2019’un ilk Marvel filmi Captain Marvel vakti nihayet geldi de çattı. Basın gösterimi sayesinde erkenden izleyebildiğimiz için siz Geekyapar.com okuyucularımıza da izlenip izlenmeyeceği konusunda SPOILERSIZ bir yazı yazalım istedik. Çünkü biliyoruz ki herkesin aklında tek bir soru var: “Sinemada izlenir mi?”
Marvel çizgi roman evrenindeki en güçlü kahramanlardan biri olan Carol Danvers’ı tanımayan varsa, şu yazımıza yönlendirelim sizi hemen. Zira ufak bir ön bilgi edinmek hiç kimseye zarar vermez.
Captain Marvel, neresinden baksanız ortalama tatta bir MCU filmi ve de dördüncü fazın yaklaşmakta olan ayak seslerini gayet iyi kotarmış bir yapım. Carol Danvers’ın orijin hikayesini temelleyen hikaye tam olarak 1995 yılında geçmekte ve MCU’da izlediğimiz tüm filmlerin çok önceki bir tarihini ele almakta. Çizgi roman serilerini takip eden her hayranın, Kree’ler ve Skrull’lar ile ilgili girilmesini umduğu konularda umut vaat eden düzgün bir giriş filmi denebilir. Potansiyeli ve önü fazlasıyla açık bir seyir keyfi; ancak bu filmi ne çok göklere çıkartıp övenlere ne de yerin yedi kat dibine sokup gömenlere aldırış etmeyiniz, rica ediyorum. Çünkü tam anlamıyla ‘ortalama’ açıklamasının karşılığı olan Captain Marvel, bir orijin ve yeni fazın başlangıç filmi olarak zaten daha fazlasını vaat etmemesiyle sınırını önceden belli etmişti diye düşünüyorum.
MCU’nun Endgame’den sonra başlayacak yeni fazı ve oluşturulacak yeni çekirdek kadrosunda Captain Marvel‘ın konumu, Iron Man minvalinde diyebilirim. Nasıl Tony Stark, bunca senedir her şeyin merkezindeymişçesine işlendi tüm hikayelerde; Carol Danvers da artık yenilenen Marvel’da bu pozisyonda boy gösterecek gibi. Zaten MCU’da daha önce izlediklerimiz arasında benzetmem gereken bir yapım varsa, direkt olarak Iron Man’in ilk filmini söylemek istediğimi belirteyim. Belki tarz olarak farklı, ama aynı kapıya çıkan bir sonucu var.
Film, Carol Danvers’ın kişiliğini kaliteli işlemiş. Çizgi romanlardaki yeri gelince sarkastik, yeri gelince de ciddiyet abidesi olan Carol’ın karakterini her sahnede alabilmek mümkün. Ancak gel gelelim Brie Larson iyi iş çıkarmış olsa da film, orijin hikayesi anlatan bir yapım için oldukça boşlukları olan bir senaryoya sahip. Evet, özellikle de All New All Different ile sıfırladıkları evrenler ile çıkan Captain Marvel çizgi romanını bizzat okumuş ve karaktere dair bir tık daha fazla bilgiyle filme gitmiş biri olarak hissettiğim buydu maalesef. Sanki izlediğimiz tüm Marvel solo orijin filmlerinde öyle ya da böyle bir şekilde daha net ana hikaye alabiliyorduk. Ancak Captain Marvel bu konuda, en az Kelly Sue DeConnick’in yazarlığını yaptığı çizgi romanlar kadar, birazcık belirsiz kalmayı tercih etmiş. Flashbacklerin bol bol bu boşlukları doldurmak için yer aldığı filmde yine de cevaplanmayan orijin soruları kalmış hissiyatı oluştu bende. Yani Carol’ın orijin hikayesini izlemekten çok, Marvel evrenine nasıl eklenebileceğinin ihtimalini izlemişim gibiydi. Tam olarak kelimelere dökemesem de bu duyguyu, filme gidince demek istediğimi anlayacaksınız diye düşünüyorum.
Çok yüksek tempoda başlayan film, bütün süre boyunca bu hızda ilerlemeye devam ediyor. Bir bakıma çok iyi bir şey bu; çünkü asla sıkılmıyorsunuz ve geçmesini beklediğiniz sahneler bir hayli azınlıkta kalıyor. Yine de şöyle bir durum var: Bu kadar çok aksiyon sahnesi arasında az önce yukarıda bahsettiğim orijin hikayesindeki boşluk hissi bir tık daha büyüyor gibi. Aldığınız keyfi azalıyor mu? Bana kalırsa hayır. Fakat bir hayran olarak ‘orijin’ mantığından beklediğimin ufak bir basamak altına düşürüyor film kendini.
