Çizgi roman dendiğinde aklınıza ilk olarak Superman‘in, Spider-Man‘in ya da Spawn‘ın falan geldiğini tahmin edebiliyorum. Ama biraz daha düşünün desem dilinizden Zagor, Mystere, Tommiks gibi isimlerin de döküleceğine eminim. Geekyapar! sayfalarında ilk üç isim ve onların doğmasını sağlayan ABD çizgi romanı hakkında defalarca konuştuk. Bu sefer sıra diğer üç ismin ait olduğu ekolü, İtalyan çizgi roman ekolünü konuşmaya geldi. Sevenlerince Fumetti olarak tanınan bu ekolün tarihi hakkında ne biliyorsak sizinle paylaşalım dedik. Okey misiniz? Buyrun:

UpkPfA5XLjii7VvqlYMx9hN4IM6JvbeiX3S4mhC1BUY--610x350

İtalya; eğitim ve mizah amaçlı çizimleri 1840’larda basmaya başlamış olmasına rağmen İtalya’nın tam olarak çizgi roman konseptiyle tanışması 1908 yılının Aralık ayında gerçekleşti. Dünya’ya çizgi roman konseptinin sunulması yine 1908’de gerçekleşmiş olsa da çizgi roman esasen bir İtalyan buluşu değildi. Aynı yıl çizgi roman konsepti ilk kez ABD’de İtalya’dan yalnızca birkaç ay önce kullanılmıştı. Amerikan ve İtalyan çizgi romanları arasında daha sonra bahsedeceğimiz spesifik farklılıklar vardı. Fakat iki ülke de bu dönem, çizgi romanları sadece çocuk eğlencesi olarak görüyorlardı. Örneğin ilk İtalyan çizgi romanı olarak kabul edilen ve çocuk gazetesi Corriere dei Piccolo’da yayınlanan Bilbolbul’da seriye adını veren siyahi bir çocuğun, mecazlar içeren deyiş ve metaforları ciddiye alarak hareket ettiğini görüyorduk. Böyle bir konuyla çocukları hem güldürmek hem de onlara deyişleri öğretmek hedefleniyordu.

bilbolbul-1

Dil eğitimini görev edinen Bilbolbul’u, bir çocuğun başına gelen komik olaylarla geometri öğretme gayesinde olan Quadratino (Küçük Kare) takip etti. Kısa sürede ilgiye ve başarıya ulaşan bu konsepti benimseyen Corriere de Piccolo, Bonaventura ve Sor Pompurio gibi örneklerle repertuvarını genişletti. Corriere’de yayınlanan çizgi romanların aynı dönem ABD’de yayınlanan çizgi romanlardan en ayırt edici farkı, İtalyanların çizgi romanlarda diyalog ve dolayısıyla konuşma balonları kullanmamasıydı. Ortadaki farkın mevcudiyetine rağmen Corriere, bazı Amerikan çizgi romanlarını da kendi tarzına adapte ederek basmaya başladı. Şüphesiz ki bir trend yaratmış olan Corriere de Piccolo’nun 700.000 kopyaya varan başarısını gören girişimciler derhal benzer çizgi romanlar çıkarmaya başladılar. Böylece İtalyan çizgi romanı çocuklara yönelik, diyalogsuz ve didaktik bir tarz benimsemiş gibi gözüküyordu.

pamp1935

1932’de, Amerikan ekolünden ciddi oranda etkilenen Giornali gazetesi mevcut tarza bir alternatif getirdi. Bu yolda Giornali’nin attığı en önemli adım Mickey Mouse’u Topolini adıyla üzerinde başka hiçbir değişiklik yapmadan basması oldu: Topolini diyaloglara ve düşünce balonlarına sahipti, hikaye eğitici olmaktan daha uzaktı ama çok daha eğlenceli ve komikti. Giornali’nin ülkesine getirdiği bu yeni tarz, kesinlikle özgün olarak nitelendirilemezdi ama daha dikkat çekici olduğu kesindi. Giornali, Topolini sayesinde çok kısa sürede Corriere’e rakip oldu. Hatta yine ABD’den -çeviri hariç- değişiklik yapmadan getirdiği The Phantom, Mandrake, Tarzan gibi çizgi romanlarla, konsepti daha yetişkin bir hale getirdi ve Corriere’i popülarite yarışında mağlup etti. İtalya’da çizgi romanlar artık diyalogluydu, eğlendiriciydi ve birden fazla yaş grubuna hitap ediyordu. Hatta bu diyaloglu ithal tarz o kadar sevildi ki ülkede çizgi romanlara fumetto (diyalog balonlarına ithafen – küçük dumanlar) denmeye başlandı. İtalya halkı ithal fumettolarını ve onlara özenen yerli fumettoları zevkle tüketiyordu. Ta ki dünya üzerindeki her küçük detayı etkileyen hadise patlak verene kadar: İkinci Düya Savaşı!

