Bu yazıda yer alan kişi, kurum ve kuruluşlar; bu sefer, tamamıyla hayal ürünü değildir.
Adaletin ve adalet sistemin çeşitli görünümleri üzerine kafa yormaya çalıştığımız yazı dizimizin son yazısını Türk Ceza Hukuku’nun önemli isimlerinden biri olan Faruk Erem’in ünlü bir sözü üzerine şekillendirmek istedim. Çünkü bu yazıyı okumayı bitirdikten sonra sizin de fark edeceğinizi umuyorum, bundan önce aynı konu hakkında yazdığımız diğer üç yazımızın da temeli benim için bu cümleye çıkıyordu:
Suçluyu kazıyınız, altından insan çıkar.
Her suçlu için böyle bir şey söylememiz mümkün değil, hatta bana kalırsa bazı suçlar söz konusu olduğunda bu söz aşırı iyimser bile kalıyor. Bazen, Hitler gibi insanlık suçlularının çok fazla destek bulabildiğini de göz önüne alınca, insanı kazıyınca altından suçlu çıkar diyerek bu sözü çevirmek bile isteyebiliyorum. O yüzden sınırımızı baştan çizelim, söyleyeceklerimizin ve önermemizin kapsamı sağlıklı, fiziki veya psikolojik kısıtlamaları bulunmayan, akli melekeleri yerinde yani kısaca cezai ehliyeti bulunan insanlar için geçerli.
Bir suçun ve suça yönelik yaptırımların tanımlanması için pek çok farklı etken göz önünde bulunduruluyor. Burada bunların hepsinin, bilimsel ve felsefi arka planlarını ele alıp, hukuki yönlerini tartışmayı haddime görmüyorum. Ancak, konumuz gereği bazı kavramları da konuşmamız gerekiyor, bu yüzden lütfen işin uzmanları alınmasın. Ceza ehliyeti, belki de bu kavramların en başında sayılabilir.
Ceza ehliyeti dediğimiz şey, ceza hukuku açısından, bir kişinin işlediği suçtan dolayı sorumlu tutulabilmesi için gerekli nitelikler anlamına gelir. Bu nitelikler yaş, algılama ve yönlendirme yetenekleridir. Her ülkenin kendi anayasasına göre söz konusu niteliklerin kapsamı değişebilir, yaş mevzubahis ise bazı ülkelerde cezai ehliyet yaşı 18 iken, bazılarında 15 olabilir. Burada vurgulanması gereken nokta daha ziyade, cezalandırma söz konusu olduğunda, cezai ehliyet koşullarını sağlamayan hiç kimsenin suçlu olsa bile cezalandırılamayacağıdır. Çünkü bu kimseler daha en başından bir hukuki ehliyete yani hukuka yetkinliğe sahip değillerdir. Dolayısıyla cezai ehliyeti bulunmayan kimseleri direkt olarak bu cümlenin dışında tuttuğumuzu belirtmek istiyorum.
Cezai ehliyetin belirsiz kaldığı, gri alanlar yok mu peki? Batman’in baş düşmanı, kaosun bir numaralı hayranı Joker’den daha iyi bir örnek gelmiyor aklıma. Haydi, bana katılın, biraz onun üzerinden konuşalım ve suçluyu kazırsak altından insan çıkar mı diye biraz kafa yoralım.
Joker
Joker’i tanımadığınızı iddia etmek gibi bir gaflete asla düşmeyeceğim ve dolayısıyla onun hakkında tanıtıcı cümleler kurmaktan sonuna kadar kaçınacağım. Sadece ufacık bir not düşmek istiyorum; Joker’in içinde yer aldığı pek çok farklı materyalin bulunduğunun ve bunların arasında da birtakım farklılıklar olduğunun farkındayım. Ancak konumuz direkt olarak Joker’in orijini olmadığı için, suç ve suçluluk bağlamında Joker’i sorgularken, bu materyallerden herhangi belirli bir tanesini değil; gerekli olduğu yerlerde hepsini kendimize dayanak almakta beis görmüyorum.
Joker’in esas geçmişi, gizemli kalmayı sürdürüyor. Meşhur Kara Şövalye filmlerinde olduğu gibi pek çok farklı yerde ve zamanda Joker kendi geçmişi hakkında bir şeyler anlatıyor elbette ancak bunların ne kadarının gerçek, ne kadarının Joker’in mizah anlayışının bir ürünü olduğu konusunda tartışmalar da sürüyor.
