Şu Walking Dead’in olmadığı günlerde hepimiz (bir çoğumuz) zombi açlığımızı giderecek oyunlara bakıyoruz. Piyasada irili ufaklı bu konuda bir çok oyun yapılmakta ve yapılacak. O zaman bana da ne düşüyor? Tabii ki elden geldiğince sizleri bu oyunlar hakkında bilgilendirmek, yeni-eski demeden lezzetli (oyununa göre “üstünde sinekler uçan” da diyebiliriz) bir yemek gibi sunmak. Bu haftaki sevimsiz yemeğimiz ise Dead State.
Tur tabanlı Korku?
Öncelikle oyunumuz Double Bear adlı şirket tarafından yapılmış, tur tabanlı bir hayatta kalma ve hayatta tutma oyunu. Bu açıdan belki biraz Fallout’a benzetebileceğimiz oyunun konusu şöyle; uçakla bir yere gitmektesiniz. Her şey yolunda, uçak seyrinde devam ediyor. Derken, ani bir şekilde uçakta sorun çıkıyor. Siz tam “önce çocuğa mı oksijen maskesini takıyorduk yoksa kendimize mi?” diye düşünürken hop uçak düşüyor. Tabii siz hayatta kalan ender kişilerden biri oluyorsunuz. Kendinize geldiğinizde bir grup insan size bakıyor. Neyse ki (şimdilik) zombi değiller. Gruba hoş geldiniz. Böylece oyunumuz başlıyor.
Oyunda bildiğimiz RPG öğeleri mevcut değil. Yani, evet hızlı olan daha önce oynuyor, yakın dövüşte verdiğimiz hasar kas gücü ile doğru orantılı olsa da seviye atlamak neredeyse imkansız. Bu yüzden oyundaki gelişim seviyesinin yerle bir olduğunu söyleyebiliriz. “Bak ne güzel hayatta kaldım şu kabiliyetimi de geliştirdim” gibi düşünceleriniz varsa yazıdan çıkabilirsiniz. (Sakın, sonra dövüyor patronlar) Bence bayağı büyük bir eksi olmuş oyun için. Seviye atlama daha dinamik olsaydı oyuna daha çok bağlanırdık diye düşünüyorum.
Bacak Yok Kafa Var
Sizi uçaktan kurtaran insanlar olayı size açıklıyorlar; Ölüler kalkmaya başlamış, onlar da şu an bulundukları okula sığınmışlar. Bu küçük denemeyecek grubun her üyesinin farklı kabiliyetleri ve olaylar hakkında farklı düşünceleri var. Ve tabi sizin hakkınızda da öyle. Neyse olayı size açıkladıktan sonra nedenini anlayamadığım bir şekilde hemen sizi lider yapıyorlar…Yani dışarıda zombiler var, her şeyin değeri artmış, kanun diye bir şey kalmamış, millet birbirini vuruyor ama, hayati kararları hiç tanımadığınız bir adam verdiriyorsunuz ? hem de doğru düzgün bir dayanağınız olmadan? Gerçekten bu kısım çok zorlama olmuş. Oyun benim için ilk baştan böyle bir darbe yemişti ama devam ettim.
Az önce de bahsettiğim gibi bence oyunun en güçlü noktası karakter sahibi olan NPC’ler. Yani hem grubunuzda olanlar hem de yollarda evlerde karşılaşacaklarınız gayet karakter sahibi, gayet kendilerine özgü karakterler. Tepkileri, istekleri çoğunlukla birbirinden farklı. Bu yüzden bir karar alırken, hareket ederken sizleri etkiliyorlar. Örneğin başlangıçtaki bayanlardan biri oldukça iyi bir dövüşçü ve yağma yapmak için dışarı çıktığımızda işe çok yarıyor, ancak kızı, sık sık onu dışarı götürmememiz için de yalvarıyor. Yani hatunu dışarı götürürseniz daha yüksek bir dövüş gücünüz oluyor ama bu sefer de kızının morali bozuluyor. Böyle böyle bütün insanları kendinizden soğutabiliyorsunuz…(bakınız ben) Genelde grubunuzdaki her kişiyi mutlu eden en az bir eşya var; örneğin kimileri daha çok deodorant isterken başkalarrı acı sos peşinde olabiliyor. Aslında saçma olduğunu düşünebilirsiniz ancak gerçekten bazen insan ufak tefek şeylere tutunarak hayatta kalıyor. Benim sevdiğim bir ayrıntı olmuş. Olaya gerçekçilik katılıyor.
