Video oyunları, geçmişten günümüze kadar birçok evrene ev sahipliği yaptı. Bu evrenlerin olmazsa olmazları ise tıpkı içinde yaşadığımız dünyada da olduğu gibi çeşitli organizasyonlardır. Bazen askerlerden bazen sokak çetelerinden bazen de uzay yolcularından oluşan birçok kurgusal organizasyona denk geldiğimiz oyunlarda, çoğu kişinin kulağına aşina gelecek ünlü bir şirket var: Ubisoft’un Assassin’s Creed serisinden bildiğimiz, Abstergo Industries.
Assassin’s Creed dünyasının en büyük ve önde gelen şirketlerinden olan Abstergo Industries, çok uluslu bir holdingdir. Abstergo Industries ve öncüleri, Assassin’s Creeds evreninde insanların teknolojik gelişmelerinde oldukça önemli bir rol oynamışlardır fakat Abstergo’nun asıl amacı, Tapınak üyeleri tarafından onlara verilen görevle Assassin’s Order’ı yok etmektedir. Assassin’s Creed oynamayanlar için kaba bir özetle Tapınak üyelerinin amacı, Yeni Dünya Düzeni olarak adlandırdıkları düzen ile bütün insanlığı kontrol altına almaktır. Assassin’s Order’ın amacı ise Tapınakçılara karşı özgür iradeyi korumaktır. İşin özü bir taraf baskıcı öteki taraf ise özgürlük savaşçıları rolündeler, yani seriye hiç hâkim değilseniz bile taraflar size çok yabancı gelmeyeceğinden, çok rahat bir şekilde yazıyı takip edebilirsiniz, korkmayın.
Yirminci yüzyılın başında, Tapınakçıların liderleri Henry Ford ve Ransom Olds tarafından montaj hattının (the assembly line) geliştirilmesiyle birlikte Tapınakçılar hem işçileri hem de onları çalıştıran kapitalist patronları kontrol etmeyi başardı ve böylece de dünya’yı ekonomi ile dize getirme yolundaki ilk adımını attılar. Tapınakçıların liderleri, planları doğrultusunda 1937’de amaçlarını gerçekleştirmek için paravan bir şirket olarak Abstergo Industries’i kurdular. Abstergo’nun açılması hem maddi açıdan hem de bilimsel ilerleme açısından Tapınakçılara çok fazla destek olmuştur. Faşist Tapınakçıları, sırf köklü olduğu için güçlü bir örgüt yapmak yerine, çağa ayak uydurdukları için hatta çağı yönlendirdikleri için güçlü bir örgüt yapmak, yani bu gücün altını doldurmak beni sevindiren bir hamle açıkçası.
İkinci Dünya Savaşı’nda Abstergo, resmi olarak bir taraf olmadı fakat Tapınakçılar’ın ajanları, Adolf Hitler ve Joseph Stalin’i takip etti. Bu süreçte ise Amerika Birleşik Devletleri’nde Tapınakçıların kontrolündeki Abstergo ve diğer şirketler, haklarını işçilere ve sendikalara devretti. Bu devretme olayı ile birlikte insanların kapitalist vizyona daha da yakınlaşacağını düşündüler. Oldukça mantıklı bir hareket olarak görüyorum ben bunu, kapitalist sistemi sevdirmek için kapitalizmin gücünü insanlara tattırmak çok iyi hareket. 1944 yılında gelindiğinde Abstergo ve Tapınakçılar, savaş sonrası döneme hazırlandılar ve Temmuz ayında kapitalizmi dünyaya yaymak için, Bretton Woods Konferansını düzenlediler.
Savaş sonrası döneme hazırlıklı giren Abstergo, bu dönemde oldukça güçlendi. Ekonomik ve teknolojik gelişmeleri perde arkasından kontrol etmeyi başardı. Güçlerini açıklamak için biraz örnek vermek gerekirse, bizim faşo Abstergo, ünlü ekonomist Harry Dexter White’ı öldürdü ayrıca İngiliz matematikçi Alan Turing’in ceza almasında ve ölümünde de faşo Abstergo’nun parmağı var. Burada yazıya ufak bir ara verip, Benedict Cumberbatch’in Alan Turing’i canlandırdığı Enigma’yı (The Imıtation Game) izlemenizi tavsiye ediyorum. Bu suikastların yanı sıra Abstergo politik olarak da oldukça güçlü bir şirkete dönüşmeyi başardı.
Abstergo 1958’de uzaya da elini attı. Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’nin kurulmasına maddi olarak yardım eden Abstergo, sınırlarını Dünya’nın ötesine de taşımayı başardı. NASA gerçekte yeni uzay uçuşları üretmekle görevlendirildi. Hatta Ay’a gidiş, Cennet Elması‘nı almak için Tapınakçılar tarafından planlandı. Yani anlayacağınız faşo Abstergo savaştan sonra yeşilçam fabrikatöründen öteye geçiyor. Hatta John F. Kennedy, Sovyetler Birliği ile ortak bir Ay inişi düşündüğü için, Tapınakçılar Kennedy’e suikast düzenledi.
Günümüze kadar birçok politik olayın arkasında olan Abstergo’nun oyunla en büyük bağlantısı ise Animus Projesi ile sağlanıyor. Eylül 1985’de Dr. Warren Vidic ile başlayan bu proje, deneklerdeki genetik hatıraların kilidini açmak için biraz ilkel olan hipnoz teknikleri ve kimyasallar ile çalışıyordu fakat her şey, hatıraların bir sanal gerçeklik ortamına taşınmasını sağlayan Animus’un icadı ile değişti. Ayrıca bu program sayesinde Tapınak ajanların yetişmesini de sağlanmış oldu.
Gerçek tarihle iç içe geçmiş bir evrende yer alan bu kurgusal şirketin hikâyesi şimdilik burada bitiyor. Benim bu hikâyede en sevdiğim nokta ise gerçekte tam olarak sebebi açıklanamayan olayların arka planına gizli bir örgüt eklemesi. Bu, olay örgüsünü takip etmeyi ve evrenle bağdaşıklık kurmayı aşırı kolaylaştıran, mantıklı bir çözüm. Sizin bu evrenle ilgili görüşünüz neler? Düşüncelerinizi yorumlarda bekliyorum!