Önceden Star Trek sevmek, koleksiyonculuk yapmak, wikiler okumak bize ucube vb. yaftalar yapıştırılmasına neden olsa da, artık bir film çıkmadan önce danışılan insan, lafı dinlenen şahıs, yorum beklenen arkadaş konumuna geldik. Bu yolda içimizde Sithler-Jediler, Marvel sevenler-DC sevenler olarak ayrıldığımız anlar oldu. Ama konu kendi kültürümüzü kabul ettirmeye gelince kırmızı-yeşil, siyah-beyaz dinlemedik, bir olduk. Şimdi durduk yere benim geekliğe aşkım neden kabardı diye merak etmiş olabilirsiniz. Sebep şu: Bugün hayranı olduğum onca şey kültürümüze, yaşantımıza ithal gemişken, bize, kendime, geekliğe inanmamı sağlayan yüzde yüz yerli, yüzde yüz geek, yüzde yüz sanatçı biriyle tanışma, konuşma ve bunları sizlerle paylaşma fırsatına sahip oldum. Bu yüzden mutluyum.
Sitemizde daha önce övdüğümüz, yorumladığımız yerli çizgi roman serisi Seyfettin Efendi’nin yazarı/çizeri Devrim Kunter‘le kısa, hoş, online bir röportaj yaptık. Kendisine muhitimizin de bir parçası olduğundan ulaşmam zor olmadı. Sağ olsun röportaj isteğimi geri çevirmedi. Yerli çizgi romandan, Seyfettin Efendi’den, parçası olduğu yeni dijital çizgi roman dergisi Yabani’den konuştuk. Şimdi sizi sohbetimizle bırakayım:
“TÜRKİYE’DE ÇİZGİ ROMANIN BEĞENİLMEMESİ ÜRETİCİNİN HATASI”
Öncelikle Geekyapar! sayfalarına tekrar hoşgeldiniz. Lafı uzatmadan sanırım herkesin merak ettiği sorulardan biriyle başlayalım. Çizgi roman, Türkiye’de yer edinmesi, kabul görmesi bu kadar zor bir alanken, bilmeyenlerce hor görülüyorken size cesaret veren ne oldu da kendinizi çizgi romana adadınız?
Hoşbulduk,
Türkiye’de bilhassa yerli çizgi romanın beğenilmeme sebebi uzun süredir kaliteli, çağa uygun bir üretim yapılmamış olması. Yani bu konuda okuyucuyunun değil üreticilerin hatası olduğunu söylememiz doğru olur. Beni çizgi roman yapmaya heveslendiren en önemli etkenlerden biri buydu.
Seyfettin Efendi’den önce bu tip ses getirmiş, akıllarda kalmış “Karabasan” var. Şimdilerde “Şehzade Yangını” ve “Amak-ı Hayal“le birlikte yeni bir çizgi roman algısından ve akımından şöz etmek mümkün artık. Bu örnekler okuyucunun yerli çizgi romana da oldukça fazla ilgi gösterebileceğini gösterdi.
Bu, Seyfettin Efendi serisini neden kendiniz bastığınızı da açıklıyor.
Sevilen Türk çizgi romanların genellikle Osmanlı dönemini tercih edenler olmasını nasıl yorumluyorsunuz? Bu geçmişimizin ilginçleştirilmeye daha yatkın olmasından mı, yoksa günümüzün tabularına dokunma çekincesinden mi kaynaklanmakta?
Başkalarının motivasyonunu bilemem ama güncel işler üretmek için üretimin çok seri olması gerekiyor. Mizah dergileri haftalık çıkmalarına rağmen günceli ıskalamış ya da yapılmış esprileri kapağına taşımış olabiliyor. Çizgi roman gibi üretmesi uzun süren (ayrıca Türkiye şartlarında yayınlanıp yayınlanmayacağı bilinemeyen) bir iş üretirken güncel donelerden yararlanmaya çalışmak pek mantıklı değil. Zaten bir sanatçı olarak olayları birebir resmetmek yerine metafor ve alegorileri kullanmak daha kalıcı, yıllar sonra da okunabilir eserler üretmenizi sağlar. Aynı kaygılarla (genellikle Osmanlı dönemi tercihinden bahsediyorum) ben de Osmanlı dönemini değil tam Cumhuriyet’in kuruluş dönemini ve o aradaki geçiş dönemini ele alıyorum.
“ESRARENGİZ HİKAYELER 02’Yİ TOPARLADIK”
Seyfettin Efendi sayfalarında Arsen Lüpen gibi yabancı edebi karakterlerden, Muazzez İlmiye Çığ gibi yerli gerçek karakterlere göndermelerde bulunuyorsunuz. Bu da okumaya eşsiz bir keyif katıyor. Peki, karakterlerinizi oluştururken hangi tarihi karakterlerden ilham aldınız?
