Kitaplarınızın 218. sayfasını açın ve lütfen benden sonra tekrar edin: Lumos Maxima!
Fantastic Beasts and Where to Find Them ile 2016’nın sonlarında, uzun bir aradan sonra yeniden büyü dünyasına dönmenin heyecanı bir farklıydı hatırlayacak olursanız. İki senelik kısa bir mola sonrası bu yolculuğa tekrardan devam edebilmek de en az o kadar güzel hissettiriyor. Üstelik Harry Potter evrenine dair yeni şeyler kadar, halihazırda bildiğimiz hikayelerin ayrıntılarına da kavuşuyoruz, daha ne olsun?
Serinin ikinci filmi Crimes of Grindelwald için bir süredir kadro haberleriydi, promo fotoğraflarıydı diye minik heyecanlarımızı yaşayadururken bir süredir ölüm sessizliği vardı büyü dünyası cephesinde. Ama nihayet o sessizlik bozuldu ve Crimes of Grindelwald için ilk fragman yayınlandı!
Yorumlamadan önce şuraya iliştiriyoruz, izlemeyen kalmasın ha!
Konuşacak o kadar çok şey var ki arkadaşlar… Nereden başlasam? Hah, sanırım buldum: Hogwarts!
Her Potterhead’in uzun süredir, tek bir duvarını bir saniye dahi olsa görebilmek için kıvrana kıvrana ismini haykırdığı o şahane okul nihayet gözüktü, müjdemizi isteriz! Harry Potter’ın daha portakalda vitamin dahi olmadığı zamanlardaki İngiliz büyücülerinin yuvasını, Newt Scamander’ın okulunu ve daha da önemlisi Albus Dumbledore’un bilge yaşlılığından önce Hogwarts’ta cirit attığı o genç ve enerjik yıllarının yegane merkezini diyoruz. Bir diğer evimiz! Hiçbir şey, o sınırlar içine cisimlenebilen insanların uyandırdığı his gibi değil. Hogwarts ve cisimlenmek? Yasak değil miydi ya? Hay Allah! Bakalım bu sefer bu kurala dair neler göreceğiz… O yıllarda aslında yasak değildi evlat, tuvalete bile cisimlenirdik diyecek mi bir babayiğit acaba? Ne dersiniz?
Peki gelelim bu sefer Newt Scamander’dan sahneyi çok bariz bir şekilde çalacak olan isme: Albus Dumbledore. Arkadaşlar şunu söylemem lazım ki Jude Law fazla iyi. Gerçekten de hakkıyla bir genç Albus Dumbledore izleyeceğiz ve bundan da büyük zevk alacakmışız hissiyatı veriyor adam şu kadarcık fragmanda. Ayrıyetten o meşhur Püfür‘ünü yeniden kendisinin elinde görebilmek (Felsefe Taşı’ndan bu yana malumunuz o bilge ellerde değildi pek) ve ışıkları ampullerden söküp alırken sonrasında neler olacağını merakla beklemek de çok ayrı bir mutluluk. Ne hınzırlık peşindesin Albus?
Dumbledore ile Grindelwald’ın filme ve seriye dahiliyeti konusunda çoğu hayran ikilem yaşamıştı zamanında hatırlarsanız. Fakat bu fragmandan sonra o ikilemin, endişenin bir şekilde durulabileceğini söylemek isterim. Zira koskoca serinin sürekli olarak Newt Scamander üzerinden gitme gerekliliği varmış hissiyatı ve her filmin isminde mutlaka Fantastic Beasts yazacak olmasının gerçekliliği ile insan ister istemez “E birincisiyle nasıl alakalı olacak? Kalanı bağlayamazlar.” diye geçiriyordu içinden. İşte bu sefer onu demeyeceğiz, aksine “Güzel bağlamışlar, helal.” diyerek salondan çıkabiliriz gibime geliyor.
Bunu dememin sebebi de Dumbledore-Newt ilişkisinde yatıyor aslında. Herkes Newt Scamander’ın, Dumbledore’un profesörlük yıllarında öğrenci olduğunu biliyor evet. Fakat bu öğrenci-öğretmen ilişkisinin birkaç adım daha ileriye gidip hayat emanet etme boyutuna gelecek kadar önemli bir pozisyonda olduğunu muhtemelen ilk defa görüyor olacağız. Öyle ki “Grindelwald’a ben açık açık karşı gelemem, bunu sen yapabilirsin sadece.” diye son gaz güvenini aşıladığı pek sevgili öğrencisine karşı Dumbledore’un stratejik zekasının her bir parçacığını izleyeceğiz, belli. Bu sayede de Newt Scamander’ın ilk filmin başından beri ana karakter oluşunu ve öğrencilik yıllarında kimse tarafından onaylanmayan davranışlarına ve kişiliğine rağmen (okuldan atılmıştı yani, az değil) gerçekten has bir büyücü olduğunu görürüz belki. Newt Scamander’ın kendince asi, uyumsuz ruhunu Dumbledore’un “Eğer onu eğitebilmiş olsaydınız, Newt’ın kurallara çok da uymadığını bilirdiniz.” minvalindeki cümlesiyle dedçok rahat sezebiliyoruz bu fragmandan. İşte bize bunlarla gelin, karakteri daha çok anlatın!
