Herhalde herkes hemfikirdir, geçtiğimiz yirmi senede Büyük Britanya devreye girmese Amerikan çizgi romanının hali dumandı. Sonuçta en orijinal hikayesini radyoaktif böcek ısırdı diye süperkahramana dönüşen çileli bir ergen üzerinden anlatan bir çizgi romancılıktan bahsediyoruz, biraz desteğe ihtiyaç duymasını kimse garipsememeli. Şükür seksenlerin sonunda Alan Moore olaya el attı da kendimize geldik, çizgi roman okuru olmayanların da suratlarına çalabileceğimiz Watchmen’lerimiz, V for Vendetta’larımız, From Hell’lerimiz oldu.
İngiliz Moore’un otuz yıl önce üstlendiği tokatçılık misyonunu günümüzde bu sefer bir Kuzey İrlandalı abimiz, Garth Ennis devam ettiriyor. Garth Ennis hepimizin olmak istediği o ideal çizgiroman yazarı. Ağzı bozuk, yapı bozucu, ikon kırıcı, Tanrı’ya “fucking” dedirten, süper kahramanları levye ile döven içimizdeki İrlandalı’mız o bizim. Kendisini Preacher, PunisherMax, The Boys gibi serilerden biliyor ve seviyoruz. Her yeni işi ile yüzümüz tebessüm sahibi oluyor.
Türkiye’de doğsa idi hayatını Caddebostan Sahili’nde şarap içmekle geçireceği kesin olan Garth Ennis abimizin az bilinen bir özelliği de arada sırada korku çizgi romanları yazması. İyi ki de bu işi en fazla “arada sırada” yapıyor. Kalbi ve midesi sağlam olmayanlar ile dünyanın güzel bir yer olduğuna inanan sevgi dolu Geekyapar okurları sakın Crossed sınavına girişmesin.
Bu kesim haricinde kalanlara ise yeni bir haberim var: Garth Ennis bu sene yeni bir korku serisi ile hayatınızı karartmayı planlıyor, daha doğrusu sürece başladı bile. Avatar Press’ten çıkan yeni bilim kurgu-korku serisi Caliban bizi uzayın karanlığında ürpermeye davet ediyor.
Ennis’in Caliban’ı uzay yolculuğunda çağ atladığımız bir dönemde geçiyor. İnsanlık uzayda “solucan deliği” meselesini çözmüştür ve artık bu uzaydışı kapılar aracılığıyla çok büyük mesafeleri kısa zamanda katedemektedir. Caliban, bu solucan deliklerinden birinde yolculuk eden büyük bir kargo gemisinin adıdır ve gemi uzak diyarlara götürülmek için uyutulmuş yüzlerce insanı taşımaktadır. Solucan deliklerinin teknolojisi görece güvenlidir, bunlar birer boyut kapısı gibi çalışmaktadır ve bir kere açıldı mı olay sadece karşı tarafa doğru motoru köklemekten ibarettir.
Buna rağmen bu yolculukta işler ters gider ve dev kargo gemisi bu sefer sırasında bir şeye “çarpar”.
Hikaye bu noktadan sonra üzerine Alien ve küçük Cthulhu parçacıkları serpilmiş bir Event Horizon ayarında ilerliyor. Caliban’ın çarptığı şey, kargo gemisinden çok daha büyük başka bir yapıdır ve insanoğlunun hiç rastgelmediği bir uygarlığın izlerini taşımaktadır. İçinde sayısız ölü uzaylıyı barındıran bu büyük gemi çarpışma sonucu Caliban ile adeta “kaynaşmış” durumdadır. Bu kaynaşma sonucu Caliban mürettebatının büyük kısmı ölmüştür, kalan on iki kişilik ekibin de imkanları kısıtlıdır. Tüm bu karmaşaya bir de uzaylı gemiden gelen muğlak bir güç ve ele geçirdiği mürettebat görevlisi de eklendiğinde şenliği tahmin edebilirsiniz.
Peki çizgiromanı geçtim, Nedir bu Caliban? “Metal grubu?” diyen arkadaşlara sevgilerimi yolluyorum. Kökeni oldukça muğlak olan bu isim ilk olarak Shakespeare tarafından son eseri Fırtına’da kullanılıyor. Büyücü Prospero’ya ve kızına gizemli adaya geldiklerinde yardım eden, karşılığında da Prospero’nun daimi kölesine dönüşen Caliban, gerek fiziki tasviri gerekse karakteri ile Shakespeare mitolojisinin en gizemli isimlerinden biri.
Tasarımları ile hafiften Avrupa bilimkurgularını anımsatan ve şu sıra dördüncü sayısı çıkmış olan Caliban’ın çizeri ise en son Alan Moore ile Fashion Beast’te çalışmış olan Facundo Percio. Alan Moore, Garth Ennis ve Warren Ellis ile çalışmış ve uzun soluklu işler üretmiş bir çizere o kadar yılda bir wikipedia sayfası bile açılmaması ise kimin ayıbıdır bilemiyorum. Fashion Beast’i okuduysanız Percio’nun çizgilerinin kalitesi konusunda kafanızda bir soru işareti bulunmayacaktır. Caliban’ın estetiği emin ellerde.
Sözün kısası çok iyi bir korku serisi Garth Ennis imzası ile bizleri bekliyor. Beklemeyi bırakın, ilk dört sayısı raflarda yerini almış durumda. Ennis Reyiz’e bilimkurguda kan ve gerilim sayfaları için teşekkür ediyor, tutturduğu şu ritmi hiç yitirmemesini öğütlüyoruz.
(not: Eş zamanlı olarak Garth Ennis son aylarda yeni bir Crossed hikayesi ile huzur duvarlarımızı yıkmaya çalıştı, başarılı da oldu. Eğer Crossed takipçisi iseniz The Thin Red Line macerasını sakın kaçırmayın. Senelerdir çektiğiniz ızdıraba değecek.)