Seri katillerin yaşam öykülerine ilgi duyan herkes Jeffrey Dahmer ismini hayatında bir kez duymuştur. Okura fayda sağlaması için kısa bir biyografi sunalım. Amerika’nın en çok konuşulan seri katillerinden Dahmer, içerisinde pek çok kriz yaşayan bir ailenin büyük oğlu olarak 1960’da Wisconsin’de doğdu. Kendisi lise eğitimini takiben üniversiteye başladı ancak alkol problemi nedeniyle okulu bırakmak zorunda kaldı ve orduya yazıldı.
Ordudan döndükten sonra büyükannesiyle birlikte yaşamaya başlayan Dahmer’in cinayetleri bu dönemde rutine bindi. Dahmer kurbanlarını çoğunlukla isimsiz otostopçular ve barlarda tanıştığı genç erkeklerden seçiyordu. 1991 yılında yakalandığında 17 cinayetten 16 kez yaşam boyu hapise mahkum edildi ve Columbia Hapishanesi’ne konuldu. Aradan üç yıl geçtiğinde ise başka bir mahkum Christopher Scarver tarafından hapishanede dövülerek öldürüldü.
Dahmer’in hayatı (her ünlü seri katilde olduğu gibi) tutuklanışının ardından pek çok kurgu ve belgesel esere kaynaklık etti. Babasının bir kimyager olması onun benzer katillerden farklı bir arkaplana sahip olmasını sağlamış, doğal olarak bu durum işlediği cinayetlere de yansımış ve medyanın ilgisini daha da canlı tutmuştu (Misal, kurbanlarının beyinlerine hidroklorit asit enjekte ederek onları yaşayan zombilere çevirme çabası yazar Joyce Carol Oates’in Zombi isimli kitabının ilham kaynağıdır).
1994’te Dahmer’in öldüğü haberi geldiğinde annesi haricinde kimse gözyaşı dökmedi, zira ölen mahkumun çoktan karanlık tarafta kaybolmuş bir canavar olduğunda herkes hemfikirdi. Ancak çok az insanın aklına gelen bir durum daha vardı: Jeffrey Dahmer olduğu canavara dönüşmeden önce bir çocukluk ve gençlik yaşamıştı ve birçok insan da onunla aynı mahalleyi hatta okul sıralarını paylaşmıştı.
Derf Backderf’in 2012’de basılan çizgiroman albümü My Friend Dahmer ünlü seri katilin hayatına çok farklı bir noktadan bakan, neredeyse yirmi senelik bir çabanın ürünü çarpıcı bir eser. Kitap muhtemelen Dahmer ile ilgili en önemli ve en kişisel işlerden biri, çünkü Backderf benzer işlere girişen pek çok sanatçıdan çok farklı bir geçmişe sahip. Zira, çizer lise yıllarında Jeffrey Dahmer’in sınıf arkadaşıydı. Tarihin ve popüler kültürün en ünlü katillerinden biriyle yıllar geçirmiş olmak pek çokları için gözlerde dolar işareti çıkaracak bir fırsat olarak okunabilir; Backderf’in ise derdi çok farklı. O daha çok yıllar boyu üzerinden atamadığı bir şaşkınlığın içinde. My Friend Dahmer, genç Jeffrey’in belki de en kırılgan dönemi olan ergenlik yıllarını ve Backderf ile diğer lise arkadaşlarının gözünde onun nasıl bir insan olduğunu anlatıyor.
My Friend Dahmer aslında yirmi senelik bir proje. Backderf işe Dahmer’in 1994’teki ölümünden hemen sonra girişir ve ilk olarak kitabı 100 sayfalık bir çizgiroman olarak planlar ancak yayıncı bulamadığı için proje 24 sayfalık tek bir fasikülde sıkışıp kalır. Ne var ki bu tek sayı bile bağımsız çizgiroman dünyasının ilgisini çekmeye yeter; My Friend Dahmer’in 2002’de yayınlanan kısa versiyonu büyük beğeni toplar ve bir Eisner adaylığı bile kazanır. Bu başarı doğal olarak Backderf’e hayalini kurduğu imkanları yaratır ve 270 sayfalık asıl çizgiroman 2012’de basım şansı bulur.
Backderf’in eseri çok güçlü bir çalışma, ancak elimizdekinin bir “seri katil hikayesi” olmadığını baştan belirtmek gerek. My Friend Dahmer, seri katillerin kriminal cazibesine ya da işin şiddet pornografisine mesafesini koymuş bir kitap; Dahmer’in cinayetlerini öğrenmek istiyorsanız yanlış kitaptasınız. Backderf kitabın giriş bölümünde Dahmer’e duyulan popüler ilgiden de bir rahatsızlık duyduğunu belirtiyor. Çizerin meselesi insanların, özellikle dönemin yetişkinlerinin Dahmer’deki karanlık dünyayı görmeyi ısrarla reddedişini gözler önüne sermek.
“Bu, yirmi yıldır üzerindeki duygusal güçten hiçbir şey yitirmemiş trajik bir hikaye. Şuna inanmaktayım ki, eğer hayatındaki yetişkinler ona karşı anlaşılmaz ve affedilmez ölçüde ilgisiz olmasalardı Dahmer bir canavara dönüşmek zorunda kalmayacak, o kadar insan korkunç bir şekilde öldürülmeyecekti.
Ancak Dahmer bir kere öldürmeye başladığında –ki buradaki ayrımın üzerini ne kadar çizsem az- ona karşı sempatim de bitmiştir. İlk cinayetten sonra teslim olabilirdi. Kafasına bir silah dayayabilirdi. Bunun yerine o ve tek başına o,bir seri katil olmayı ve sayısız insana ızdırap yaymayı seçti. Şu an Jeffrey Dahmer’i bir antikahraman, kendisini reddeden topluma savaş açan zorbalığa uğramış bir çocuk olarak gören şaşırtıcı sayıda insan var. Bu tam bir saçmalık. Dahmer, zihnindeki ahlak anlayışı neredeyse algının ötesine geçmiş zavallının biriydi. Ona acıyın, ama onunla empati kurmaya çalışmayın.” (My Friend Dahmer’in önsözünden)
Backderf’in My Friend Dahmer’ı bir sınıf arkadaşı hakkında gözlemlerin ötesinde toplumun duyarsızlığına tepkinin kitaplaşmış hali. Kitabın pek çok yerinde Dahmer’in garipsenen davranışlarının yetişkinler tarafından nasıl “görülmediği” okurda ister istemez acı bir tat bırakacak cinsten. My Friend Dahmer’i okurken hissettirilen şey empatiden ziyade insanın kendi geçmişini sorgulama ihtiyacı oluyor. Ergenlik hayatın belki de ilk acımasız dönemi, bu dönemde yaptığımız (ya da yaşadığımız) dışlamalar ve zalimlikler My Friend Dahmer sayesinde bir şekilde gün yüzüne çıkarılıp yüzümüze tutuluyor.
Teknik olarak ünlü çizer Robert Crumb’ın çizgisine bir halli benzeyen My Friend Dahmer oldukça akıcı ve etkileyici bir kitap. Kesinlikle fırsatını bulup okuyun. Bitirdiğinizde bazı şeylere bakışınız değişecek, aksinin imkanı yok.