum. Evet, garip ama çok güzel bir anlatımı vardı ne yapabilirim? Bir atın özgürlük uğruna verdiği mücadele nedense beni çok cezbetmişti. Hatta daha da ilginç olanı, bir at ve bir insanın birlikte verdikleri özgürlük mücadelesiydi. Birbirlerini tanıyarak elde ettikleri karşılıklı güven, ortak bir amaç uğruna aynı yolun yolcusu olmaları ve devamlı birbirlerini korumaları beni benden almıştı. Çok samimi bir arkadaşınızla ilk tanıştığınız an ile bugününüzü gözler önüne seren bu animasyon, insanın bir at ile bazen bir insandan bile daha iyi arkadaş olabildiğinin kanıtıdır. İnsani açıdan düşünürsek; gözlerinizin içine baktığınızda birbirinizi anlayabildiğiniz arkadaşlık, gerçek arkadaşlıktır.
The Iron Giant
Yirmi yaşını geçmiş bir animasyon olsa da geçen onca yıla rağmen hâlâ içindeki sıcaklığı koruyor. İki boyutlu olması sizi aldatmasın, fazlasıyla üç boyutlu bir anlatımı vardır. Belki de üzerimde çok büyük bir nostalji etkisi bulunduğu için böyle düşünüyorum. Ama bu yine de küçük bir çocuğun dev bir robotla arkadaşlık kuruyor oluşu gerçeğini değiştirmiyor. Bir düşünsenize, henüz dokuz on yaşlarında bir çocuksunuz ve bir gün evinizin arka bahçesinde demir yiyen devasa bir robot ile karşılaşıyorsunuz. Aklınıza gelen ilk şey onunla arkadaş olmak ve yanınıza alıp beslemek mi olurdu? Tabii ki olmazdı ama bu bir animasyon ve işler bildiğimiz gibi ilerlemiyor. Küçük bir çocuk ve dev bir robot, zaman içerisinde müthiş bir arkadaşlık kuruyor. Birbirlerini her türlü tehlikeden koruyabilecek ve arkadaşı için her türlü fedakarlığı yapabilecek bir ilişkiden söz ediyoruz. İşte arkadaşlık budur.
Interstellar
Interstellar denince, belki de aklımıza ilk gelen şey arkadaşlık olmuyor. Ancak şöyle bir düşünseniz, uzayda sonu ve sonucu bilinmeyen bir göreve gönderilen birkaç astronotun elindeki tek motivasyon duygusunun, aralarındaki arkadaşlık olduğunu anlayabilirsiniz. Uzay boşluğundasınız ve birbirinizden başka kimseniz yok. Sesini duyduğunuz, konuştuğunuz ve sosyalleşebileceğiniz başka hiç kimse yok. Sadece siz, sınırlı derecede kaynağınız ve ucu bucağı belli olmayan bir uzay var. Tabii ki böyle bir ortamda güçlü bir arkadaşlık kurmaktan başka çareniz de yok. Üstelik hem sizin hem de bütün insanlığın kaderinin size bağlı olduğu bir ortamda, atacağınız adımlar ve izleyeceğiniz rotaya ilişkin birbirinize güvenmek zorundasınız. Atacağınız adım hüsranla bile sonuçlansa, hep birlikte verdiğiniz bir karar var ve sonuçlarına da yine hep birlikte katlanacaksınız. Tam anlamıyla çetin bir arkadaşlık hikâyesi doğrusu.
Spider-Man: Into the Spider-Verse
Into the Spider-Verse, şurada bahsettiğimiz gibi, hiç kuşkusuz yapılmış en iyi Örümcek Adam işlerinden biri. Hatta birçok kişi için şimdiye kadar yapılmış filmler arasında en iyisi. Tabii ki animasyon olmasının getirdiği çok büyük bir avantaj var. Zira bu kadar çok örümcek karakteri bir arada görmek ancak animasyonun büyüsüyle mümkün olabilir ki bence Örümcek Adam’a en çok yakışan şey animasyondur, film değil. Ancak izlerken hoşuma giden nokta, sadece animasyonun verdiği güzellik değildi. Miles Morales’in Peter Parker ile olan arkadaşlığı, diğer bütün örümcek karakterlerle birlikte yaşanan arkadaşlık ve birlikte yaşadıkları maceraydı. Çünkü bir Örümcek Adam’dan daha iyi olan şey, daha fazla Örümcek Adam olabilirdi. Her biri birbirinden özel örümcek karakterlerin aralarında yaptığı espriler, zaman zaman yaşanan sürtüşmeler ve Miles’ın diğer örümceklere karşı, arkadaşlarına karşı kendini kanıtlama çabası beni çok etkilemişti.
Bu yazı özelinde arkadaşlık hikâyeleriyle içinizi ısıtacak filmlerden beş tanesini içeren listemizde bunlar var, siz ne dersiniz? Ana teması arkadaşlık ya da değil; görür görmez içinizi ısıtan, arkadaşlarınızı hatırlatan filmler sizin için hangileri?