Anime kültürüne alışmak kolay değil. Gördüğümüz, sevdiğimiz birçok şeye aykırı tutum sergileyen bir kültür sonuçta. Sevmeyenlerin neden sevmediğini anlamak zor olmuyor bu yüzden. Ama sevenleri anlamak için oturup en azından birkaç anime bitirmek şart. Mizahıyla, aksiyonu yansıtışıyla ve neden anime överken üzerinde hiç durulmadığını anlamadığım o neo-mistik felsefesiyle animeler ve çoğu animenin temel aldığı mangalar belli bir perspektif yakaladıktan sonra görülen tablolar gibi adeta. Bu yazının amacı da o perspektifi yakalamanıza yardımcı olmak.

Tavsiyeleri derlerken animelerin bitmiş olmasına ve çok uzun olmayışına özellikle dikkat ettim. Ayrıca yeni başlayacaklar kendi tarzını daha kolay bulsun diye tavsiyeleri tür üzerinden yapmayı makul gördüm. Anime yazılarını okurken bir şeyi de mutlaka aklınızda tutmanız gerekiyor: Anime eğer bir mangadan uyarlamaysa aksi belirtilmediği sürece animeye yapılan her övgü mangaya da yapılıyor demektir. İşte anime evrenine yeni atılacaklara ve çoktan o evrene düşmüş ama çok temel taşları ıskalamış olanlara 4 türde anime tavsiyesi:

 

Polisiye/Suç: Death Note

death-note-hulu

İsmi tanıdık geldiğini biliyorum. Tanıdık gelmediyse artık yaşadığınız mağaraya bir yaz temizliği yapmanızın zamanı gelmiş. Böyle diyorum çünkü Death Note belki de en ünlü anime. Anime seven, sevmeyen herkesin bir şans verirse türden bağımsız olarak seveceği bir eser. Bunun bir çok sebebi var ama en önemli sebep animenin zekası. Önündeki her sahneyi ve repliği baştan hesaplamış olan anime, izleyicisine bir örümcek ağının merkezine bırakılmış hissi yaşatıyor.

Tanıştırayım, ağın sahibi olan örümceğin ismi Yagami Light. Biz onu dizi için çoğunlukla Kira olarak göreceğiz. Yagami kendisine öğretilenlerin çok önünde olan başarılı bir lise öğrencisi. Yine tahtada çoktan beri bildiği şeylerden biri işlenirken, okulun bahçesinde sahipsiz bir defter görüyor. Üzerine ismi yazılan herkesi öldürebilen, bir takım çetrefilli kuralları olan, asıl sahibinin bir ölüm meleği olduğu bir defterden bahsediyorum. Bu olanakları sağlayan bir defteri üstün zekalı bir öğrenci bulduğunda ortaya çıkacak olasılıklar sonsuza yakın. Bu olasılıklardan biri yani bizim tanık olacağımız olasılık ise Yagami’nin defter sayesinde dünyaya kendi etiğini oturtması ve Yeni Dünyanın Tanrısı mertebesine ulaşması çabası. İlginizi çektim hissediyorum. Dahası var bekleyin.

Böyle bir amaç edinen Yagami’ye engel olacak birileri de olmalı mutlaka. O kişinin ismi ise: Aaa… Bunu söylememem gerekiyor. Siz onu “L” olarak bilin. L dünyanın en başarılı ve her haliyle en ilginç dedektifi. Artık tek amacı Kira olarak tanıdığı Yagami Light’ın sırrını çözüp yapmaya çalıştıklarına engel olmak. Bunun için en uygun bulduğu yol ise Yagami Light’ı yanına ortak olarak almak olacaktır. Buradan sonrası devasa bir oyun masasından ve binlerce taştan oluşan bir satranç oyunu.

Death Note’u başlangıç animelerinden biri olarak belirlememin sebebi sadece muhteşem konusu ve olay örgüsü değil. Anime bizi doğaüstü şeylerle en uzak ama hala görebileceğimiz bir mesafede tutuyor. Bu da çoğu animenin her yanından fışkıran kendine doğaüstülüğe gözümüzün alışmasını sağlıyor. Örneğin Japon kültüründe önemli yer tutan Shinigamilerinin(Ölüm Meleklerinin) bir versiyonuyla bu anime sayesinde tanışabiliriz.

İçinizde yaşayacağınız etik çatışmasının size vereceği hasardan Geekyapar! sorumlu değildir.

Bölüm sayısı: 37
Yazar/Çizer: Tsugami Ooba/Takeshi Obata
Yönetmen: Tetsuro Oraki

 

Shonen/Macera: Fullmetal Alchemist: Brotherhood

2806183-fma

Anime kültürünün en güzel yanlarını tek animeye toplamışlar gibi. Maddelerin belli uzmanlıklar sağlandığı takdirde dönüştürülebildiği ancak ne yoktan var ne de vardan yok edilebildiği bir dünyada ölen annelerini canlandırmaya çalışan iki kardeşle olacağız anime boyunca. İlk denemelerinde bir bacağını ve kolunu kaybeden abi ve tüm bedenini kaybedip zihni bir zırha mühürlenen küçük kardeş… Bulundukları ülke acımasız bir iç savaşa sürüklenirken bu iki kardeş, diriltme işleminde eksik yaptıkları şeyi bulmak için serbestçe araştırma yapmak şartıyla devlet tarafında Askeri simya birliğine katılırlar. Ülkenin ve gelecekte dünyanın iç karışıklığa sürüklenmesinde rol oynayan homunculusların diriltme işleminin sırrını biliyor olmaları ihtimali kardeşlerin görevlerine daha sıkı sarılmalarına ve araştırmalarının sonucunun onları dev bir yılan hikayesine götürmesine sebep olur.

Bu dev hikayesinin arasında anime tarihinin en üzücü küçük hikayesini de taşır bu anime. Karakter gelişimini 400 bölüme yaymaya gerek duymadan layığıyla yapmayı da gösterir. Savaşın gerçek yanını, gücün gerçek yüzünü, sevginin bilinenden ne kadar öte olduğunu da sunar önümüze. Bir taneciktir FMA: Brotherhood. İnsanın 7 günahını da kendine zemin yapar ayrıca. Yedi günahın dolaylı yoldan tanrıya bağlandığını anlatmaya da cüret eder. Merak etmeyin, efsane dövüşler de izletir bize. Bir parmak şıklatma hareketiyle seyircisini, çoğu dövüş koreografisinin tatmin etmediği kadar tatmin eder.

Yani her yönüyle izlenilesidir bu anime. Yalnız bir de kendisinden önce çıkan, kaynak metaryaline sadık kalmayıp sıçıp batıran bir alternatifi vardır ki o evlerden ırak olsun. O ucubenin adı düz olarak Fullmetal Alchemist’dir. Sakınınız.

“Edward… Let’s play.” Bu basit replik sizi ağlattığında görüşmek üzere.

Bölüm sayısı: 64
Yazar/Çizer: Hiroshi Onogi/Hiromu Arakawa
Yönetmen: Yasuhiro Irie

1 2
Author

Lord olmak için yola çıkan gariban geek kendini bir anda yazar olarak buldu. Geek kültürüyle küçük şakalaşmalarını, sinemayla flörtlerini yazıya dökmek için burada. Muhitte Geek_Lord olarak bulabilirsiniz.

1 Comment

  1. Fullmetal Alchemist: Brotherhood animesi gerçekten diğer animelere benzemiyor, bazı sahneleri gerçekten üzücü idi özellikle kimera sahnesinde üzülmüştüm. Finali tatmin edici. Teşekkürler.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.