Bilmiyorum yeterince ses çıktı mı, yeterince gözyaşı döküldü mü. Ama geçtiğimiz günlerde, tam olarak net konuşmak gerekirse 8 Mart 2016 tarihinde dünyanın en önemli müzik insanlarından birini kaybettik. Sir George Martin‘i. Efsane prodüktörü. Beşinci Beatle’ı.
Martin, Beatles’ı Beatles yapan lezzetlerin, adı bilinmeyeniydi. İnanın, Beatles’ın başarısında en az John Lennon ve Paul McCartney kadar yeri vardı. Ama biz bugün, onun başka bir albümünden söz etmek istiyoruz eğer rızanız varsa. Üzerinde yine The Beatles yazan, ama sapına kadar George Martin’e ait olan, muazzam bir eser. 2006 tarihli Love. Martin’in Beatles şarkılarının ham hâllerini alıp, tekrar mikslediği ve ortaya resmi olmasa da, fiili bir şekilde yeni bir Beatles albümü çıkarttığı, harikalar ötesi, şahikalar efendisi albüm. Bittiğine üzüleceğiniz tek albüm belki de. Tekrar başa dönebileceğini biliyor olmanıza rağmen…
1. Akapella Açılış + Get Back!
https://vimeo.com/46981618
Albümün play tuşuna ilk bastığınızda yanlış bir şeyler mi yaptım diye düşünürsünüz kısa bir süre. Yirmi saniye içerisinde aslında ne kadar doğru bir şey yaptığınız ortaya çıkar. Martin’in Love için yaptığı değişikliklerin ilki, en belirgini ve en güçlüsüdür. Because’un meşhur harmonik vokallerinin altından müzik çıkartılmış ve sadece şakıyan kuşlar, sakin sesler eklenmiştir. Dakika birden sizi vurmaya böyle başlar Love. Minik, ama muazzam bir hareketle, sallamadan; sadece sarsarak. Akabinde tüm temelini değiştirdiği şarkıdan, ustalıkla albümün en azına dokunulmuş şarkısı Get Back‘e geçer. Şarkı sıralaması da tesadüfi değildir. Because’un sükutu, sizi Get Back’in muazzam yumruklarına daha güzel geçirir.
2. “Greatest Hits” Kıvamı Taşıma İhtiyacı Hissetmemesi
Love albümü, tamamiyle orijinal bir şarkı koymaz ortaya, Beatles’ın efsane şarkılarından derlenmiştir; ama pek çok farklı şarkının parçasını Frankenstein‘layıp birleştirmek gibi bir ana görevi olduğundan, Greatest Hits olma ihtiyacı da hissetmez. Albümü çok güçlü yapan zaten George Martin’in kendi külliyatına hakimiyetinden dolayı ortaya çıkan yeni hitlerdir. Örneğin çok da büyük bir Beatles hiti olmayan Glass Onion, Martin’in Strawberry Fields ve Mr. Kite desteğiyle inanılmaz harika bir geçiş şarkısı olur. Orijinal şarkıya da bakış açınızı değiştirir.
3. Aklınıza Gelmeyecek, Ama Görünce Hayran Olduğunuz Eşleşmeler
George Martin’in Love ile yaptığı şeylerin en önemlisi belki de inanılmaz büyüleyici eşleşmelerdir. Get Back’ten Glass Onion ile geçtikten sonra, karşınıza Eleanor Rigby çıkar mesela, ama bildiğiniz Eleanor Rigby değildir bu. Bir süre öyle devam eder. Sonra uhrevi yankılarla, Julia‘ya geçer. Siz bu iki şarkıyı, yüce Beatles külliyatı içerisinden alıp birbirinin ucuna eklemenin ne kadar muazzam bir şey olduğunu fark eder ve bir şeye net kanaat getirirsiniz: Bu sadece George Martin’in yapabileceği bir şeydir.
4. Her Şeyin Daha Dolu Dolu Olması
George Martin ve oğlu Giles Martin bu sürece Cirque de Soleil’e mashuplar yapmak için başlarlar aslında, Love’ın ilk amacı odur. Öyle de kullanılır zaten. Ama bundan çok daha fazlası da vardır. İki, dört ve sekiz track’li kayıtların her biri tek tek sökülüp, cilalanıp, tekrar takılmıştır kaba tabirle. Bu yüzden de bütün baslar biraz daha genizden gelir, bütün gitarlar biraz daha berraktır, bütün vokaller daha toktur, perküsyon daha temiz gelir. Her şey biraz daha dolu doludur, kısa süre içinde de bir şarkıyı tekrar dinlemek isterken, internette arama metninin kenarına “love versiyonu” yazmaya başlarsınız zaten.
5. Bir Beatles Tarihi Olması
I Am The Walrus‘un “Ve karşınızda, Beatles!” diye bitmesi, I Wanna Hold Your Hand’e bağlaması ve o şarkının arkasında da inceleşmiş kız çığlıklarının olması tesadüf değildir. George Martin biraz da Beatles tarihini baştan yaşamak, yaşarken de tekrar yaşatmak için kurgulamıştır albümü. Bunu bazen böyle arka plandaki detaylarla yapar; bazen de işin içerisine çok doğru paketlemeler girer. Bu Beatles’ın muazzam külliyatını yeniden yaşamanın bir yoludur.
6. Bir Yolculuğa Çıkarması
Başından sonuna kadar. Şarkı atlayamazsınız Love‘da. Because’un akapella ritmlerinden, sona kadar. Tüm şarkılar uç uca birbirine bağlanır, ve bütün Beatles‘ı konserveleyip albüme koyabilmiştir George Martin oğluyla birlikte. Hepsini içinize çekersiniz. Arada bir şarkıda, bir başkasının davul ritmini duyarsınız; bir parçada John Lennon şarkı okurken, arkada başka bir şarkıdan gelen McCartney iç çekişi duyulur. Bu parçalara hayran ola ola yuvarlanırsınız albümün sonuna doğru. Başladınız mı da, kapatması çok zordur.
7. Ve Son Üçlü Yumruğu
George Martin’in muazzam Love‘ı, şu üç şarkıyla biter. İlki, Beatles’ın en ikonik şarkılarından olan Hey Jude’dur. Siz zaten “nananana naa” kısmına gelince inceden elleri havaya atmaya, eşlik etmeye başlarsınız. Sonra şarkı da tam anlamlandıramadığınız şeyler olmaya başlar. Bir bas girer mesela arkaya. sonra müzik hiç bozmadan, Sgt. Pepper’s Reprise‘a geçersiniz. Beatles’ın en ikonik albümünün kapanış şarkısına yani. Sgt. Pepper size “umuyoruz şovu beğenmişsinizdir” dediğinizde tüyler zaten diken dikendir. “Üzgünüz ama, gitme vaktimiz geldi” der, ama bir sürprizleri daha vardır. Neticede albümün ismi Love’dır, ve Love ile biter. Son şarkı All You Need is Love‘dır. Gerçekten iyi bir film, iyi bir kitap, iyi bir seyahat ya da iyi bir aşk bittiği zaman hissettiklerinizi hissedersiniz finalde. Bir yandan bittiğine üzülmek geçiyordur içinizden. Ama bir yandan, bitmese bu kadar güzel olmayacağını da bilirsiniz. George Martin, oğluyla birlikte böyle bir şey yaşatmıştır size.