Karakter demişken, dikkat çekmek istediğim iki isim daha var. Hayır, iki deyince akla gelen ilk isimler olan Goldenstein kardeşler değil, en azından şimdilik. Ben daha çok Jacob ve Grindelwald üzerine yürümek istiyorum bu noktada.
Öncelikle Jacob’ın, bir önceki filmin sonunda muallakta bırakan sahnesi sebebiyle tartışmalar yaratan birçok hayran teorisinin sonunda bu fragman ile netlik kazanması çok iyi oldu. Bizim de şöyle bir teorimiz vardı, olursa çok iyi olmaz mı falan diyorduk hatta. E, bu ilk fragman ile bunun aksini ispatlayan bir şey olmadığına göre gerçeği söyleyelim o halde: Jacob Kowalski her şeyi hatırlıyor millet! En azından bu alemde onu bir kez daha görebileceğiz, her türlü kardayız! Üstelik Newt’ın heyecanlı maceralarına son derece yükselen bir dost olarak Jacob açık ara farkla en renkli karakterlerden.
Grindelwald’a gelirsek… Johnny Depp sebebiyle hayranların arasında uçurum yaratan Grindelwald, hala tam anlamıyla ne uzun uzun konuşmuş ne de salına salına bir şeyler yapmış halde. Bir cümlecik sesi ile, birkaç savaş sekansıyla falan gidiyoruz hala, hayırlısı. Fakat beklediğimiz ciddi anlamda karanlık büyücü geçmişine layık bir Gellert Grindelwald izleyeceğiz hissiyatı veriyor bu fragman. Ne dersiniz? O psikopat albino-vari makyajıyla Johnny Depp’in oyunculuğu umarız bizi hayal kırıklığına uğratmaz.
Credence’ıydı, sihirli yaratıklarımızdı, yeni karakterlerdi, ilginç sirk sahneleriydi, Goldenstein kardeşlerinin ne olacağı belirsiz sekanslardı derken fragman şimdilik tadında bırakarak heyecan parçacıklarıyla hayranlara ufak bir an yaşatıyor. Bu açıdan tatmin edici ve iyi diye değerlendiriyorum ben. İlerleyen trailer ve teaserlara da malzeme bırakmışlardır neşesiyle şu anlık Potterhead bünyeler mutlu diyelim mi?
Şahsen fragmanı izledikten sonra, ilk filme yapılan birçok eleştirinin boşluksal anlamda kendini tamamlayacağını ve belki de biraz daha sert bir senaryo izleyeceğimizi düşünür oldum. Grindelwald kadar karanlık bir büyücünün yıllarını, yıkımlarını (e filmin adı zaten adamın suçlarını bas bas bağırıyor) izleyecekken ciddi anlamda yetişkin büyücülerin dünyasındaki zorluklarla karşılaşacak olmak beni heyecanlandırıyor. Harry Potter’daki okul hayatı ve bizim de kahramanımızla alışmaya çalıştığımız büyücü dünyasının yenilikleri sonrasında, halihazırda bildiğimiz bu dünyanın çtonk diye her şeyiyle daha gelişmiş halini göreceğiz. Filmden sonra bütün bunlar üzerine kafa patlatabilecek olmak ve uzun uzun büyücü dünyası sınırları içinde Rowling’in senaryosunun orasını burasını çekiştirebilme şansı, düşündükçe hala heyecanımı yükseltiyor!
Genel anlamda öyleydi böyleydi derken biz sevdik fragmanı. İlk filmden daha iyi bir şeyler izleyebiliriz hissiyatını almak mutlu etti kısaca. İncik cincik etmedik pek her sahneyi, ilerleyen vakitlerde talebe göre yine yazı dizilerinde destanlar döşeriz dilerseniz. Ama şimdilik ilk somut fragmanımız için o meşhur kapanış sorumuzu da yazalım buraya ve sözü size bırakalım: Sizce nasıldı?