Star City’i seçim heyecanı sardı. 1 Kasım’da seçmenler sandık başına gidip şehirlerinin kaderini belirleyecekler. 7 belediye başkanı, 4 vali, 5 emniyet müdürü ve 8 CIA müsteşarının öldürülmek suretiyle görevden alınmasının ardından kimsenin adaylığını koymaya kaba etinin yemediği Star City Belediye Başkanlığı için yeni adayımız Oliver Queen. Yeni adayın gündeminde asgari ücrete zam, yeni evlenenlere çeyiz desteği, Star City ile Central City arasını 20 dakikaya indirecek hızlı tren projesi ve yeni baştan yaratılacak gecekondu mahallesi Glades için kentsel dönüşüm gibi vaatler var.
Beyond Redemption, karakterlerimizin süper güçlere sahip bir ucubeyle uğraşmaktansa, yozlaşmış polis timiyle mücadelesine odaklanan ve bana göre heyecanı düşük ama duygusal yanı ağır basan güzel bir bölüm oldu. Bu konuya girmeden önce Oliver’ın adaylığına değinelim biraz. Oliver Queen kimdir? Kendisinde liderlik vasfı var mıdır, dürüst müdür, milletin rızkını yiyecek veya hortumları kendisine bağlayacak mıdır ilerleyen zamanlarda göreceğiz.
Geceleri suçlularla savaş, gündüzleri kampanya ekibi görevi üstlenen Arrow takımı ise konuya biraz şüpheli yaklaşıyor ilk başta. Palmer Technologies’in kaynaklarını kullanarak seçim yarışına gireceğini açıklayan Oliver’a, “ya sen aklını peynir ekmekle mi yedin” diye çıkışır gibi oluyorlar ama yeni Arrow-Cage‘in güzelliğini gördüklerinde çeneleri yere çarpınca bir anda her şeyi unutuluyor. Gerçekten de nefis bir karargah hazırlanmış. Yani kim takar Palmer Technologies’in tükenen kaynaklarını değil mi? Felicity’nin söylediğine göre Cisco yardım etmiş ama ne ara Central City’den kaçtı geldi bunlara yardım etti bilmiyoruz. Bir portal da Star City’e açtılarsa demek..
Bu arada Oliver’ın kampanyasının tek bağışçısı da yine sevgilisinin başkan olduğu bu şirket. Nasıl başkan oldu? Ray Palmer ölünce şirketi kendisine bıraktı. Evet onunla da sevgiliydi, nolmuş yani? Eğer bu bir The Good Wife bölümü olsaydı Oliver’ın kampanyasını didik didik edip tüm kirli çamaşırlarını ortaya sererler ve 1 haftada istifaya zorlarlardı ama bu dizide öyle zahmetlere kimse girişmez. Zaten Star City bu kadar dibe batmışken kim takar kim kimle yatmış kalkmış. Ayrıca her yanından yolsuzluk aktığı ve hak hukuk gibi kavramların birer hayal olduğu bir ortamda Green Arrow’a akan paraların kimse hesabını sormaz. Ama sonuçta halk için çalışıyorlar, çok da yüklenmeyin yani.
Polis teşkilatına gelirsek şehrin geri kalanında olduğu gibi işler burada da iyice boka sarmış. Quentin’in aylar önce kurduğu özel tim uyuşturucu sevkiyatı yapıp paraları cukka yapmaya başlamışlar. Şehir dibe battığı, işsizlik tavan yaptığı ve çok az kazanıp geçimlerini sağlayamadıkları için böyle pisliklere bulaşmışlar. Bu ekibin başındaki polis ablamızı oynayan Rutina Wesley’i True Blood severler, uyuzluğuyla hepimizi kanser etmeyi başarmış Tara olarak hatırlayacaklardır. Sadece bir bölüm için polis olarak girmesi pek hoşuma gitmedi. Süper güçleri olan bir kötü olarak girip son derece dandik bir şekilde ölmesi de pek eğlenceli olabilirdi zira. True Blood’taki ölemeyişi için güzel bir ironi olurdu. Yine de daha fazla imkan verilecekse geri dönmesini de görmek isterim.