İkinci Dünya Savaşı yaklaşırken İtalya’da demir yumrukla hüküm süren faşist rejim, propaganda için elindeki her fırsatı değerlendiriyordu. Haliyle, popülaritesi meşru çizgi romanlar rejimin ilgisini çekti ve birer propaganda aracı olarak kullanılmaya başlandı. İtalyanların, Amerikan yaşamına özeneceği endişesine giren hükumetin emriyle, ithal çizgi romanlar derhal yasaklandı. Bu yasaktan etkilenmeyen tek ithal çizgi roman olan Topolini’nin özrü, faşist rejimin lideri Mussoli’nin çocuklarının favorisi olmasıydı. Rejim baskısı altında yeni yerli çizgi romanlar basılmaya başladı. İtalyanların fumettolarında rejim övülüyor, İtalya yüceltiliyor, savaş haklı gösteriliyordu. Ayrıca İtalyan çizgi romanı yeniden diyalogsuz hale getirildi. Ancak bu tepeden inme trend değişimi fumetto okuyucularını kısa sürede bıktırdı ve İtalya’da yoğun bir ithal çizgi roman talebi oluştu. Talebe, rejimle ters düşmemek adına karşılık veremeyen yayın evleri okuyucularını ikna edecek bir fikirle çıkageldi: Amerikan çizgi romanları İtalya’da yeniden çizilecekti; tabii farklı isimler, mekanlar, giysiler kullanılarak.

mickey mouse recruitment barnyard battle

Mussolini’nin ölmesi, faşist rejimin düşmesi, savaşın bitmesiyle ABD kültürüne uygulanan ambargo da ortadan kalktı. Hatta İtalya artık ABD’den daha çok etkileniyordu: Amerikan filmleri ve caz müzik İtalya halkının tüketmekten en zevk aldığı eğlence ürünleri arasına girdi. ABD’de bu ilgiye karşılıksız kalmadı ve İtalya’ya eğlence sektöründe yatırımlar yaptı. Bu karşılıklı ilgi ve fikir alışverişi İtalyan çizgi romanına da yansıdı: Flash Gordon, The Phantom gibi Amerikan macera fenomenlerine alternatif olarak L’Avventura basıldı; Secret Agent X-9, Rip Kirby gibi yetişkinlere yönelik Amerikan çizgi romanına alternatif olarak Robinson basıldı. İki İtalyan ürünü de ülkelerinde ithal benzerleri kadar tüketilmekle birlikte Robinson ABD’ye ihraç edildi. Bu sırada eski yıldız Giornali, tekrar güce kavuşmak niyetiyle hamleler yapsa da ne yazık ki başarısız oldu.

Amerikan çizgi romanının ülkelerindeki popülaritesine güvenen Hugo Pratt, Mario Fausttinelli ve Dino Battaglia 1945 yılında, Batman’e benzer bir çizgi roman girişimi olan L’asso di Picche (Maça Ası) üçlünün beklediği ilgiyi göremedi. Aslında İtalya, süper kahramanların dünyada kol gezdiği 1960’larda bile bu türe pek ilgi göstermedi.

assodipicche_A1

Çoğunuzun fumettoyla ilk karşılaşması olan ünlü kovboy çizgi romanı Tex’in yükselişi, İtalya’nın kağıt kıtlığı yaşadığı bir döneme denk geldi. Kağıt kıtlığı çizgi romanların basılışına engel olamasa da getirilen sınırlamalar nedeniyle çok sayfalı olamıyorlardı, dolayısıyla hikayeler de kısalıyordu. Bu probleme en net çözümü Tex’in yaratıcısı Bonelli üretti: Bonelli eserlerini her sayfaya 6 panel sığdırarak aylık olarak yayınlamaya başladı. Hikayelerin kopukluğunu ve kısaltılmasını engelleyen bu çözüm daha sonra bir standart olup Bonelli formatı olarak anılacaktı.

