Marvel’ın diğer tüm işlerine bakıyorum. Captain America, Iron Man, Hulk, Guardians of the Galaxy, Agent Carter, Agents of SHIELD… Thor dışında kötü adamıyla tanımlanan tek bir iş bile yok burada. Hatta hepinize Hulk’ın kötü adamının kim olduğunu sorsam, belki hatırlayamazsınız bile. Diğerlerininkiler de çok zayıf. Ronan, Whiplash, Whitehall, Leviathan’daki psikolog abi… Belki bazıları etkileyici, Alexander Pierce gibi; bazıları da görsel olarak çok çekici, Red Skull gibi. Ama hiçbiri izlerken tüylerinizin ürperdiği, motivasyonlarını ve yapmak istediklerini gün kadar berrak bir şekilde anladığınız kahramanlar değiller. Ama Kingpin öyle. O yüzden, bu beyanım çok nettir; tartışmaya açık olduğuna dahi inanmıyorum. Kingpin, Marvel Cinematic Universe’in gördüğü gelmiş geçmiş en iyi kötü adam.
Daredevil sekizinci bölümünü sadece bize bunu anlatmaya ayırdı. Benim çalışma metodum başından beri aynı. Bölüm başlar, ben not defterimi alırım kucağıma, ayaklarımı uzatırım. Bölümle ilgili yaptığım tespitleri kısa kelimelerle yazarım deftere. Bu bazen “koreografi süper” olur, bazen “yahu ne diyorsun Karen Allah aşkına” denir, bazen “Claire muhteşemmiş” diye gider. Bu bölüm, koskoca elli dakika boyunca sadece bir kelime yazmışım o deftere: Kingpin.
Burada çok başka bir şey var. Vincent D’Onofrio karakteri sadece acımasız bir mafya babası olarak oynamıyor. Karakter metinde öyle yazılmamış zaten, eyvallah. Ama D’Onofrio bundan çok daha fazla bir şey katıyor o çorbanın içine. Her cümlesinde sesinin haffiten titremesi sanki içinde daima durdurulamaz bir şekilde yanan bir öfkeyi kontrol etmeye çalıştığı izlenimini veriyor. Bakışlarını kaçırışı, gözlerini kırpışı Fisk’in içindeki kırılgan ve korkan çocuğu; vücut hareketleri de o çocuğu gizlemeye çalışan koca adamı koyuyor önümüze.
Burada gerçekten inanılmaz bir performans var. Gerçekten. Ama o metinden de çok faydalanıyor. Çok kısa sahnelerle, Fisk’in geçmişini öylesine yoğun sundular ki önümüze; geçen bölüm Stick ile olan muhabbet çok zayıf kaldı yanında; belki de beş bölüm verdikleri Matt Murdock hikayesinin alevi söndü. Üç sahne koydular hepi topu. Üç sahne içerisinde; üzerine her seferinde biraz daha bir şeyler katarak, ilk bölümdeki ipin ucunu bu bölümden çekerek karakteri derinleştirdiler. Ve bir anda biz karşımızda etkilenmemesi çok zor bir kötü adam bulduk. Bu Red Skull tarzı bir etkilenme değil. “Vay babayın, ne güzel yapmış adamlar” değil. Bu Tony Soprano tarzı bir etkilenme. Bu Walter White tarzı bir etkilenme.
Ben bu sekizinci bölümü izledikten sonra iyice emin oldum. Daredevil sadece MCU içerisinde anlamlı bir iş değil Agents of SHIELD gibi. Agent Carter gibi kadın perspektifinden bakınca kıymeti katlanan sosyal bir başarı olma anlamı da taşımıyor. Daredevil, iyi bir dizi. Ötesi yok. Bu diziyi sadece Avengers sevenlere önermem ben. Eğer ömrünüzde bir dizi izlediyseniz; herhangi bir dizi izlediyseniz, Daredevil’dan etkileneceksiniz. Daha ötesi yok.
4 Comments
Açıkçası bu bölümü izlerken dark knight ı sinemada ilk izledigim an geldi aklıma. Jokerin iç dünyasına giriş yaptığım an gibi kingpin de aynı etkiyi verdi. 50 dklık bölüm 5 dk gibi geldi. Inanilmazdı
Fisk’in Çince konuştuğu yerde -özellikle “hayır” diye başladığı bi cümle var- çok güldüm yalnız 😀
sırf yorumların yüzünden diziye 2-3 kat daha bağlandım bölümle ilgili çıkarım yapıyorum siteye giriyorum okuyorum bir bakıyorum adam düşündüğüm herşeyi yazmış ayrıca baba nın öldürülme sahnesi anne nin yaptığı ekranda böyle kaldığım nadir anlardan biriydi daha önceleri GoT 1 sezon 9 ve breaking bad in final bölümü (siz bütün bölümleri sayın) böyle hissetmiştim
askerlik anıları için flashback olarak full metal jacket izletiyolarmış:D orda da çavuşunu doğruyodu yanlış hatırlamıyosam