Aslında hikaye “Ömer Seyfettin ölmemiş olsa ve İstanbul işgal altındayken direnişe katılsa nasıl olurdu?” fikrinden çıktı. Tabii zamanla değişiklikler oldu, diğer teşkilat karakterleri de bire bir tarihsel kişiler olmasa da bu tip çağrışım yapabilecek örneklerden esinlenildi.
İfşa-yı Sırr ekibinden birinin yerine geçecek olsanız hangisi olurdu? Hangi karakteri kendi kişiliğinize daha yakın buluyorsunuz?
Bilemedim, haşhaşilerin başı olmayı tercih ederdim herhalde.
Yanılmıyorsam haşhaşilerle ilk Seyfettin Efendi ve Esrarengiz Hikayeler’de karşılaşmıştık. Esrarengiz Hikayeler için 2. bir sayı planlıyor musunuz?
Evet, biraz geç oldu ama Esrarengiz Hikayeler 02’yi toparladık. Yine farklı yazar çizerlerin katılımıyla gerçekleşti, yakın zamanda onu da duyurmaya başlarız.
“KRALINA İSYAN ADLI BİR ÇİZGİ ROMAN ÇİZECEĞİM.”
Kısa zaman önce de muhitte Yabani’yi duyurmuştunuz. Korku temalı bir dijital çizgi roman dergisi. Yabani’den biraz bahseder misiniz?
Sadece korku değil, bilim kurgu ve fantastik hikayeler de olacak. Anadolu Korku Öyküleri ve Gerisi Hikaye ekibini oluşturan Demokan Atasoy, Galip Dursun, Işın Beril Tetik yazar ekibimizde olduğu için öyle bir algı oluşmuş olabilir tabii. Yazar olarak Alper Kaya, Kadir Özen, Mehmet Berk Yaltırık, çizer olarak Dinç Onur Aydın, Diren Ayhan, Yasemin Baran, Sibel Bozkurt, Tamer Poyraz Demiralp, A. Gökhan Gültekin, Koral İlhan, Mustafa Ahmet Kara, Mustafa Karasu, Şerif Karasu, Bora Örçal, Hüseyin Özkan, Faruk Tarınç, Ömer Tunç, Özgür Yıldırım şu an çalıştığımız arkadaşlarımız.
Tabii her sayıda herkes olmayacak, ilerleyen sayılarda yeni yazar, çizerlerle de çalışacağız.
Yabani de gerçekleştirmeye çalıştığımız oluşum piyasada kendine yer bulamayan ama aslında dünya çapında kaliteli işler yapan kişilerin buluşacağı bir dergi. Aylık ve dijital olarak satışa sunacağız, böylece gayet cüzi bir fiyata kaliteli bir dergi sunabileceğiz.
Yabani kapsamında sizin ne gibi işlerinizi görebileceğiz?
“Kralına İsyan” adlı bir kaç sayı sürecek bir çizgi roman çizeceğim. Biliyorsunuz bizde kılıçlı erkek kahraman çoktur, o türe yeni bir kahraman ekleyerek yeni bir katkı yapmak mümkün değil gibi gözüküyor. O yüzden o türün klişelerini ters yüz edecek bir hikaye düşünüyordum. Kahramanın kadın olmasına karar verdikten sonra Red Sonja tarzı yarı çıplak dövüşen bir kadının oldukça cinsiyetçi bir bakış açısı olduğunu bildiğimizden onun da sebeplerini mantıklı bir şekilde açıklayacak, bu cinsiyetçi yaklaşımı da ele alacak bir hikayeye dönüştürdüm. Arada başkalarının hikayelerine ilüstrasyon ya da kısa çizgi romanlar da yazıp, çizeceğim tabii ki.
Anlaşılan Yabani, bize dev Amerikan çizgi roman sektörünün bile veremediği şeyleri verme peşinde.
Şimdi son olarak bizim geek gündemimizden bir soru sormak istiyorum.
Marvel’ın İç Savaş davasında sence kim haklıydı? Tony Stark mı, Steve Rogers mı? Neden?
Çizgi romanda aslında iki tarafında fikirlerini güzel sunmuşlardı, zaten bu tartışmanın süregitme sebebi bu başarılı sunum. Ben o seçimi yapacak olsam Steve Rogers’a katılırdım.
Bize ayırdığın zaman için teşekkür ederim. Şüphesiz Geekyapmış biriyle röportaj yapmak çok değerliydi.
Ben teşekkür ederim. 🙂
Yabani hakkında daha fazla bilgiyi buradan bulabilirsiniz. Biz de Seyfettin Efendi ve Yabani hakkında fikirlerimizi Geekyapar!’da paylaşmaya devam edeceğiz.