Dedik ya, Daredevil daha ilk bölümden doğru perdelerden girdi işte. Katoliklik, korku, Matt’in babasıyla olan ilişkisi, hukuk… Karakterin tüm kısımları ihtişamla inceliğin karıştığı yerlerde verildi izleyiciye. İkinci bölüm bundan ne eksik, ne de fazla yaptı. Çok cesur bir anlatım yöntemi tercih etti ve “teşhir” diye kabaca çevirebileceğimiz “exposition” konusunda resmen bir Master dersi verdi izleyiciye. İnanın çok fazla övmekten korkuyorum “taraflısın” diyeceksiniz diye; ama elimde değil, övülmeyecek bir yeri yok bunun.
Bu “teşhir” mevzusu çetrefillidir aslında. İzleyicinin bilmesi gereken bazı şeyler vardır; ama her şeyi de ekranda aksiyon hâlindeyken gösteremezsiniz. Daredevil’ın tutup da küçük bir çocuğu kurtarma peşindeyken Rus mafyasının altı üyesini birden nasıl nakavt ettiğini, babasının da oğluna şerefli bir miras bırakmak için nasıl kendini feda ettiğini sahnelerle gösterebilirsiniz elbette; ama Daredevil’ın şehirde bırakmakta olan izi tane tane anlatamayacaksanız, bir şekilde karakterler arası diyalogda vermeniz gerekir. Buna da teşhir denir.
Çoğu dizi ve film bu teşhir meselesini çok kör göze parmak sokarak geçiştirmek zorunda kalır. Marvel belki de bunun en fazla göze sopayla girmiş olan örneği. Guardians of the Galaxy’nin sonunu hatırlar mısınız? Yondu’nun yancısı kaptanına “İyi oldu şu Quill’i parasını aldığımız gibi babasına teslim etmediğimiz, zaten biraz da it bir herifti” demişti durduk yerde. Burada James Gunn Yondu ve ekibinin Peter’ı aslen babasına teslim etmek için kaçırdığını vermek istemiş, ama bunun incelikli bir yöntemini bulamamıştır.
Daredevil ekibi de bu bölümde Murdock’un Hell’s Kitchen’da bir süredir aktif olduğunu ve etkilerinin şehre yayılmaya başladığını, fark edilmeye başladığını vermek istedi. Bunu da Claire karakteriyle yaptılar. Çizgi romanlarda “süper insanların gizli hemşiresi” Night Nurse karakterinden uyarlandığı çok belli (ve yanılmıyorsam da zaten resmen doğrulanmış) karakteri oturttular karşısına Matt’in, ve ikili arasındaki çok sağlam yazılmış, ince ince gül gibi açılan, elini hemen belli etmeyen diyaloglarla yaptılar teşhiri. İzleyici olarak doğal olmayan bir akışın tanığıymışız gibi hissetmedik; verilen şeye inandık.
Bunu aynen Foggy – Karen alt konusu için söylemek mümkün değildi, dizi Karen’ın yaşıyor olabileceği travmayı yer yer veremedi; ki, bölümle ilgili yapabileceğim tek eleştiri de budur. Karen daha kısa bir süre önce ölümle burun buruna gelmiş, bunu da bir değil, üç kere yaşamış bir insan için fazla neşeliydi. Yazarlar bu travmaya inceden değindiler, değindiklerinde de ortaya duygusal anlar çıktı, ama biraz da hafif siklet kaldı.
Peki bu bölümün genel hissiyatından bir şey çaldı mı? Hayır. Bu sahneler ana Battlin’ Jack ve Daredevil ile Night Nurse muhabbetlerinin tüyleri diken diken edici ağırlığı ve vuruculuğunun yanında akışa karıştı gitti. Zaten çok değillerdi ama, çok olsalar da önemli olmazdı. Jack’in dönüp hep hayal ettiği gibi isminin bağrıldığını duyduğundaki yüz ifadesinde olduğu gibi, ya da Daredevil’ın ümüğünden tuttuğu adama “Ben bundan keyif alıyorum” dediğindeki gibi sahnelerde duygular şelale olmuştu zaten. Ne fark eder o saatten sonra Karen biraz az üzülmüş olsa, çok üzülmüş olsa…
8 Comments
Matt’in babasıyla diyalogları babasının doğru kararı vermesi için bence ustaca hazırlanmış , fedakarlığı da çok güzel şekilde , uzatılmadan çok yerinde bir şekilde yansıtılmış … Hele sonundaki seyircilerin ismini haykırışındaki o gururlu bakışı çok güzel bir sahneydi . Night Nurse karakterini de Dawson ustalıkla kotarıyor . Dizinin şu an ki çizgisi fevkalede !
Bu arada aynı sahnelerin Fox’un (Evet film hakları Marvel’a dönmeden önce Fox’un elindeydi.) Daredevil filminde de olması ama aynı etkiyi yaratmaması ilginç değil mi?
Daredevil filminde Jack’in ölümünü umursamamıştım bile, dizide ise hüzünlendim, duygulandım, kendi kendime “bu dizi olmuş ya” dedim. 🙂
Yalnız koridordaki neredeyse kusursuz dövüş sahnesinden bahsetmemeniz ayıp olmuş. Herhangi bir dizide daha iyisinin çıkacağını sanmıyorum. Gerçekten mükemmeldi
İşte Netflix farkı. Marvel’ın dram ve şiddet dozu en yüksek bir saatini izledim, gerçekten harikaydı. Yazıda denildiği gibi tek eksik Karen’dı; Karen-Foggy sahneleri Karen’in travmasını anlatacak gibi başladı ama pek girmediler o konuya, girseler de bölüm bu kadar ağırlığı kaldıramazdı herhalde 🙂 Ayrıca tüm Night Nurse hikayesinin arkasında Matt ve babasının hikayesi ne de güzel anlatıldı öyle..
Karen başta yeterince üzgündü de, şişelerce alkol tüketince, tabi gülüp eğlenmeye başladı o da. Bence normal ya. 🙂
Long take tekniği ile çekilen koridordaki dövüş sahnesine değinmeniz gerekirdi. Birdmande film boyunca ve true detective dizisinin bir sahnesi bu şekilde çekilmiştir ve bu çekim tekniği çok usta bir yönetmenlik+oyunculuk ister.
Zaten Daredevil en sevdiğim marvel karakterlerinden biridir. Diziyi hayranlıkla izlerken bir de long take dövüş sahnesi çıkınca karşıma resmen ağzım açık kaldı.
son sahnedeki dövüş ve cocugu kucagına alıp cıkması şahaneydi. inşallah daredevili captain america civil war’da görürüz