Siz yanlış anlamadan ben hemen düzelteyim, derdim The Last of Us ile değil. Kendisini gayet başarılı bir oyun olarak buluyorum, hatta FauxPlay olarak yaptığımız değerlendirmede 2013’ün en iyi 5. oyunu olarak ilan etmekten de gocunmadım. Derdim tek seslilik. Arabından Rusuna, Amerikalısından Türkiyelisine her borusu öten oyun sitesinin koro halinde “Bizce 2013’ün oyunu The Last of Us” diyişi. Derdim bu tek sesliliğin sebebi.
Her site The Last of Us demiyor tabii ki “Senenin Oyunu” seçmesi gerektiğinde. Bazılarına göre senenin oyunu Grand Theft Auto V mesela. Biraz marjinalleşmek niyetindeler mi? BioShock Infinite‘e kayıyor akılları? Hâlâ üzerlerinde NES’in yanan adaptörünün kokusu duruyorsa adayları Legend of Zelda: A Link Between Worlds. Tabii adayları listelerken, ödül vermeyecek olmamıza rağmen Black Flag‘i koymazlarsa olmaz. Liste çok mu ana akım oldu? Üç tane indie oyun biliyoruz biz bu sene; Gone Home, Stanley Parable ve Papers, Please. Yazarız kızım tahtaya bunlardan birini…
İyi de, tüm sene böyle mi geçti?
Academy of Interactive Arts & Sciences‘ın düzenlediği D.I.C.E. ödüllerinin adayları açıklandı dün. Senenin oyunu için beş aday vardı. The Last of Us, Grand Theft Auto V, BioShock Infinite, Assassin’s Creed IV: Black Flag ve The Legend of Zelda: A Link Between Worlds.
Ünlü oyun sitesi GameTrailers, D.I.C.E.’dan evvel dört aday seçmişti bu kategori için. The Last of Us, Grand Theft Auto V, The Legend of Zelda: A Link Between Worlds ve Fire Emblem: Awakening. O sıralarda “alternatif” oyun eleştirmeni Ben “Yahtzee” Croshaw senenin oyunu payesini BioShock Infinite‘e veriyor, üç numaraya da Assassin’s Creed IV: Black Flag‘i koyuyordu.
GameSpot ödülü A Link Between Worlds‘e layık gördü, öte taraftan IGN The Last of Us, Grand Theft Auto V, A Link Between Worlds ve BioShock Infinite‘in de olduğu listede seçimini The Last of Us‘tan yana kullandı.
Gotypicks olaya daha küresel baktı. Dünya çapında pek çok oyun sitesinin verdiği GOTY ödüllerini toparlayan bir blog Gotypicks. Verilerinde 450 ödül toparlamış bu sene için. Bazıları okuyucu oylamasıyla seçilen, bazıları da editöryal kadrolarca verilen ödüller bunlar. Bu 450 ödülün 215‘i Last of Us‘a, 135‘i ise Grand Theft Auto V‘e gitmiş onların toparlamasına göre. Bu iki titanı 38‘le BioShock Infinite takip ediyor, sonra da Super Mario 3D World 11, Gone Home 9 ile arkalarda bir yerlerde takılıyor. 450 ödülün 350’si iki oyun arasında paylaşılmış. Elini vicdanına koy söyle ey okuyucu, bu işte bir sorun yok mu? Bu sizi çıldırtmıyor mu?
Bizi çıldırtıyor!
Nereden çıkıyor bu tek seslilik? İlk akla gelen, oyun basınının sıklıkla yaşadığı o okur korkusu. Ama olamaz, öyle olsa, fanboyları daha vahşi olan GTA V önde götürürdü yarışı. Last of Us’a has, gerçekten özel bir durum mu peki bu, Last of Us bu neslin Godfather’ı mı? Bu da değil, Skyrim çıktığında da aynı tek sesli koro sahnedeydi. Neyin sıkışıklığı bu peki? Bu sene piyasaya çıkmış ve gerçekten senenin oyunu payesini hak eden tek oyun Last of Us olabilir mi? Ya da bu kadar farklı yayın, ortaklaşa bir şekilde aynı eseri sene boyunca üretilenler arasında en iyi bulabilir mi? Mümkün mü bu?
Biz FauxPlay olarak ekipteki herkes için senenin oyunlarını yazdık ya teker teker? O oyunların dağılımını yapmadık. Herkes için “senenin oyunu” kendisine hastı zaten. Yigilante BioShock Infinite konusunda netti, Onur baştan beri Europa Universalis IV‘çüydü, Ahmet Linux dedi, peygamber demedi oyunu Fez‘den yana kullandı; ben de zaten Stanley Parable‘ı baştan beridir ayrı bir yerde tutmaktaydım. Biz dört kişi olarak dört bambaşka oyun tercih ettik. 450 tane site nasıl edemiyor? Nasıl 350’si aynı iki oyuna “Bu. Senenin oyunu buydu.” diyebiliyor?