1405418136500.jpg--

60’larda, kıtlığın bitişiyle; artık çoğu çizgi romanca kullanılan Bonelli formatını ve alışılan fumetto içeriğini değiştirecek bir fumetto ortaya çıktı: Diabolik. Diabolik, ana karakteri kötü adam olan bir kahraman çizgi romanıydı. Süper kahramanlara rağbet göstermeyen İtalya nasılsa kötü adam perspektifinden anlatılan kahraman çizgi romanlarına bayılmıştı. Bu ikonik fumetto, bir sayfada ki panele yer veriyor ve büyük sayfalara basılıyordu. İçeriği ve şekliyle Diabolik, sektörün kralı oldu ve benzerleri basıldı ve en önemlisi Fumetto Neri olarak anılacak kara çizgi roman devrini başlattı. İtalyan çizgi romanını bu kadar ikonik yapan en önemli yapan bu devir, Amerikan çizgi romanını bile etkiledi ve Daredevil gibi karakterlerin doğuşuna yol açtı.

Diabolik sektörde dolaylı değişikliklere de sebep oldu. Mesela erotik fumettolar Diabolik’in kazandırdığı okuyucu kitlesini etkilemek için sert bir tavra büründü, fumettolarda kahraman görmeye alışan okuyucular da Marvel çizgi romanlarına ve spesifik olarak Batman karakterine ilgi göstermeye başladı.

full

İtalyan çizgi romanı da böylelikle başlangıcından bu yana üç karakteristik şekle bürünerek (diyalogsuz eserler, Bonelli formatı ve Fometto Neri) artık başlı başına bir ekol haline geldi.

İtalya’da çizgi roman sektörü 70’lerde özelleştirilen televizyon ile epey baltalandı. Televizyon izlemek varken kimse eğlenceyi çizgi romanlarda aramıyordu. Sektördeki çoğu şirket iflasın eşiğine geldi, bir kısmı o eşikten düştü. Bu durum sektör için bir felaket gibi gözükse de İtalyan çizgi romanının ekolleşmesi için beklenmedik bir fırsat oldu. Çünkü yalnızca orijinal, dikkate değer ve kaliteli fumettolar ayakta kalabildi. Bu sayede kalitesiz işler temizlendi ve okuyucu kitlesi kemikleşti. 10 yıl sürüncemede kalan ekol, 1980’lerde Sergio Bonelli Editore yayım evinin çabasıyla şaha kalktı. Yayım evi ayakta kalan başarılı eserleri bünyesine aldı, en başarılı yazar ve çizerleri birlikte çalışmaya ikna etti. Tex ve Zagor‘u daha güçlü olarak geri döndüren Sergio Bonelli Editore adeta altın yumurtluyordu: Amazon’larda geçen macera serisi Mister No, arkeolojik ve bilimsel gizemleri çözen Martin Mystere, kült korku çizgi romanı Dylan Dog ve bilim-kurgu serisi Nathan Never bu yayınevinin bünyesinden çıktı ve dünya çizgi roman tarihine mal oldu.

MM_desktop_1370859977265

Okuduğunuz gibi doğup büyüyen ekol, hala kemik kitlesini ihya etmekte. Şimdilerde Marvel ve DC’nin gölgesinde çizgi roman okusak da artık Fumetti (çoğul fumetto) olarak anılan İtalyan çizgi romanı zamanında Türkiye’de en çok okunan çizgi roman ekolüydü. Hatta bizim buraların çizgi roman sanatçıları Fumetti’den son derece etkilenmiş eserlere imza attılar. Ama bu başka bir yazının konusu olsun.. O yazıların da sözünü verelim!

Author

Lord olmak için yola çıkan gariban geek kendini bir anda yazar olarak buldu. Geek kültürüyle küçük şakalaşmalarını, sinemayla flörtlerini yazıya dökmek için burada. Muhitte Geek_Lord olarak bulabilirsiniz.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.