Normalde büyük bir şirketin, bir diğerini alması bizim sayfalarımıza konu olacak bir mesele değil. Örneğin tutup AON, ne bileyim, GoldmanSachs’ı alsa herhalde biz hayret etmekten gayrı bir aksiyon almayız profesyonel hayatlarımız dahilinde. Ancak bazı konular bizim buralara da yansıyor işte. Bazı büyük alımlar, bizi yakından ilgilendiren şeylere ucundan kıyısından değil, baya bodoslama değebiliyor. AT&T’nin Time Warner’ı alması gibi.
Bilmeyenler için, AT&T Amerika’nın en büyük telekomünikasyon şirketi. Öhöm, pardon, düzeltiyorum, gelir bazında sıralarsak AT&T dünyanın en büyük telekomünikasyon şirketi. Teksas bazlı firmanın üç esas işi vardı bugüne kadar. Birincisi GSM hatları üzerinden cep telefonu operatörlüğü yapmak; ikincisi geniş bant internet dağıtmak, üçüncüsü de DirecTV üzerinden uydu yayını yapmak. Şimdi bunlara birkaç milyar daha eklenecek.
AT&T toplamda 146 milyar dolar gelir elde eden bir firma. Toplam net gelirleri, yani bakın, sene sonunda kasaya “neyse bu da elde kaldı” diye attıkları miktar 13.3 milyar dolar. Dolayısıyla onlar için dünyanın en büyük iki eğlence şirketinden birini almak, çok da büyük bir mesele değil. Olmadı da. Hisse başına 107.50 dolar ödeyerek, toplam da 85.4 milyar dolar ve Time Warner’ın borçlarını ödemek karşılığında AT&T alımı gerçekleştirdi. Şimdi Amerika’nın tekellik karşıtı kurumları meseleyi inceleyecekler. Onlar da onay verirse, AT&T dünyanın en büyük eğlence şirketi olacak.
Peki bu bizi nasıl etkiliyor? Açıkçası kısa vadede, Batman’in üzerine AT&T logosu yapıştıracağı falan yok kimsenin. Bu zaten işin daha ziyade Amerika tarafı düşünülerek yapılmış bir şey. AT&T’nin yeni şirketin de başında duracak CEO’su Randall Stephenson, esas niyetlerinin AT&T’nin kablosuz ağını, Time Warner’ın dibi gelmeyen içeriğiyle birleştirmek olduğunu dile getirdi zaten. Yani bir nevi, geniş bant ve hücresel veri ağları üzerine bir “kablolu televizyon” muadili koyacaklar. Elbet bir noktada gözlerini globale de dikeceklerdir, ama o güne kadar, bizlik çok da bir şey yok gibi…