Burada bir sorun var.
Mevzubahis video şu. BBC çekmiş. Biz arkadaş duvarında falan gördük. Kullandığımız paylaşım da Sex, Lahmacun & Rock ‘n’ Roll sayfası vasıtasıyla.
Burada bir sorun var.
Sorun Ali Ağaoğlu’nun çok zengin olması değil. Serbest piyasa ekonomisinde bir insanın çalıştığı / sistemi manipüle edebildiği ölçüde başarılı olmasına itiraz etmenin bir manası yok. Daha doğrusu, elbette bir manası var, ama serbest piyasa ekonomisinin ruhuna aykırı. Ne emmeye ne de gömmeye gelmeyen bir konumda itiraz edebilirsiniz Ali Ağaoğlu’na, ama ya Ali Ağaoğlu kadar zengin olmak istemeyecek kimse, ya da olanı ayıplamayacak. Ortası yok.
Sorun Ali Ağaoğlu’nun çok görgüsüz olması değil. İnanılmaz görgüsüz bu arada adam, “Bu ayakkabılar değil, ama giyenler benim malım” diyecek kadar. Ancak bir yandan da, bize ne? Belli ki kendi özsaygısını rahat bir yaşam tarzıyla takas etmeye çok okey bir grup insan var, bunlar da gidip Ali Ağaoğlu’nu buluyorlar. Hakeza Kuveyt Prensesi’ne sinkaflı laf etmiş, ses ediyor diye komşusunu kovmuş. Genel hatlarıyla, bana ne?
İlginçtir, sorun Ali Ağaoğlu’nun siyasi görüşü de değil. Hatta ileri gidiyor ve bir adım iddialılaşıyorum; sorun Ali Ağaoğlu’nun kendisi de değil. Bu videoyu paylaşan herkes, burada bir sorun olduğunun farkında. Ama herkes adını ters koyuyor.
Buradaki sorun, şu cümlede:
“Metrekare fiyatları 50 bin paund, değil mi Londra’da? Halbuki Türkiye’de 2 bin paunda böyle bir yeri rahatlıkla alabiliyorsun.”
Gelin bu cümleyi açalım biraz.
Anladığım, anlayabildiğim kadarıyla burada Ağaoğlu arazinin metrekare başına fiyatından değil de; ortalama bir konutun m2 fiyatına dikkat çekiyor. O konuda sanırım “araba sektörünü tek başına ayakta tuttuğunu” iddia ettiği Britanya’nın emlak piyasasından korkunç derecede bihaber, zira Londra’da normal insan evi için telaffuz edilen metrekare başına fiyat şehir merkezinin en cafcaflı yerlerinde Daily Mail’in verilerine göre 11-12 bin paund civarında. Ama Numbeo’ya göre İstanbul’da aynı meblağ gerçekten de şehir merkezinde 1.700 paund yakınları.
Ne güzel. Ali Ağaoğlu, şüphesiz metropollük seviyesi bakımından Londra ile yarışacak bir şehirde üst düzey bir arazide inşa edilmiş, üst düzey bir rezidans projesini, neredeyse onda biri fiyatına satabiliyor. Çok harika, çiçek. Peki burada bizi rahatsız eden o adlandıramadığımız şey ne?
Şu: Mevzusu geçen Maslak 1453 projesinin dikildiği 242 dekarlık araziyi 2010 senesinde, bir “T.C. Başbakanlık TOKİ İştiraki” olan Emlak Konut GYO, TOKİ’den 540 milyon lira fiyatına satın almıştı. Aynı sene Ağaoğlu KDV dahil 3.8 milyarlık bir teklif vererek ihaleyi aldı. Sonrası zaten malum. Ağaoğlu ata bindi, proje durduruldu, yeniden başladı, ağaçlar kesildi mi kesilmedi mi hürmeten bir tartışıldı, Ağaoğlu “o uydudaki yeşillikler çayır çimen” dedi. Neticede bu ihale fiyatının üzerine çıkıldı. 2015’te satış geliri 4.5 milyar lira civarına ulaşmıştı. Tüm bunların kaynağı da şu site.
Ve Ağaoğlu bunun karşılığında senin benim sahip olmamıza izin verilmeyen yaşam tarzı benimseme hakkını satın aldı. Spesifik olarak bu yaşam tarzını benimsemiş olması önemli değil. Norm olarak dayatılandan farklı bir yaşam tarzı benimseme hakkını satın aldı Ağaoğlu.
Budur. Problem budur. Başka hiçbir şey değil. Ne para kazanmaya sinir olmanın anlamı var, ne de kazanılmış paranın hakkı hukuğunu sorgulamaya. Dünyada Ağaoğlu seviyesi herhangi bir insanın oraya temiz top oynayarak geldiğini düşünecek kadar saf olmaya gerek yok. Onların muntazam yaşamlar sürdüğünü de düşünmek mümkün değil. Buradaki sorun yana yaka kendini belli eden bir adaletsizlik.
Yıllardır birileri ekranlara çıkıp, Ağaoğlu’nun dibini gördüğü Batılı yaşam tarzını çok, çok, çok, çok daha ufaltarak benimsemiş insanları aşağılıyor, ayıplıyor, hedef hâline getiriyor, eziyor, iblisleştiriyor, düşmanlaştırıyor. Affedersiniz kızlarımız mini etek giyerek vapurdan iniyorlar, haşa kucaklara mı oturuyorlar? Kızlı erkekli yaşıyorlar, siz ister misiniz böyle bir şeyi? Tabii ki kimse istemiyor. Türk toplumunun yapısı bunları kaldırmıyor. Kaldıramaz. Hiç kaldırmadı. Kaldırır gibi gözüktüğü tek dönemler bürokrasinin boğazımıza bize ters değerleri tıkamaya çalıştığı anlardı. Bize böyle söyleniyor.
Hayır.
Seni rahatsız eden şey bu işte. Sana tanınmayan bir yaşam alanı hakkı var. Bunun bir prensip, bir ideoloji, bir kültür, bir duruş yüzünden olduğu söyleniyor. Sen buna uymadığın için kendini dışarıda ve kötü hissediyorsun. Ama aslında bütün bu prensipler, ideolojiler, kültürel duruşlar; bir çıkar ilişkisi söz konusu olduğu zaman korkutucu derecede çabuk unutuluyor. Yukarıda bir omurga yok aslında. Sadece aşağıya varmış gibi satılıyor.
Bu video da bunu ispat ediyor. İspatı can sıkıyor.
Sorun bu.