Vertigo’nun keşfettiğim her yeni serisi ile insanlığa inancım biraz daha tazeleniyor. Sektörde Vertigo, Image gibi hikayeciliği belli bir kalitenin üzerinde tutmaya çabalayan, Avrupa’dan yetenekli çizerlere uzun seri yaratma fırsatı veren ve bağımsız ile ana akım çizgi romancılık arasında köprü görevi gören bir avuç yayıncı da olmasa hep vasata mahkumuz, daha iyisini isteyebileceğimizi bile bilmeyeceğiz.
2015 yılında yayınlanmaya başlanan Unfollow hakkında önbilgim yoktu, alışılmışın dışında bir çizgi roman ismine denk gelmem sonucu tavlandım ve büyük umutlar beslemeden okumaya başladım. Kısa zamanda bitirilen 12 sayının ardından diyebilirim ki Unfollow artık son dönemde okuduğum en sürükleyici iki seriden biri.
Diğer seri ise Saga.
Hikayemiz Chirper isimli sosyal medya ağının mucidi, genç milyarder Larry Ferrell’ın pankreas kanserinin son evrelerinde ölümü beklediği günlerde başlıyor. Gizemli bir karakter olan Ferrell’in aklında büyük bir plan vardır ve ölümün bunu engellemesine izin vermeyecektir. Milyarderimiz bu plan doğrultusunda dünya üzerindeki 140 kişiye servetini dağıtmaya karar vermiştir. Kişiler tamamen rastgele seçilmiştir ve ne aralarında ne de Ferrell ile görünür bir bağlantıları yoktur.
17 milyar dolardan seçilen herkes 130 milyon dolar pay alacaktır. Ne var ki milyarderin malikanesinde yapılan bir küçük açıklama işleri farklı bir boyuta getirir: Ferrell’ın kurallarına göre eğer seçilen 140 kişiden ölenler olursa yeni paylaşım kalanlar üzerinden yapılacaktır. Kişi başı 130 milyon dolarınız varken daha fazlası için kan döker misiniz? Belki dökmezsiniz, ama sizin dışınızda kalan 139 kişinin de benzer düşündüğüne nasıl emin olabilirsiniz?
Kısmi özetin akıllara Battle Royale’i getirmesi çok olası, zira Unfollow çok şeffaf bir şekilde bu fikir üzerinden yol alıyor. Ne var ki hikayenin katmanlarının genişleyişi bana Battle Royale kadar 2000’lerin fenomen dizisi Lost’u da anımsattı. Unfollow’daki karakterlerin dünyanın çeşitli yerlerinden çıkagelmesi ve yer yer karakter arka planlarına verilen önem şüphesiz bu dizinin etkisinden. Seri aynı zamanda barındırdığı yüksek gizem öğeleri ile de Lost’u hatırlatır cinsten, ancak korkmayın, dizideki gibi büyük bir gizem pornografisi içinde kaybolmuyoruz; çeşitli cevap bekleyen sorularımız var ve bunlar yavaş yavaş genişlemeye başlıyorlar. Bu arada Battle Royale ya da Lost’tan farklı olarak Unfollow karakterlerini soktuğu ölüm sınavını bir ada üzerinde gerçekleştirmiyor, küçük bir ada sekansı haricinde macera tüm dünyaya yayılmış vaziyette. Seçilmiş 140’ımız için hiçbir yer huzurlu, hiç kimse güvenilir değil artık.
Serinin arkasındaki isimler olan Rob Williams ve Michael Dowling’i tanımıyorum, ancak Unfollow’da çok iyi bir kimya tutturduklarını rahatlıkla söyleyebilirim. 12 sayıda hikayenin hala okyanusa açılma çabasında olduğunu ve muhtemelen 50-60 sayılık bir maceranın bizi beklediğini eklemek gerek. Umalım da Unfollow, satış kaygısına karşılık veremeyen ve erken bitirilen Crossing Midnight ya da Saucer Country gibi boynu bükük Vertigo serileriyle aynı ndini gerçekleştirmeye mahkum. Benim gibi süperkahraman hikayelerinden hazzetmeyenlere özellikle tavsiyemdir.