Ajan filmi derken neyi kast ettiğimizi biliyorsunuz. Bunlara İngilizcede “Spy film” deniyor, genelde de yine İngilizce tabiriyle “thriller” türünün sınırları içerisine düşüyorlar. Aksiyon, polisiye, heyecan dozu yüksek filmler oluyorlar bunlar ve ne hikmetse, dönüp baktığımızda, hemen hemen hepsinin aynı 8 klişeyi kullandığını görüyoruz. Neredeyse istisnası yok bunun. Kitaplarından oyunlarına, filmlerinden dizilerine, ajanlı bir şey çekiyor ya da yapıyorsanız, öyle gözüküyor ki şu 8 klişeye uymak zorundasınız.
Uyarı: Aşağıda kullandığımız resimlerin birinde 8, birinde ise 11 yıllık iki film için spoiler olabilecek görseller var. Muhtemelen ajan filmi klişeleri ile ilgili bir yazıya tıkladıysanız, izlediğiniz filmler (Mission Impossible III ve The Bourne Identity), fakat biz yine de uyaralım dedik.
1. Kesinlikle bomba, bankalar ya da terörizmden birini (veya hepsini) içeren bir tehdit
Eğer filminizi 90 öncesi çekiyor olsaydınız, işiniz kolaydı. Tek yapmanız gereken karşı tehdit olarak Sovyetler Birliğini koymak, işin içine de nükleer bir baharat katmaktı. Fakat duvar yıkıldığından beri ajan filmi yapımcıları düşman olarak kendilerine bankacıları ya da teröristleri belirliyor ve işin içinde illa ki önemli bir yerde patlayacak kuvvetli bir bomba tehdidi oluyor. Genelde bu üçünü beraber de görüyoruz. Bankacılar teröristlere bütçe sağlıyor, teröristler bomba patlatıyor, bombadan bankacı kâr ediyor ve bunu durdurabilecek tek şey, yakışıklı ama acılı bir geçmişe sahip ana karakterimiz.
2. Ana karaktere hiçbir zaman ilk seferde inanmayan, babacan/anaç bir şef
Eğer bir ajan filminde başrol oynuyorsanız, kendinize inanılmadığı zaman takındığınız ifadeyi iyi çalışmış olmanız gerek, burası kesin. “Bakın, anlamıyorsunuz, Kraliçe’yi yatağında öldürecekler diyorum!” diyeceksiniz mesela, ama karşınızda şöyle bir duvar olacak: “Yatağında mı? Saçmalık. Elinde kanıt var mı?”. Siz ne diyeceksiniz buna? “Hayır, ses kaydı almadım ama duydum diyorum!”. Ona da cevap hazır. “Bak, anlıyorum, yorgunsun, zaten karının/kocanın ölümünü de atlatamadın, eve gidip biraz dinlen ha?”. He dinlen. Bu karakterler hem bizim ana karakteri korur kollarlar, hem de onların karşısında gerektiğinde ekstra zorluk, gerektiğinde ise psikolojik sıkıntı yaratacak bir öge olurlar.
3. Ana karakterin ülke değiştirmesini gerektiren bir sebep
Kraliçe’yi yatağında öldürme komplosunu duyduktan sonra illa ki bunun ucu egzotik, başka bir ülkeye dayanır. Artık bu o sırada kendi ülkesinde film çekilmesi için en fazla yardımı yapmış, teşviği açmış ülke hangisiyse o olur. Yok, yönetmenin özel bir bağlantısı varsa, Berlin, Paris gibi bilindik yerlere de gidilebilir. Maksat tedbil-i mekan olduğundan ana karakter için “görev için gerekirse Fizan’a gidebilecek adam” havası verilir. Sanki Malta’ya gitmek büyük külfet. Hayır bir de gittiğinde bulacağın şey var, ki o da…
4. Ana karaktere gittiği ülkede yardımcı olan güzel bir kadın polis/dedektif/ajan/vs.
Şimdi bak, sen bu ajan filminin kasting direktörüsün. Arıyorsun karakteri götürdüğün ülkenin bir ajansını. Diyorsun ki bana dil bilen aktris lazım. Sana bir kelle fotoğrafları demeti yolluyorlar. Oradan en egzotik ama aynı zamanda tanıdık ama aynı zamanda çok güzel gözükenini bulup, başrolün yanına yerleştiriyorsun. Olay budur. Eğer gittiğin ülkenin halihazırda ünlü bir aktrisi varsa, şöyle Hollywood falan görmüş, o daha iyi olur. Yoksa yerel bir starın da iyi sonuçlar verdiğini biliyoruz.