Joker’in plan ve organizasyon kabiliyeti, insanüstü denilebilecek refleksleri ve zamanlaması, ağır teçhizat kullanmaktaki becerisi gibi sebeplerle travma sonrası stres bozukluğu yaşayan eski bir asker olduğu yönünde görüşler var. Onun kamusal düzene, ahlâk olgusuna ve otoriteye isyanı, özellikle adaleti ve asayişi sağlamakla görevli polislere karşı olan tutumu, buraya dayandırılabilir.
Diğer bir açıklamaya göre, Joker’in eski bir komedyen olduğu, mesleğinde başarısız olduğu için maddi anlamda sıkıntı çektiği, üzerine bir de hamile karısı trajik bir şekilde vefat ettikten sonra da iyiden iyiye keçileri kaçırdığı düşünülüyor. Yüzündeki çarpık gülümsemeyi ve insanları gülme gazıyla öldürmesini de buraya dayandırabiliriz.
Yahut da onun çektiği birtakım sıkıntılar ve zorluklar sonucunda bir soyguna karıştığı, soyguna müdahale etmek için gelen Batman’den kaçabilmek amacıyla yüzünde bir maskeyle kimyasal bir varilin içine daldığı, Batman’den de bu yüzden nefret ettiği gibi geçmiş hikâyeleri mevcut. Yüzünün şeklini, ten renginin tebeşir beyazı olmasını ve saçlarının yeşilliğini de buraya bağlayabilmekteyiz.
Elimizdeki bilgilerden yola çıkarak kesin olarak söyleyebileceğimiz ve konumuzu asıl ilgilendirdiğini düşündüğüm şeylerse Joker’in, Joker oluşundan sonrasını kapsıyor. İnkâra meydan bırakmayacak şekilde Joker, akıl ve mantığa sığmayacak şekillerde suçlar işleyen ve adının karıştığı suçların listesi gasptan, toplu cinayete; işkenceden, nükleer terörizme kadar genişletilebilen bir adam. Bunların yanında uzatmalı ve istikrarlı bir hobi olarak Batman ve çevresindeki insanlara eziyet ediyor, mesela bir dönem Batgirl olan Barbara Gordon’u sakat bırakıyor, ikinci Robin’i, yani Jason Todd’u, öldürüyor.
Joker’in Ehliyeti
Konumuz için önem arz ediyor diye düşündüğüm için tekrarlayalım: Ceza ehliyeti, ceza hukuku açısından, bir kişinin işlediği suçtan dolayı sorumlu tutulabilmesi için gerekli nitelikler anlamına gelir. Bu nitelikler yaş, algılama ve yönlendirme yetenekleridir. Zaman ve zeminin şartlarına göre bu niteliklerin kapsamı değişebilmektedir. Ancak hâlihazırdaki şartlara göre cezai ehliyeti bulunmayan insanlar, suç işleseler bile, hukuki açıdan yetkin kabul edilmedikleri için, diğer suçlularla aynı şekilde cezalandırılmazlar. Onlar için cezalandırmadan ziyade yeniden yaşama kazandırmaya yönelik faaliyetler ön görülür veya bunun imkânsız olduğu durumlarda akıl hastaneleri gibi kurumlar devreye girer.
Joker’in yakalandığı zamanlarda nasıl bir ceza yaptırımına tâbi tutulduğunu hatırlarsak bir önceki cümlemiz daha anlaşılır hâle gelecektir sanırım. Batman’in Joker’i öldürmemesi veya ikilinin arasındaki garip, bağımlı ilişkinin çeşitli görünümlerinden bahsetmiyorum. Dikkat çekmek istediğim nokta ise aslında şu: Joker’e dönüştükten öncesinde ve sonrasında, her yakalandığında hapishane yerine bir akıl hastanesine kapatılması. Çünkü hayat arkadaşı, biricik eşi Joker tarafından öldürülen Komiser Gordon’un kendisi bile onun akli melekelerinin yerinde olmadığının farkında.