Beni Yeme Onu Ye
The Walking Dead ile artık iyice alışkın olduğumuz, zombi kıyametinde sadece ölülere karşı değil, insanlara karşı da savaşma olayımız oyunumuzda da mevcut. Herkes farklı yollarla hayatta kalmaya çalışıyor. Peki Zombiler ne durumda? Aktarayım; zombiler aslında hiç fena olmamış. Grafik olarak çok iyi görünmeseler de oldukça “zombi” olmuşlar. Örneğin tur tabanlı bir oyun olsa da, seçtiğiniz kişi bir zombinin yanına koşup “dövüş” modunu başlatabiliyorsunuz. Böylece neredeyse bütün karakterler zombiden önce oynuyor ve zombinin kafasını patlatmış oluyorlar. Gerçekten de bir zombi hazırlıksız yakalandığında -özellikle sağlam silahlarınız varsa- hemen işini bitirebiliyorsunuz. Zırhlı zombi, dayanıklı zombi gibi bazı farklı zombi türleri de var. İnsanlarla dövüşüp aynı şekilde onları da öldürdükten sonra bazıları zombi olabiliyor. Bu durum arkadaşlarınız için de geçerli. İki saat önce hayatınızı kurtarmış kişiyi öldürmek ve üstündekileri yağmalamak zorunda kalabiliyorsunuz. Gerçekten iç bükücü.
Ölümün Ciddiyeti ve Mantar Yetiştirmenin Önemi
Kazandığınız zaferler, ölen kişiler, din, hatta sığnağa aldığınız kedi köpek bile moralleri çok farklı şekilde etkileyebiliyor. Bazı hareketlerle bazılarının çok hşuna giderken bazıları için “bitmiş” olabiliyorsunuz. Yine sadece siz değil insanlar birbirleri hakkında da fikir sahibiler. (bir dedikodu dönüyor ki sormayın) Bu yüzden verilen kararlar çok önemli. Bu anlamda grafikleri kötü ve çok fazla yağma olan bir The Walking Dead oyunu olmuş diyebiliriz. (Çok mu taktım bu diziye nedir) Yine moralleri ve hayatları etkileyen önemli şeylerden biri de okulu nasıl geliştirdiğiniz. Okulun etrafındaki çit zaman zaman zarar görüyor, onarılmalı. Tuvalet çalışmıyor, pompalanmalı. Çok stres olduk stres atma odası yapılmalı (???). Ayrıca kuyudan su bulabiliyor ve mantar yetiştirebilme gibi geliştirmelerimiz mevcut. Bu geliştirmeler çok önemli çünkü güvenlik ve yiyecek gibi hayatta kalmanın anahtarını oluşturabilecek şeylere büyük katkı sağlıyor diyebiliriz.
Peki aslında neden kötü? Kötü mü?
Kısaca toparlayayım; Evliya sabrınız varsa ya da aksiyona çok aç değilseniz oyun fena sayılmaz. Ama oyunun Yüzde 60’ını yağmalama ile geçiriyorsunuz geri kalanı ise insan ilişkileri ve dövüşme üstüne geçiyor. Bu yüzdelere sahip olan bir oyun hoşunuza giderse bir deneyin derim. Ancak görsellik ve aksiyon peşindeyseniz başka oyunlarda ısırılmanızı tavsiye ederim.
En kısa zamanda yazacağım Dead State Rehberi: Battaniye Altında Zombiyi Beklerken’de görüşmek üzere. İyi geceler.
Güvende kalın.