Cevap çok basit aslında biliyor musunuz? Oyun basını kendisini CNN sanıyor.
Nedense haberlerimizde objektif olmamız gerektiği söyleniyor bize. Genelde kendileri objektif olmadığı için ortadaki sübjektiviteden rahatsız olan okuyucular tarafından söyleniyor bu üstelik. Eğer “Xbox’ın satışları çok iyi gidiyor” haberi yapılacaksa, o haberin içerisinde “PS satışları da fena değil ha bu arada!” denmesi gerekiyor. Call of Duty yeni bir DLC çıkarıp, sırf köpeğinize kurt süsü vermek için 5 TL istediğinde buna “Öküz müsünüz?” derseniz “Nerde kaldı habercilik?” oluyor, “Hanimiş basın etiği?” azarı geliyor, en yorum yapmaya üşenende de mesele “Taraflısınız” diye kapanıyor.
Bunlar haberlerle sınırlı değil. İncelemelerde de bu yaşanıyor. GTA V’e cinsiyetçi diyen ve bu yüzden oyundan puan kıran eleştirmen ölüm tehditleri alıyor. Bir site Call of Duty’ye düşük puan verdiyse EA’den, Battlefield’a düşün puan verdiyse Activision’dan para yemiş varsayılıyor.
Bir eleştirmen “Ben askeri konulu oyunları sevmiyorum” diyemiyor Company of Heroes incelemesinde, çünkü “O zaman seven birine neden vermediniz incelemeyi?” oluyor. Olaya bak, eleştirmenlerin önceden oyuna sıcak yaklaşacak kişiler olmaları bekleniyor. Uzmanlık değil istenen. Önceden zaten sevmeye meyilli olmaları talep ediliyor.
Bu politik doğruculuk beni öldürüyor. Göğsümü gere gere söylüyorum dostlar, Grand Theft Auto V’in tüm karakterleri silikti, The Last of Us’ın son hastane bölümü tam bir tasarım faciasıydı, BioShock Infinite bir FPS olarak başarısız, Black Flag de çok uzundu birader! A Link Between Worlds’ü zaten oynamadım! Oldu mu? Tüm senenin politik doğrucu incelemelerinin gazını alabildim mi?
Oysa ki çözüm çok basit…
Bu oyunların bu hataları tarafından tanımlandıklarını iddia etmiyorum, beni yanlış anlamayın. Bu hatalar onları mahvoluşa da sürüklemiyor. Her biri kendi dünyalarına oyuncuyu çekebilen, o çektikleri dünyada eşsiz hikâyeler yaratan oyunlar, bunu biliyorum. Ama bu hatalar, bu yanlış kararlar incelemelerde yüksek sesle dillendirilmedi. İyi yanlarının arasına gömüldü, iki adet pozitif özelliğin arasında geçiştirildi. Kimse bunlar yüzünden bu oyunları beğenmeme lüksünü kendinde bulunmadı. Evet, bu oyunlar bu taraflarıyla tanımlanmıyorlardı, ama aynı şekilde salt doğru yaptıkları şeylerle de tanımlanmamaları gerekiyordu. Bir bütün olarak ele alınmadılar. Her oyun gibi incelenirken parçalarına bölündüler ve yazı yazılırken geri birleştirildiler.
Oyunlar sanat diyeceksek eğer, eserlerinin sübjektif yorumlanacağını da kabul etmemiz gerekiyor. Eğer bu kabulle ilerleyeceksek de bu kadar politik doğruculuk peşinde olmamamız gerekiyor. Senenin oyunu diye bir ödül verip, bangır bangır sunumlarla dağıtacaksak, bunu “Senenin en herkes tarafından en iyiliği kabul edilebilir oyunu” şeklinde yapmayı bırakmamız gerek. Eğer bu konularda mutabıksak, her şeyden önce “inceleme” yapmayı bırakmamız gerek.
Defalarca söyledik, bir defa daha söylemekte beis görmüyoruz. Hoparlör incelenir. Araba incelenir. Kingston’ın en son çıkardığı flash bellek incelenir. Sanat eseri incelenmez. Eleştirilir. İyi yaptığı şeyler ve kötü yaptığı şeyler irdelenir. Okuyucu eleştiriyi okur, kararını kendi verir. Yazardan bir “ön fikir” sahibi olmasını beklemez. Puan beklentisinde olmaz ki bu beklenti olmadığından yazarda politik doğruculuk yapma arzusu peydahlanmaz. Yazar orta yol bulma merakına tutulmaz. Fikrini belirtir, çeker gider.
İşte o zaman belki ne kadar oyuncu varsa, o kadar oyun ödülü olur en sevdiğimiz hobimizin dünyasında. Shivah‘lar, Novelist‘ler, Kentucky Route Zero‘lar, Swapper‘lar daha sık hatırlanır sene sonu listelerinde. O zaman, “oyun ödülleri” kavramının gerçekten bir anlamı olur. Bu haliyle, hiçbir anlamı yok zira.