Hapishanede geçirdiği sürede, diğer suçlulardan beklenildiği gibi hatalarından pişmanlık duymayacak çünkü pişmanlık, ahlâk gibi kavramları algılama kabiliyeti yok. Cezasını tamamladıktan sonra toplumla uyumlu, dürüst, işinde gücünde, normal bir vatandaş olmayacak çünkü bu kavramlar onun için hiçbir şey ifade etmiyor. Joker’in yaptıklarına karşılık olarak özgürlüğünün kısıtlandığını kavramasının bile mümkün olduğunu düşünmüyorum, o daha ziyade bunların hepsini bir oyun olarak algılayacak. Bir seferinde Asylum’daki hücresinden sırf Batman’e bir başka sıkıntı çıkartmak için kaçıp, amacına ulaştıktan sonra kendi rızasıyla, kaçtığı gibi geri dönmesinden bile belli bu. Bu adam amiyane tabirle deli ve cezai ehliyeti yok.
Şu hâlde onu hapishaneye süre doldurmaya göndermektense, yeniden yaşama kazandırılması için olmasa bile, kendisine ve başkalarına zarar vermesini engellemek için psikolojik yardım alması şart görülüyor ve Joker her seferinde hapishaneye değil, tımarhaneye kapatılıyor.
Gri Bölgeler
Peki, ama emin miyiz? Joker’in gerçekten ceza ehliyeti yok diyebilir miyiz? Medeniyet tarihinin bin yılları açan hukuki birikimi hakkında derin bilgilere sahip değilim ama bu soruyu kendi ülkemizden yola çıkarak cevaplamaya çalışabilirim sanırım. Haydi, bismillah.
Türk Hukukunda cezai ehliyet, Medeni Hukuk’un 9. maddesinde belirtilen fiil ehliyetinin yorumuna göre değerlendirilir. Kişinin fiil ehliyetine sahip olduğunu kabul edebilmek için ergin yani yetişmiş olması, ayırt etme gücüne sahip olması ve kısıtlı olmaması gerekmektedir. Türk Ceza Kanunu’nun 32. maddesinde belirtilen cezasızlık sebebi olan akıl hastalığı veya davranışlarını yönlendirme yeteneği olmayan kişilere ceza verilmemesinin temel nedeni de bu kimselerin fiil ehliyetlerinin olmamasıdır.
Yukarıdaki bilgilerden hareketle -tabii işin uzmanlarına bırakmamız gereken yorum kısmını ayrı tutarak- Joker’in cezai ehliyeti hakkında bazı çıkarımlara varabiliriz sanıyorum ki.
1) Kişinin ergin yani yetişkin olması gereklidir.
Joker’in bir yetişkin olmadığını savunmayacağımızdan emin olarak bu maddeyi eliyorum.
2) Kişinin mümeyyiz yani ayırt etme gücüne sahip bir birey olması, yaptığı eylemlerin anlamını ve sonuçlarını idrak edebilecek durumda olması gereklidir.
Joker’in psikolojisinin bozuk olduğundan, ahlak ve düzen gibi bazı kavramları diğer herkesten farklı algıladığından ve sağduyudan mahrum olduğundan şüphemiz yok. Bu bakımdan yaptıklarının, mesela toplu cinayet işlemesinin kötü bir şey olmadığını düşünüyor olabilir. Ancak yaptıklarının sonuçlarını idrak edebilmek noktasında işler değişiyor.
Mesela Joker’in bir –sayıyla 1– tane insan evladının üzerine üzerine nişan alarak Bazuka fırlatıp; sonrasında o insanın parçalara ayrılacağına, yerin kırk kat dibine doğru kısa bir seyahate çıkacağına veya bir tesadüf sonucu hayatta kalsa bile muhtemelen hayatının sonuna kadar sakat kalacağına dair fikri olmadığını iddia edemiyorum, üzgünüm.
Öte yandan haydi, bu bir anlık öfke patlamasının, zaten duygu durumu bozuk bir insanın ani ve içgüdüsel hareket etmesinin bir sonucu olsun diyelim; Killing Joke gibi örneklerde Joker, birebir Batman’e bir şeyleri ispat etmek için uzun vadeli, planlı, birden çok aşamalı suçlar işliyor, buna ne diyeceğiz? Şu hâlde yüksek müsaadenizle Joker’in gayet de yaptığı eylemlerin sonuçlarının farkında olduğunu, hatta bu sonuçlara ulaşabilmek için yüksek beceri gerektiren birtakım planlamalar yaptığını söylüyorum. Yaptığı eylemlerin sonuçlarını önemsemiyor olması bunu değiştirmiyor.