Quentin’in polis ablaya (yani ismi o kadar aklımda kalmadı ve umrumda değil ki açıp bakma zahmetine bile girişmedim) yaptığı “umudunu kaybetme” konuşmasınaysa fazla tahammül edemedim. İçinde bulunduğumuz coğrafya gereği bu tip gazlama konuşmalarına karşı hissizleşmeyi başardım. Amma velakin, Damien Darhk ile çalıştığını öğrendiğinde Oliver’ın Quentin’e attığı tirad, bittiğinde beni ayağa kaldırıp alkışlatacak kadar iyiydi. Oliver, ilk kez kelimelerle birinin ağzını burnunu dağıttı sanırım. Stephen Amell’a 3 sezondan sonra artık iyice alıştım diye çok sesimi çıkarmıyordum fakat aman aman bir oyunculuk gösterdiğini de söyleyemiyordum. Bu sahne oyunculuk anlamında en kayda değer sahnelerinden olabilir bana kalırsa.
Son olarak kız kardeşini kurtarmak için onca zahmete giren Laurel’ın kızcağızı evin bodrumuna kapatıp önüne bir tas su bırakmasına da yazıklar olsun diyorum. Sara gibi güçlü birinin dayanamayıp buradan kaçması kadar doğal bir şey olamazdı herhalde. Muhtemelen Laurel, Ollie’ye koşacak yardım için, o da kızın içine şeytan girdiğini düşünüp kankası Constantine‘den yardım isteyecek. Dizi o kadar kursağımızda kaldı ki Constantine‘in gelişiyle ilgili heyecanımı tarif edemiyorum ya. Resmen Ebru Gündeş açtım, “Geliyor Gönlümün Efendisi” diye 1 hafta haykıracağım.
Küçük Notlar:
- Oliver’ın flashback’leri giderek daha da alakasız hale geliyor. Daha doğrusu sezon finalinde bağlanacağını biliyorum ama çok da gerek yokmuş gibi hissediyorum. Kesinlikle ilgisiz bir biçimde izliyorum. Adada tanıştığı kadın muhtemelen bir yerden fırlayacak dizide ve bir işe yarayacak ama ne kadar umrumda bilmiyorum. Artık farklı karakterlerin flashback’lerini görsek daha hoşuma giderdi. Damien’ın geçmişine ışık tutacak veya Felicity’nin babasına dair bir şeyler öğrenebileceğimiz ya da Diggle’ın kardeşiyle ilgili gizemi aydınlatacak bir şeyler görmeyi hepimiz daha çok isterdik sanırım.
- Easter Egg anlamında tatmin edici bir şey bulamadım. Biraz araştırınca (araştırdığım dediği de Wikipedia’ya yazmış) şu polis ablamızın çizgi romanlarda olan bir karakter olduğunu ve Atom’a da yardım ettiğini gördüm. Karakterin adı da Lady Cop! Ya cidden bilmeden isimsiz olarak Polis Abla diye bahsettim ama herkes kadına Kadın Polis olarak hitap ediyormuş. İyice zevzekleşmeyeyim diye buraya random gülüş koymuyorum ama siz güldüm farz edin.
- Curtis Holt, Green Arrow’un gerçek kimliğini tahmin ederken Neal Adams ismini veriyor. Neal Adams abimiz Green Lantern/Green Arrow serilerini de yapan efsane bir çizer.
- “Felicity’nin babası Damien Darhk mı?” teorisi bu hafta yapımcılar tarafından yalanlandı. “Damien değil ama güçlü ve karanlık bir kötü adam olduğunu söyleyebiliriz” dediler. Bu durumda akla en yatkın teori The Calculator. Noah Kuttler, çok ilginç bir karakter ve Felicity’nin babasının inanılmaz zeki olduğunu da hesaba katarsak çok da muhtemel bir kötü adayı. Kostümü üstünde taşıdığı hesap makinesi sayesinde kahramanların hareketlerini önceden hesaplayıp ona göre savaş stratejisini belirleyebiliyor. Böyle bir Trickster kafalarında deli bir karakter hayal ediyorum. İyi yazılırsa güzel bir oyuncu seçimiyle epey eğlenceli bir karakter izleyebiliriz bana kalırsa.