“The most human take on the superhero story I have ever seen”

Mike Mignola – Hellboy’un yaratıcısı

14796_400x600

Bu sefer üzerine konuşacağım çizgi romanı üç sene evvel okuma fırsatı edinmiştim. Geçtiğimiz günlerde albüm yeniden elime geçince bir kez daha baştan sona okudum. Yetmedi, bir de irili ufaklı mesajları yakalamak için bir kez daha üzerinden geçtim. John Arcudi ve Peter Snejbjerg‘in 2010 yılında tamamladıkları A God Somewhere‘i herkes benim gibi defalarca okur mu bilmiyorum ama bir kere sayfalarını hakkını vererek karıştırmak bile okuyanda çarpıcı etkiler bırakacaktır, orası kesin.

A God Somewhere, bir meteor yağmurunun ardından süper güçler edinen Eric’in hikayesini en yakın arkadaşı Sam’in gözünden anlatıyor. Eric, kardeşi Hugh ve Sam üniversite yıllarında biraraya gelmiş, ardından geçen on senede de güçlü bir arkadaşlık bağı geliştirmişlerdir. Eric ve Sam grubun hiç büyümeyen çocukları olarak kalırken Hugh (üçlüdeki herkesin platonik aşkı olan) Alma ile evlenmiş ve daha farklı sorumluluklarla dolu bir dünyaya yelken açmıştır.

Aralarında günler geçtikçe artan farklılıklara rağmen dostluklarını her daim güçlü tutmak isteyen üç arkadaş daha kitabın ilk bölümünde herkesin hayatını uzun yıllar etkileyecek büyük bir sınavla karşı karşıya kalır: Gerçekleşen meteor yağmurundan düşen bir cisim gecenin bir vakti Eric’in evine isabet eder. Enkaza dönen mahalleye giden Sam Eric’in yaralı olup olmadığını öğrenmek için kendini yıkıntı halindeki binaya atar. Eric meteor faciasında yara almamıştır ve sağlıklıdır. Yakın zamanda keşfedecekleri şey ise Eric’in bu felaketten mucize eseri olarak kurtulmakla kalmadığı, çarpan meteorla birlikte pek çok insanüstü güç de edindiğidir.

godsomewhere_preview2b
Aslında çok rutin bir tema üzerinde dolaşan A God Somewhere iki işi çok iyi kotararak son on beş yılın en güçlü süperkahraman dramalarından biri olma şerefine erişiyor. Birincisi, kitabın süperkahramana dönüş meselesini oldukça trajik bir olay olarak okumayı seçmesi. Burada trajediden kastettiğimiz (ana akım çizgi romanlarda alışık olduğumuz üzere) belli güçler edinen karakterin yaşadığı travma üzerine iyilik şovalyesi olmayı seçmesine yol açan türden bir trajedi değil, Bruce Wayne’in ailesinin katledilmesi ya da Peter Parker’ın amcasını kaybedişi gibi  kahramanlığa motive edici bir noktadan okumuyoruz olayı.

A God Somewhere’in bakış açısına göre bir insanın başına gelebilecek en trajik şey, süper kahramana dönüşme durumunun ta kendisi. Eric büyük fiziksel güç ve uçma yetisini elde ettikten sonra hem kardeşi hem de Sam ile ilişkilerinde ciddi sarsılmalar yaşıyor. Ailesiyle olan ilişkilerini tüm şöhret ve tanrısal seviyede gördüğü güçlerine rağmen toparlayamayan Eric’in bir noktadan sonra insanlığa olan inancı da yok olup gidiyor.  Kitap bu noktadan sonra çok temel bir sorunun üzerinden gidiyor: İnsanlığa kırgın bir yarı tanrıya insanlara kendi varlığını tehlikeye atacak ölçüde değer vermesi için ne sebep sunabilirsiniz ki?

ags2

A God Somewhere aslında ana akım çizgi romancılık için 20. yüzyılın ilk yarısında uydurulmuş ve bir gelenek olarak halen korunan “bilge süper kahraman” fikrinin bir yanılsamadan ibaret olduğunu (yeniden) gösteriyor. Kriz zamanlarında insanları birarada tutmak için yaratılan Superman azizliği insanları statükoda tutmak için üretilen hoş bir beklentiden fazlası değil. Arcudi ve Snejbjerg’in DC’nin pek çok serisinde daha önce çalışmış olmaları da onları üretilen bu miti içeriden tanıyan isimler haline getirmiş önemli bir bilgi. Eric’in özellikleri ve ilahi duruşunun Superman’in sahte bilgeliğine bir tepkiyle yaratıldığını hissetmek de zor değil.

Kitabın başarılı olduğu ikinci şey ise Eric’in ailesi ve Sam ile ilişkisinin son ana kadar oldukça detaylı ve güçlü bir şekilde işlenmesi. Yer yer yapılan geriye dönüşler ile Eric, Sam, Hugh ve Alma arasındaki tüm birlikteliğin köklerine kadar inebiliyor, geçmişteki mutluluğun Eric’teki değişim ile nasıl paramparça olduğunu an be an gözlemleme şansı buluyoruz. Çoğu benzer işte ikincil plana atılan bu yaklaşımın A God Somewhere’i ayrıksı bir noktaya getirdiğini söylemek gerek.

godsomewhere_preview2c

Özellikle Snejbjerg’in vahşeti göstermekten hiç çekinmeyen güçlü çizimleri ile harika bir görsellik kazandırdığı A God Somewhere için konu hakkında Watchmen’den bu yana yapılmış en iyi iş dersem asla abartmış olmam. Başta Dr. Manhattan sevdalıları olmak üzere çizgiromanı ve seçilen temaları eleştirel bir bakıştan okumayı seven herkesin kesinlikle tecrübe etmesi gereken bir kitabımız var. A God Somewhere’i İmkanınız varsa hemen edinin ve ilk fırsatta okumaya çalışın. Kitabın ardından çizgiromanlardan beklentileriniz büyük ölçüde değişecek, öncelik listenizi yeni baştan hazırlama gerekliliği duyacaksınız.

ags1

 

Author

Eskilerin dediği gibi: "You must gather your party before venturing forth"

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.