3) Kişinin kısıtlı olmaması gereklidir. Yani kişinin Baskı altında olmaması, emir komuta zinciri esasından etkilenecek şekilde silah altında bulunmaması, mahkûm veya tutuklu olmaması, muhakeme yeteneğini bozacak derecede alkol ve uyuşturucu benzeri maddeye maruz kalmaması yahut farklı durumlarda bazı eylemleri gerçekleştirmek için fiziki muafiyetlerinin olmaması gerekmektedir. Yalnız bu maddenin özellikle akıl sağlığı, bağımlılık ve fiziksel kısımları için mahkeme kararının bulunması gerektiğini de belirtelim.
Joker’in birilerini öldürürken yahut birilerini öldürmek için planlar kurarken her seferinde uyuşturucu kullanıp kullanmadığıyla ilgili bir şey söyleyemiyorum. Ancak bu eylemlerin birçoğunu gerçekleştirirken askerlik yapmadığını biliyorum. Tutuklu veya hapiste değil, adamı zaten hapse atmıyorlar, bir de zaten suç içeren eylemlerini bir yere kapatılmadığı zamanlarda gerçekleştiriyor. Harley Quinn de dâhil olmak üzere kimse Joker’i baskı altına alıp suça teşvik etmiyor. Fiziki olarak evet, vücudunda deformasyon bulunuyor ancak bunlar hareketini kısıtlayacak şeyler değil. Tabii burada bir şerh düşüp, beyin kimyasında oluşan birtakım bozulmaları ayrı tutmak lazım.
Bir de mahkeme kararıyla kısıtlanmak demiştik sanırım, Joker’in en azından Joker olduktan sonrası için böyle bir kararı bulunmaktadır diyebiliriz. Dolayısıyla Joker’in kısıtlı olduğunu söylemek de yanlış olmaz.
Netice olarak Joker, cezai ehliyete sahip olmanın iki koşuluna tamamen uymakta, birine ise uymamaktadır. Şu hâlde Joker’in cezai ehliyetiyle ilgili takdiri size bırakıyorum. Ancak bana sorarsanız, kendisine bunca hayran toplayan ve deliliğinden ziyade özellikle karizması ve kötücül zekâsıyla övülen bir insanın yaptıklarının bilincinde olmadığını öne sürmek ve bu yüzden de onu cezalandırmamak abes bir durum.
Kötü Bir Gün
“…anlıyorsun ya, beni yakalayıp akıl hastanesine geri yollamanın bir önemi yok. Gordon delirdi. Kendimi kanıtladım. Benim ve diğer herkesin arasında hiç bir fark olmadığını gösterdim! Hayattaki en aklı başında adamı deliliğe indirgemek için sadece tek bir kötü gün yeterli. İşte dünya benim bulunduğum yerden ancak bu kadar uzakta. Sadece tek bir kötü gün.”
Az önce Killing Joke ismi geçince sizin de aklınızda birden belirdi mi bilmiyorum ama bana kalırsa Killing Joke’daki Joker tiradı, yazımızın son başlığına isim verecek kadar önemliydi. Sadece Joker’in nasıl Joker olduğunu anlamamız veya Joker’in eylemleriyle duygudaşlık kurmamız için değil, yazımızın başında geçen ve derinden derine üzerine kafa yormak istediğim o cümle için de önemli buluyorum.
Önceki iki başlıkta Joker’in kesinlikle cezalandırılması gerektiğini ve şüphe götürmeyecek şekilde bir suçlu olduğunu düşündüğümü anlatabilmişimdir diye düşünüyorum. Ancak bu durumda bile adaleti işletmemiz gerektiğinde merhamet ve vicdanı elden bırakmamamız gerektiğini söyleyeceğim. Alıntıyla devam edelim:
“…bir keresinde kötü bir gün geçirmiştin, haksız mıyım? Haklı olduğumu biliyorum. Kötü bir gün geçirdin ve her şey değişti. Yoksa neden uçan bir sıçan gibi giyinesin? Kötü bir gün geçirdin ve bu seni diğer herkes gibi delirtti.”
Yazımızın başına geri götürüyorum sizi: Söylediklerimiz ve konuştuklarımız, sağlıklı ve akli melekeleri yerinde olan insanlar için geçerli. Çünkü bu koşullar altında suç işleyen insanlar, ancak zorunda kaldıkları için suç işlerler. Ya nefsi müdafaa vardır ortada ya da Sefiller’de Jan Waljean’ın yaptığı gibi evladını doyurmaya gücü yetmeyen birinin çalmaya itildiği bir somun ekmek gibi geçirilen bir kötü gün.