Müzikler (Pınar Toprak’a saygılar) ve çekimler son derece başarılı, oyunculuklar ise düğme iliklemelik. Dövüş sahnelerine özellikle titizce hazırlanan Brie Larson’a da buradan sevgiler. Karakterlerin olaylara dahil oluşu veya hikayedeki konumlarının değişme hızı da hayli tadında. Diğer MCU filmlerine ufak göndermeler hoş; Stan Lee’nin Marvel logosunu domine eden açılışı ve ufak cameosu ise koca bir gülümseyerek ağlayan surat oluşturan cinsten. Salondaki herkesin favorisinin Nick Fury ve Kedi Goose olduğuna dair net kalıbımı basmakla beraber, neredeyse tüm filmin espritüel kısmını kendileri üzerine aldıkları için pek cringe yaşamadığımı da yeri gelmişken belirtmek isterim. Eğer tam da bıçak sırtında olan bir dengeyle Brie Larson bu unsuru üzerine almış ve(ya) tüm Marvel şakalarını kendi karakterinde yansıtmak zorunda kalsaydı, muhtemelen hepimiz o salondan suratımız ekşimiş bir şekilde çıkacaktık.
Ben özellikle bu filmin Marvel tarafından “ilk kadın baş rollü süper kahraman filmimiz” kisvesi altında bol bol reklamı yapılması meselesini de deşmek istiyorum bu yazıda. Marvel boş yere endişelenip tedbir almaya çalışmış gibi geliyor şu an bana, çünkü ille de “Bakın, kadın kahraman! Kadın işte kadın. Kadınlar öyledir, böyledir, hebere hübere.” tadında bir mesaj almadım -ki bu da filmin en mutlu eden taraflarındandı. Feministlik yerine feminazilik yapılmasından nefret eden biri olarak, sadece kadın olduğu için desteklenen kahramanların yersiz olduğunu düşünüyorum. Tek özelliğinin kadın olmasıyla çıkış yapıyorsa bir içerik, o zaman savunduğu davanın kesinlikle hiçbir şeyini anlamadan körlemesine ispatlama girişimindedir. İşte bu his, Captain Marvel‘da yok. Iron Man‘i izlerken gözünüze batan bir kahramanlık meselesi olmadıysa, Captain Marvel‘da da olmayacaktır, güvenebilirsiniz.
Ha tabii, filmde elbette sinema alemi gereği göze batan bir-iki pürüz var, yok değil. Mesela “Amerikan kahramanlığı, vatanseverlik” kisvesi altında atılan onca poz, işlenen onca senaryoya benzer bir hava var Captain Marvel‘da. Brie Larson’ın kostüm içinde rahat olmadığından mıdır bilemiyorum ama sürekli olarak bir poz atma, ekran görüntüsü yakalayıp poster yapmalık konumlandırmalar hakimdi sinematografiye. Bu “Yüce Amerika” havası veren kahramanlık edası dışında Carol’da size gıcık gelecek başka pek bir şey yok. Ha ama gel gelelim zaten sinema sektöründe bu hep olan bir durum, dolayısıyla bazılarınız bunu fark bile etmez belki de.
Spoilersız yazıyı sonlandırmadan ufak bir özet geçip dediklerimi toparlamak isterim. Orijin hikayesi anlatma yöntemiyle (her ne kadar çizgi romandaki aşırı net çizgili sınırları olmamasına benzese de) biraz ‘meh’ dedirtse de, karakterleri işleyiş açısından doğru kararlar alınmış. Ufak twistler serpiştirilen hikayesi beklenmedik bir etki (bu hem pozitif hem de negatif anlam taşıyabilir, dikkat) yaratıyor. MCU’da daha önce çok tanrı-vari karakter görmemize rağmen Carol Danvers’ın güçlerinin hiçbir şeyin altında kalmayacağını kanıtlayacak potansiyele sahip. Gelecek filmlerde bu karakteri ne kadar iyi işlerlerse, ellerinde o kadar bol heyecan dolu hayran olur. Nihai olarak ise dümdüz, ortalama bir orijin ve giriş filmi; çok uçlara taşımaya hacet yok. Puan olarak 7/10 derim, MCU’da şu ana kadar izlediğimiz tüm filmler arasında ise ne ilk üçe ne de son üçe sokarım. İşte bu yüzden tam bu noktada “Sinemada izlenir mi?” sorusu gerçekten bir çözüme ulaşamıyor sanırsam. Bana kalırsa filme gidin, ama çok ölüm kalım meselesi olan bir aciliyeti yok. Zira Endgame‘e, çıkacağı günün gecesinden kamp kurup gitmeyi planladığım için…