Kendi sinemamızı çok ihmal ediyoruz gibi hissediyorum zaman zaman. Bütüne baktığımızda iyi işler azınlıkta kalıyor olsa da onlara karşı bu kadar umursamaz olmamızı hak etmiyorlar. Bu hafta daha bize ait bir haftayı yaşıyoruz. Daha bizden insanlarla zaman geçireceğiz. İzlediklerimiz de daha bizden olsun istedim. Ama seyir zevkinizin kalitesine de gölge düşürmedim. Sizlere bu hafta izlemeye pek uygun hem keyifli hem kaliteli bir yerli filmler listesi oluşturdum.
Keyifle okuyun!
Her Şey Çok Güzel Olacak (1998)
Altan hayatı kafasına göre yaşayan bir adamdır. Bir gün bir kavgaya karışır ve ona beklenmedik bir anda arka çıkan kişi yıllardır görmediği abisi Nuri’dir. Nuri, Altan’ın aksine hayatı sakin ve düzenli yaşamayı seven mütevazı biridir. Fakat Altan yıllar sonra karşısına çıkan abisini hayalini kurduğu barı açmak için kullanmayı kafaya koyar. Başta Altan’ın Nuri’yi bencilce sürüklediği macera zamanla bir abi-kardeş hikayesine dönüşecektir.
Cem Yılmaz filmi dendiğinde belki de en son akla gelecek filmdir Her Şey Çok Güzel Olacak. Aynı zamanda Cem Yılmaz’ın yer aldığı ve senaryosunu yazdığı ilk filmdir. Sonrasında yazacağı filmlerin aksine güldürmek diğer hislerin önüne o kadar belirgin şekilde geçmez. Aynı yine Mahzar Alanson’la başrolü paylaşacağı Hokkabaz gibi dram, filmde rahatlıkla hissedilir bir parçadır. Yine de ismiyle uyumlu olduğu gibi film insana her şeyin çok güzel olacağı fikrini aşılar.
Bir bayram günü özellikle ailesini özleyenlere ilaç olacak bir film olduğunu düşündüm Her Şey Çok Güzel Olacak’ın. Umuyorum keyifle izlersiniz.
Neredesin Firuze (2004)
Ferhat Almanya’da yaşayan ünlü bir şarkıcı olmak için yanıp tutuşan bir müzisyendir. Bir gün İstanbul’dan bir kaset şirketinden telefon alır ve sesinin çok beğenildiğini, hemen İstanbul’a çağrıldığını duyar. Hiç tereddüt etmeden İstanbul yoluna düşen Ferhat’ın kendisini arayan şirketin sahipleri Hayri ve Orhan’ın borç batağında olduğundan habersizdir. Durumu öğrendiğinde hayalleri yıkılan Ferhat, son çare olarak kendisini ve artık dostu olan Hayri ve Orhan’ı kurtarmak için televizyon programlarına katılıp adını yaymaya çalışır. Kısa süre sonra Firuze adlı zengin ve eğlence düşkünü bir kadın Ferhat’a ulaşır ve ona sponsor olmak ister. Kurtulduklarını düşünen Hayri, Orhan ve Ferhat; Firuze’nin anlaşılması ve uğraşılması zor bir kadın olduğunu fark edeceklerdir.
Türk müziğinin, Türk sinemasıyla birleştiği filmlere her zaman ayrı bir sempati duyarım. Bu sempatinin merkezinde de Neredesin Firuze yatar. Her izlediğimde bana neşe katabilen bir filmdir. Oyuncuların performanslarının başarısının yanında kendi aralarında güzel bir uyum tuttuklarını düşünürüm. Daha sonra hiçbir filme yakışmayan Özcan Deniz bile bu filmin iyi yönlerinden biridir.
Yeşilçam’ın gurbet filmlerine bir selam olan ve müzikal haliyle onların üstüne çıkabilen Neredesin Firuze’yi izlemesi şeker gibi gelecektir.
Beynelmilel (2007)
1982 yılında Adıyaman’da bir grup yerel müzisyen, o yıllarda uygulanmakta olan sokağa çıkma yasağından dolayı geçim sıkıntısına düşerler. Geçinebilmek için buldukları çözüm hepsinin tutuklanmasına yol açar. Yörenin sıkıyönetim komutanı, bu yerel müzisyenleri çağdaş bir orkestraya dönüştürmek ister. Orkestrayı Konsey üyelerinin yöreyi ziyaretinde kullanma düşüncesindedir. Müzisyenler özlerine ters bu karara uyum sağlamaya çalışırken yörenin devrimci gençleri de Konsey karşılaması için bir hazırlık içindedirler. Karşılama günü gelip çattığında sıkıyönetim, orkestra ve devrimci grubun hazırlıkları birbirine girecek, garip durumlara mahal hazırlayacaktır
Beynelmilel 2001 yapımı Vizontele’nin tadını üzerinde taşıyan bir yapım. Yerel yörenin Batı’da olanları karşılamasını bu seferde siyasi yönde izliyoruz. Sırrı Süreyya Önder imzalı oluşuyla sanatın kişiler ve kurumlar üstü olduğunu da hatırlatır nitelikte.