“…demek istediğim, senin derdin ne? Senin, sen olmana ne sebep oldu? Belki kız arkadaşın mafya tarafından öldürüldü? Erkek kardeşin bir haydut tarafından doğrandı? Eminim bu tür bir şeydir. Bunun gibi bir şey… Bana da bunun gibi bir şey oldu biliyor musun?”
İnsanlar, durduk yere suç işlemezler. Sağlıklı, normal, akli melekeleri yerinde olan hiçbir insan, evladını suçlu olsun diye yetiştirmez. Böyle insanlar suç işlediğinde ortada ya Aziz Nesin’in Yaşar’ının maruz bırakıldığı gibi işlemeyen adalet sistemleri vardır ya da Punisher’ın başına gelenler gibi, bir kötü günde bütün aileleri ellerinden alınan kimseler.
Peki bunlar Joker’in bilinçli olarak yaptığı (bana göre) kötülükleri haklı çıkarıyor mu? Zaman zaman insanların Joker ve benzeri kurgusal karakterlere aşırı bir sevgi ve hayranlık beslediklerini görmek beni rahatsız ediyor. Onların yaptıkları şeyleri haklı çıkartmamalıyız, adalet terazisinden ve iyilikten şaşmamalıyız bu bir gerçek. Eğer öyle yaparsak çünkü herkes kendi intikamını arar ve daha çok kötülük olur dünyada. Ama bakın Joker ne diyor:
“…bana da bunun gibi bir şey oldu biliyor musun? Ben ne olduğundan tam olarak emin değilim. Bazen bir şekilde hatırlıyorum, bazen başka bir şekilde… Eğer bir geçmişim olacaksa, bunun çoktan seçmeli olmasını isterim! Hahaha! Fakat demek istediğim… Demek istediğim şu ki, ben delirdim. Dünyanın ne kadar karanlık, berbat bir şaka olduğunu gördüğüm zaman bir yaban ördeği gibi delirdim!”
Joker, bir zamanlar sağlıklı, normal, akli melekeleri yerinde bir insandı. Ana rahmine düşüşünden itibaren birtakım haklara sahipti. Bu haklar, her ne olduysa elinden alındı. Adalet duygusu sarsıldı, adalet duygusunun yok oluşuyla birlikte dünyası da anlamsızlaştı. Sefiller’de Jean Valjean’ı serbest bırakmasına rağmen, adaleti sağlama görevini yerine getiremeyen polis şefine de öyle olmuştu; Valjean’ın merhameti karşısında, inandığı adaletin öyle bir şey olmadığını fark etmiş ve buna dayanamayıp intihar etmişti. Benzer durumdaki Joker intihar etmedi belki ama o zamana kadar yaşadığı hayat da sona erdi.
O bir kötü gün yaşanmadan önce Joker, hepimiz gibi bir insandı. O bir kötü gün yaşanmadan önce, bugün karşımıza çıkan bütün suçlular, hepimiz gibi bir insandı. Ancak o bir kötü gün, tıpkı hepimizin başına gelebileceği gibi, yaşandı ve her şey değişti. Bu, Joker’i veya bir başka kötücül suçlunun yaptıklarını affettirir demiyorum. Sadece, insanız ve insana dair olan hiçbir şey bize yabancı değil* demek istiyorum.
Bu serinin ilk yazısındaki önermemiz yine bir Faruk Erem sözü üzerineydi “Adalet, merhamet değil”di ama vardığımız noktada adalet, merhametli olmalıydı. Punisher üzerinden örnek vermeye çalıştığımız ikinci yazımızda adalet, intikam da değildi ancak bazen adaletin tecellisi vicdanımızı tatmin etmediğinde geriye kalan tek seçenek olan intikam, adalet gibi görünebilirdi. Aziz Nesin’in ironilerle bezeli Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz’ını konuştuğumuz üçüncü yazımızda da sorunumuz, vicdan olmadan adaletin sağlayamayacağıydı. Joker üzerinden derdimizi anlatmaya çalıştığımız bu son yazımızda ise merhamet ve vicdan bizi, adaletten bahsettiğimiz her noktada suçluların da bir insan olduklarını aklımızda bulundurmaya zorluyor diye düşünüyorum. Suçluyu kazıyoruz, altından insan çıkıyor.
———————-